Bir olaya düz mantıkla, en kolay ve kestirme yoldan baktığınızda veya sadece “şiddet görüntülerinden rahatsız olan ve bunları herkes için de rahatsız edici bulan” bir vatandaş olarak baktığınızda “gördükleriniz ve duygularınız” farklıdır, “olayların içinde olduğunuzda ya da çok yönlü, her açıdan bakmaya çalıştığınızda” durum çok başkadır. İlk anda internetteki ve dün gazetelerdeki tepkilerin büyük çoğunluğu “Habertürk’ün sürmanşetinden verilen ‘dayakçı kocası tarafından sırtından bıçaklanmış olan kadın’ fotoğrafının yayınlanmaması gerektiği” yönündeydi. Oysa ben dün ‘yayınlanabileceği’ görüşünde olduğumu yazdım.
Kadın ve Aile Bakanı Fatma Şahin’in görüşünden de farklı, zira o “toplumun ajite olmamasını, şiddetin bu kadar baskın şekilde göze sokulmamasını, basının bu yönde duyarlı davranmasını” tüm diğer belirleyici özelliklerin önüne koymuş olabilir, doğaldır.
GERÇEK BUNDAN DAHA VAHŞİ
Ama bana göre örneğin Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Merkezi Başkanı Prof. Serpil Sancar’ın;
“Gerçek bu fotoğraftan daha vahşi, şiddeti teşvik etmediği sürece bu fotoğraf yayınlanabilir (...)Kadına yönelik şiddeti gösteriyor. Gerçeği göstermek bana göre kötü değil, kan görmek insan vicdanını yaralar ve harekete geçirir” şeklindeki görüşü daha doğruydu. Balçiçek Pamir’in “Niye katilin fotosu yok? Niye onu deşifre etmiyoruz” bölümü, “çocuklarının bu fotoğraftan üzüntü duyacağı” sözleri haklıydı.
Ahmet Hakan’ın ilk bakışta “Bu kadarı fazla, bakamadım” demesine rağmen biraz daha düşündüğünde “Yıllardır bir avuç sivil toplum örgütü kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için yırtınıyor, takan var mı, vicdan sızlatması gereken şiddet haberleri gazete köşelerinde yayınlanıyor, etkilenen var mı” diyen, “Bizim bakmaya bile dayanamadığımız o görüntü, bazı kadınlar tarafından her gün yaşanıyor. Karşımızda sert, sarsıcı ve çok katı bir gerçek var” diyen (ki neredeyse aynı cümlelerle anlatmışız) görüşü bana göre doğruydu.
ŞİDDET CANAVARLIĞA DÖNÜŞTÜ
“Aynı fotoğraf bundan 10 yıl önce, hatta birkaç yıl önce kullanılmış olsa” ben de karşı çıkardım. Ama 20 yıldan uzun süredir kadın ve çocuklara karşı şiddet konusunda sivil toplum örgütleriyle birlikte mücadele verir, konunun “basında gündemde kalması ve çözüm bulunması” için çırpınırken.. Bugünküne benzer yüzlerce fotoğrafa saatlerce donup kalarak bakar, geride kalan masum yavrular-ana babalar için yazılar döşenirken onlar gibi yakından gördüm ki şiddete “hak ettiği cezaların verilmemesi, hükümetler tarafından da acil çözüm aranmaması”, “toplumun gereken duyarlılığı gösterip tepkisiyle destek vermemesi” nedenleriyle şiddet son zamanlarda iyice “canavarlığa, barbarlığa” dönüştü.
Çözüm için ulusal ve uluslar arası örgütlerle, siyasetçilerle yaptığımız toplantılarda hala “Şiddetin tartışılıyor olması bile önemli” diyenler var ki asla kabul edilir şey değil artık.. Çarşamba günü Ankara’daki toplantıda bunu söyledim, Cuma günü yine Ankara’da katıldığım Türkiye Veteriner Hekimleri Derneği toplantısında aynı şeyi “sokak hayvanlarının karşılaştığı çağdışı şiddet” için de söyledim; 21’inci yüzyıldayız, medeni bir ülke olma iddiasındayız ve hala yıllardır bu olayları görüp duymamıza rağmen köklü bir çözüm üretmemiş olmamız sevinilecek değil, çok üzülmemiz gereken bir durumdur. Biz konuşurken bu topraklarda binlerce kadın, çocuk ve diğer canlılar şiddetin pençesinde kıvranıyor. Onları kurtarmak zorundayız, köşelerimizde oturup sadece kendimizi düşünemeyiz, kahredici saldırıları ve ilgisizliği film gibi izleyemeyiz, yalnızca popüler konulara, siyasete vs’ye sarıp onları erteleyemeyiz, nokta son.
*****
Bebekleri yakmamız bile eleştirildi!
Yaz başında kadın cinayetleri aynen “kocası tarafından sırtından bıçaklanarak öldürülen Şefika Etik olayındaki gibi haberlerle” devam etmekteydi. Sivil toplum kuruluşları TBMM kapanırken “Kadın cinayetlerine, çocuk ve kadın tecavüzlerine, ensest denen aile içi çocuk tecavüzüne ağır cezalar getirmeden Meclis’i kapatamazsınız” diyerek, “Bu vahşetten utanıyoruz” diyerek Meclis’in önünde (benim de katıldığım) büyük bir eylem yaptılar. TV ve gazete haber merkezlerinin büyük ilgi gösterdiği ama köşe yazarı ve sanatçıların günlerce çağrı yapılmasına rağmen katılmadığı, hiç değilse kadın vatandaşların, annelerin bile koşup gelmediği bu gösteride “bebeklere, çocuklara dahi tecavüz eden vahşilere ceza verilmemesine” tepki olarak, çocuklar böyle yanıyor ama umursamıyorsunuz mesajı vermek için “oyuncak bebekler” yakmıştık.
