CHP’yi alarma geçiren iki yazı
“40 Milyar Dolar Nereye Gitti”. CHP milletvekili Oğuz Oyan’ın 6 Haziran 2010’da Oda TV sitesine yazdığı yazının başlığı bu. Baştan sona, işsizlik sigorta fonunu yazıyor, nasıl işlediğini anlatıyor ve eleştiriyor.
“AKP Kendi Kalemize Gol Atıyor”. Bu da, yine Oğuz Oyan’ın 23 Ekim 2010’da yine Oda TV sitesine yazdığı yazının başlığı. Başından sonuna kadar ekonomik analiz. Doların serüveni, sıcak para, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler karşısındaki pozisyonunu anlatıyor.
Oğuz Oyan’ın bu iki yazısı Oda TV iddianamesinin eklerinde yer alıyor. Oğuz Oyan Abant’taki CHP toplantısında konuyu gündeme getiriyor ve dikkat çekiyor. Ve bugüne kadar ortaya hiç atılmayan, birbirini tamamlayan iki müthiş soru Abant’ta aniden herkesin aklını kurcalıyor.
1- Oda TV iddianamesi ile CHP arasında ilişki mi kurulmak isteniyor?
2- CHP bu davaların içine mi çekilmek isteniyor?
KART’TAN SUÇ DUYURUSU
İki soru Oda TV’nin iddianamesine adı geçen şüphelilerle ilgili suçlamaları düşündürüyor.
İddianamede şüpheliler hakkında silahlı terör örgütü kurma, örgütü yönetme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme gibi suçlamalar var. CHP bu suçlamaların bir parçası haline mi getirilmek isteniyor? Abant’ta herkes bunun üzerinde duruyor.
Abant’tan bir hafta önce, 30 Eylül’de CHP Konya milletvekili Atilla Kart iddianameyi hazırlayan savcı hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliği ihlal etme, soruşturmanın gizliliğini ihlal gerekçeleriyle. Eklerde yer alan tutanakların soruşturmayla ilgisi olmadığı teziyle. CHP şimdi bununla yetinmiyor.
AŞIRI HASSASİYET Mİ
Abant’ta CHP’liler bir başka ayrıntıyı anımsıyor. Kemal Kılıçdaroğlu ile halen tutuklu gazeteci Nedim Şener arasında yapılan telefon görüşmelerinin yine eklerde yer almasını. Ortak kanı şu:
CHP’nin yasama faaliyetleri ile ya da Oğuz Oyan örneğindeki gibi, hiç ilgisiz olaylarla CHP ile örgüt iddiaları arasında ilişki aranıyor.
Çeşitli milletvekilleri bunu vurgularken, Kılıçdaroğlu dolaylı bir açıklamada bulunuyor.
Oda TV iddianamesi üzerinde CHP Genel Merkezinde bir çalışma yürütülüyor.
Nereden nereye? İddianamenin ekleri hazırlanırken, böyle bir soru savcılığın aklının ucundan bile geçmemiş olabilir. Belki bu CHP’nin aşırı hassasiyeti.
Ancak, bu hassasiyete yol açan, CHP’yi alarma geçiren Oğuz Oyan’ın yazıları. Terör, örgüt, gizli bilgi, özel hayatın gizliliği ihlal gibi, gerekçelerle uzaktan yakından ilgisi olmayan ekonomik analizlerin iddianame eklerinde yer alması.
Abant’ta demokratik ortam
“DANIŞ-MANINIZI değiştirin” ya da “konuşma metinlerinizi yeniden gözden geçirin” gibi doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenen uyarılar.
Milletvekili yeminini henüz etmeyen İsa Gök’e yönelik eleştiriler, “artık yemin etsin” önerileri. İsa Gök eleştiriler karşısında kürsüye çıkınca, bazı milletvekillerinin, “yemin et de, öyle konuş” sataşmalarına Kılıçdaroğlu müdahale ediyor, “bırakın rahat konuşsun”.
Başkalarının kulakları çınlasın, CHP’nin Abant toplantısı böylesine demokratik ortamda geçiyor. Füze kalkanı, yeni anayasa, Kürt sorunu tartışılan konuların başında geliyor. Adıyaman milletvekili Salih Fırat söz alarak, “biz CHP olarak aktif rol almalıyız, yoksa bölge elden gidiyor” dediğinde, “sorunu Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözeceğiz” ilkesi üzerinde anlaşmaya varılıyor.
CHP milletvekilleri haftanın üç, dört gününde Anadolu’ya dağılma kararı veriyor. Nerede bir sorun varsa, orada olmak, halkla birebir ilişki kurmak amacıyla.
Fotoğraf provokatif
ANIMSADIĞIM iki iğrenç fotoğraf var. Biri, öldürülen bir çocuğun iç organları yayınlanıyor. 80’li yıllarda bir gazetede yayınlanan bu fotoğrafın yayın gerekçesi, öldürülen çocuklara dikkat çekmek. O fotoğraftan sonra çocuk cinayetleri duruyor mu, yoo, ilgisi yok.
İkincisi, yine 80’li yıllarda. PKK terörü daha yeni başlamış, kadınları ve çocukları öldürüyor. Alnının ortasından kurşunlanmış bir bebek fotoğrafı. Sözde, yöre insanlarını teröre karşı durmaya çağıran bir fotoğraf. İlgisi yok, o cinayetlere rağmen, bölgede bir gurup insan PKK’dan yana.
Üçüncüsü, geçen gün Habertürk’te yayınlanan sırtından bıçaklanmış kadın fotoğrafı. Her türlü yayın ilkesine aykırı. Ulusal ve uluslararası pek çok ilkeye göre, “acıyı deşen, insan haklarını ihlal eden, duygu sömürüsü yapan, şiddeti tahrik eden” yazı ve fotoğraflar yayınlanmıyor. Habertürk bu kuralları ihlal ediyor. İhlalin tartışılacak yanı yok.
İhlal bir yana, yayının amacına da hizmet etmiyor. Bu örnekten hareketle, başkaları benzer şiddete girmesin ya da kadına şiddete dikkat çektik, faslı da gerçekçi değil. Şiddeti aktaran haber ve fotoğraflar şiddeti önlemiyor, yüzlerce örneği ortada.
Bunun ötesinde, tartışılması gereken “o fotoğrafı kim çekiyor ve nasıl servis ediliyor” sorusu. Gazetecilik açısından sorgulamıyorum. Almış, basmış. Sırtında bıçakla kadının fotoğrafını çekmek kimin aklına geliyor? Eğer, o sırada oradan geçen bir amatör değilse, kim? Sağlık Bakanlığı buna bir yanıt bulur herhalde.
|