Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün kaybettiği annesi Tenzile Erdoğan’ın cenaze törenini izliyorum televizyondan...
Tayyip Bey’in gözleri ağlamaklı...
Saklamıyor, saklayamıyor gözyaşlarını...
Çünkü, başbakan olarak değil, annesini kaybetmenin acısını yaşayan bir evlat olarak orada...
Son yolculuğunda yalnız bırakmıyor annesini Erdoğan, cenaze aracıyla gidiyor kabristana...
Her faninin mutlaka bineceği yeşil renkli makam aracı, ağır ağır ilerliyor yolda...
Arkasında, onları takip eden yalan dünyanın makam araçlarından oluşmuş büyük bir konvoy...
*
Cenaze namazı kılınırken...
Başbakan’ın basında çıkan bir söyleşisindeki \'Anacığım hep yolumu gözlerdi\' sözlerini anımsıyorum bir an...
Hangi ananın gözü yollarda değil ki?
Ömürleri beklemekle geçer...
Çocuklarını beklemek kaderidir...
Yanlarındayken bile özler analar çocuklarını...
*
Karnında çocuğunun ilk kalp atışını duyduğu an başlar bu gönüllü nöbete...
Sancıyla, sabırla, heyecanla ve endişeyle geçen dolu dokuz ay, bir ömür gibi gelir ona...
\'Ingaa!\' sesini duyduğunda biter o dokuz aylık hasret, yüzünü gördüğünde ise yorgunluklar, sancılar, kaygılar sona erir...
Sonra, yerini başka bekleyişler alır...
İlk gülüşünü, \'anne\' deyişini, ilk dişini, emekleyişini, yürüyüşünü beklenir...
Çocuklar santim santim büyür, dertleri metre metre...
*
Derken, okul yolları beklemeye başlar analar...
Çocuklar, okuldan dönene kadar değil, okulu bitirip diplomalarını alarak, güzel bir iş ve meslek sahibi olduklarını, görene kadar bitmez kaygılı bekleyişleri...
En çok korktukları, çocuklarının gençlik kanının en deli attığı yıllardır...
Kimlerle, nerelerde geziyor, ne yiyor, ne içiyor, ya kötü insanlarla arkadaşlık ediyorsa? Ya başına bir iş geldiyse? Saat kaç oldu nerede kaldı?
Uykular haramdır analara, geceler işkence...
Bitmez içini kemiren sorular...
Çünkü, anaların gözünde hiç büyümez çocuklar!
*
En zoru da asker yolu beklemektir analar için...
Kimselere hissettirmeden şafak sayarlar, evlatlarının fotoğraflarına bakıp ağlarlar için için...
Çalan her telefonu ve kapıyı, gelen her mektubu, ilk onlar açar...
Ses tonundan anlarlar çocuklarının içinde bulunduğu ruh halini...
Sesi iyi geliyorsa, dünyalar onun olur, sesi biraz durgunsa, koca bir taş oturur yüreğin tam ortasına...
Dualarına adakları ekler, hele bir sağ salim dönsün diye neler diler neler...
*
Çocuklar, evlenip evden gitseler de anaların bekleyişi bitmez...
Bekleyişlere bir de torunlar eklendi mi, o ayaklar, o gözler pencereden başka yere gitmez...
Çalmasalar da kapısını, atar içine acısını...
Hasretini, özlemini, \'Siz mutlu ve sağlıklı olun bana yeter evladım!\' sözleriyle avutur, bayramlara saklar ziyaret umutlarını...
*
Vesselam;
Anaların, bir ömür süren bekleyişi, çocuklarının \'helallik\' almaya geldiklerini görünceye kadar sürer...
Kutsal bekleyişin, şikayet edilmeyen yorgunluğun, tek ödülü budur onların...
Huzur içinde gözlerini kapatır, gururla devrederler nöbeti...
Ne güzel söylemiş Peygamber Efendimiz, \'Cennet anaların ayakları altında\' diye...
Başka hangi canlı, hangi yürek, hangi göz ve hangi ayak dayanır ki o sabırlı bekleyişlere...
|