Ona bile internette “bebeklerin ne suçu var” diye (nasıl anlıyorlarsa artık) karşı çıkanlar oldu. Peki çok affedersiniz ama dikkatleri çekmek, duyarsızlığa son vermek için, en ağır cezaların en kısa zamanda verilmesini sağlayacak yasaların çıkarılması için ne yapmalı acaba? Oturduğunuz rahat köşelerden eleştireceğinize bir fikir de siz üretseniz?
4 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUN TRAJEDİSİ
Fotoğrafın kullanıldığı Habertürk’ün Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı birkaç yıl önce bir yazıma karşılık bana hakaret, saygısızlık içeren, avukatların ise “düpedüz ayırımcılık ve kadına karşı psikolojik şiddetti” dediği bir cevap vermişti. Dava açıp kazandığım ve para cezasına mahkum olduğu bir cevaptı o.. Köşesinde o yazıdan dolayı (eşinin de tepki göstermesi üzerine) tüm kadınlardan özür diledi. Ama ona bu nedenle kızgın olduğum için şimdi Habertürk’e “söz konusu fotoğraf nedeniyle” saldırıya geçilmesini onaylamam da gerekmiyor.
Bir tek hata var bence, sırtından bıçaklanan talihsiz kadının fotoğrafı ‘çıplak vücudu buzlanma ile gizlenerek’ verilebilirdi. Çocuklarının bu fotoğraftan fazlasıyla etkilenecek olması doğrudur, aslında buzlanma yapılsa da onlar için durum değişmeyecekti ama öte yanda çoğu kez o çocuklar annelerinin karşılaştığı dehşeti zaten dakika dakika onunla yaşıyorlar, babalarının yaptıklarını biliyorlar, kadın uzun süre dayanılmaz şiddetten sonra sığınma evine kaçmış, orada yaşamışken, evde her an korku içindeyken gizlemek mümkün mü? Ayşe Paşalı’nın “yüzü dayaktan dağılmış, morarmış” fotoğrafı, delik bucak kaçışı çocuklarından gizlenebildi mi?
O acı fotoğraf bile insanların “adalet” isteyerek haykırmasına yetti mi, cinayete kadar kimse onu korumayı düşündü mü?
Dünkü yazımda değindiğim, Hürriyet’te çıkan haberde; “Beni kurtarın” diye sokağa fırlamış genç kadın bayıldığında ona üzüntüyle bakan 4 yaşındaki kızının fotoğrafı “kan, bıçak ve kadının çıplak vücudu olmadığı için” daha az üzüntü verici değildir ama bu olaylar “iyice sinirleri ayaklandırmadığı zaman” bizi etkilemez hale geldi.
AYŞE PAŞALI’NIN AVUKATI
Kadın cinayetlerinde simge haline gelen Ayşe Paşalı’nın avukatlarından ve kadın hareketinin öncülerinden TKB Başkanı Sema Kendirci ile konuştum; O da şiddet olaylarında gerçeğin gösterilmesinin gerektiğine inanıyor ama “Bu fotoğrafların buzlanarak verilmesinin daha doğru olacağını, öldürülen kadının çıplak vücudunun yayınlanmasının yanlış olduğunu” söylüyor ve “bu tür fotoğraflar sık sık basılacak olursa bir süre sonra onlara bile alışılır hale gelmesi” endişesini vurguluyor. “Ayşe Paşalı 12 bıçak darbesiyle öldürüldü ama o bıçağın bile suç aletlerini sayan yasa maddesinde yer almadığını yazanlar oldu. Sayılsaydı bir ceza daha alacaktı. Bir hukukçu olarak iddia ediyorum bu karardan sonra mutfak bıçağı ile cinayetler arttı, medya dikkat etmeli” diyor.
Ben ise ‘eğer yarattığı rahatsızlık duygusu başka kadınların ölmesini engelleyecek bir tepkiye neden olacaksa ve artık ağır cezalar uygulanacak, bunlar affa uğramayacak, kadınları-çocukları tehditlerden koruyacak yasalar çıkacaksa bu fotoğraf konabilir’ diyorum. Aslında çözüm üretemeyen bir toplumun rahatsız olmaya hakkı olmadığına inanıyorum. (Hala HSYK’da “çocuğa tecavüzde çocuğun rızasını arayan” üyeler, Yargıtay Başsavcılığı’nda “13 yaşındaki çocuğun kendini 26 tecavüzcüye karşı koruyabileceğine, korumadığına göre rızası olduğuna inanan çağdışı savcılar bile” varken neyi konuşuyoruz?
Fotoğraf tenkit etmeden önce herkesin bir silkelenmesi, aynada kendine bakması gerekiyor. Adalet Bakanlığı; cezaevinden salıverilen ve eşlerini öldüren suçlular için bir açıklama yapar mı acaba?
|