Son günlerde sığınılan bir liman var: Yargıya karışılmaz! İyi, güzel, benim de karışmaya niyetim yok zaten
Yarı mektepli, yarı alaylı hukukçu sayılırım.
SBF’de ceza hukuku hocamız Prof. Feyyaz Gölcüklü idi.
Sınavda sorduğu sorulardan birisi 10 üzerinden 6 değerinde olurdu. Yani, bir tek o soruyu düzgün cevaplarsanız, ceza hukuku dersinden geçerdiniz. Bu soruda, cezayı gerektiren bir fiilin işleniş biçimi anlatılarak, yargılama şekli sorulurdu. Kısacası bir ‘fezleke’ hazırlamış olurdunuz. Diyelim ki Ankara’dan bir uçak kaçırılmış olurdu. Uçak havadayken yolculardan birisi öldürülmüş olur ve mesela Yunanistan’a indirilirdi. Siz bu fiil hakkında nasıl bir dava açılması gerektiğini tartışırdınız. Basit gibi gözüken olayın bin türlü girdisi çıktısı olduğunu ve bunların tümünü tartışarak, açıklayarak yazmanızın zor olduğunu anlardınız. Mesela cinayetin hangi ülkenin hava sahasında işlenmiş olduğunu es geçerseniz davayı sakatlamış olurdunuz. İki ülke arasında suçluların yargılanmasına dair, varsa bir sözleşmeyi anmazsanız davayı baştan ‘yok’ hükmüne getirmiş olurdunuz. Hasıl-ı kelam, bir tek soruyu yaparak geçen öğrenci neredeyse yok gibiydi.
Hoca, “Bunu doğru tartışan, buna nüfuz eden tüm hukuku anlamış sayılır” derdi.
Şöyle bir soru düşünün: “İntihara teşebbüs eden bir kişi sağ kaldığında, adam öldürmeye tam teşebbüsten yargılanabilir mi?” “Hayır, yargılanamaz!” dediğinizde o sorudan çaktığınız kesindi. Onun yerine, kişinin kendi vücut bütünlüğüne vereceği zararlar bahsinde birkaç kelam etmeliydiniz. İntihara iple mi, tabancayla mı teşebbüs edildiği ayrıntısını atlamamanız falan gerekirdi.
Gazeteciler Mirgün Cabas ve Mustafa Hoş, muhtarlar Yılmaz Tilki ve Abdullah Göllü, kebapçı, albay, emniyet müdürü gibi sanıklardan müteşekkil bir dava açıldı.
BBP Başkanı Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını öldürmekten yargılanacaklar.
Fezlekede ‘henüz üyeleri ve amacı tam belli olmayan’ bir örgütün mensubu olmakla suçlananlar arasında AWACS uçakları da sayılmış. Sayılmayan tek bir şey var: Dağ ve Fırtına! Onları da sayaydık, dünya hukuk tarihindeki mümtaz yerimize bir altın çivi çakmış olurduk.
Burada ‘tam belli olmayan’ bir tek şey var, o da bu fezlekenin hukuki standardı.
Prof. Feyyaz Gölcüklü, mesela bu fezlekeyi bir sınav cevabı olarak okumuş olsaydı savcı sayımız muhtemelen bir eksik olurdu.
Son günlerdeki tüm hukuki saçmalamalarda sığınılan bir liman var: Yargıya karışılmaz!
İyi, güzel, benim de karışmaya niyetim yok.
Ama Allah için sorulacak soru şudur:
Önyargıya da karışılmaz mı?
Güncel notlar
* Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’ın hücreye atılması kabul edilemez.
Kabul edilmeyecek olan esas olgu, hücrenin hiçbir mahkûm için kabul edilemez olmasıdır. ‘Hukuki’ denilen bir uygulama, temel insan haklarına aykırıysa hukuki olamaz.
Hücrelerin tümden kaldırılması için, ömürlerinin en cevahir zamanlarında ölümün koynuna girenleri unutmayalım. Hücre insanlık dışıdır. “Tecrite son!” diyenlerle birlikte sesimizi yükseltelim.
* Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul ve Mümtaz İdil için seferber olan toplumsal vicdan, bir standart yaklaşıma dönüşmezse, yani hukuksuz her eyleyişe bir tepki olarak örgütlenmezse ziyan olur.
* Cuma günü yayımlanan yazımdan, Kavakçı Ailesi’nin incinmiş olduğunu öğrendim. İncinmeleri bana karşı değil, bu vesile ile bu çirkinliğin yeniden hatırlatılmış ve güncellenmiş olmasından dolayıdır. Yazımın bunu her okunduğunda hatırlatmaması bakımından ilgili paragrafı yazımdan çıkarmaya karar verdim. Vesile olduğum sıkıntıdan dolayı Merve Kavakçı ve ailesinden özür dilerim.
Seçimden önce ilanen duyururum
İnternet sitelerinde, CHP’den milletvekili adaylığı teklif edildiği ve benim düşündüğüm yollu haberler geziyor.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Erdoğan Toprak ve Sezgin Tanrıkulu ile Ankara’da görüştüm. Seçim ve siyasi ortam üzerine düşüncemi, önerilerimi sordular, paylaştım.
Bu görüşmelerde adaylık meselesi ima yoluyla bile geçmedi.
Yapılmamış bir teklif için “teklif gelseydi bile...” şeklinde başlayan cümleler kurmak saçmadır ama bu vesile ile seçim meselesine bir bakmakta fayda var.
Kişisel tavrım şudur:
Sosyalistlerle örgütlü, ilkeli ve programlı bir birlikteliği hayata geçirmeyen hiçbir oluşumun içinde olmam, destek vermem.
Kürtler, kadınlar, eşcinseller, azınlıklar, yeni anayasa, inanç özgürlüğü, milliyetçilik ve çevre meselelerinde net, insanlıktan ve ilerlemeden yana, ayrımcılıktan uzak olunması gibi başlıklarda sıkıntılı duran tüm yapılar bana uzaktır.
Buna ahbap-çavuş ilişkileri ve “Hele şimdilik bir araya gelelim, sonra bakarız” tarzı yaklaşımlar da dahildir.
Bunların hiçbirisinin olmaması halinde, yalnızca sosyalist bir parti ya da üzerinde ittifak olunmuş bağımsız sosyalist bir adaya oyumu vereceğimi ilanen duyururum.
|