Günlerdir Erbakan Hoca’nın ardından yazılıp söylenenleri, o satırları yazıp, ekranlarda yorum yapanları izliyorum...
-Utanıyorum!..
Bu nasıl bir ikiyüzlülük, bu ne tür bir riyakârlıktır yarabbim!.. İnsan biraz dürüst, biraz sahici olur.. Hadi, geçmişte yaptıklarını, söylediklerini itiraf edemiyorsun; hiç olmazsa sus, arşivlerin dili olduğunu, hiçbir şeyin gizli kalmadığı, kalamayacağı gerçeğini hatırla.. Ama hayır:
-Sırtlanların utanması olmadığı gibi, gerçeği barındıran hafızası da yoktur!..
Ben, Necmettin Erbakan’ı 1970’lerin ikinci yarısında tanıdım.. Bir gazeteci olarak, görüşmelerim, röportajlarım oldu.. Yanılmıyorsam birkaç kez de miting ve toplantılarını izledim... Bende yarattığı izlenim şuydu:
-Son derece nazik, güleryüzlü, olağanüstü esprili ve de kararlı bir şeriatçı!..
***
Bu düşüncem, ölümüne dek hiç değişmedi...
Erbakan Hoca, siyasal İslamı Türk siyasetine sokan, dini, Ortadoğu tipi ümmetçi bir rejim hayal eden ve bunu “Milli Görüş” adı altında doktrine eden bir şeriat yanlısıydı..
Şimdi bakıyorum; en yaralı olduğu zamanda kendisini terk eden yakın öğrencilerinden koltuğunu altından çeken askerlere, gazeteci sıfatlı rüzgâr güllerinden yıldızının hiç barışmadığı kocaman işadamlarına dek, akıl almaz bir ağlama korosu işbaşında!.. Yok şöyle değerliydi, yok böyle hizmetleri vardı, aman da pek müthiş bir liderdi, falan filan...
Efendiler, madem böylesine karizmatik, böylesine müthiş bir liderdi; niçin en bunalımlı zamanında partiyi bölüp, hocanızı gömüp, 30 yıldır “en büyük düşman” dediğiniz ABD ile el ele verdiniz? İktidara gelebilmek uğruna, tüm öğrendiklerinizi bir yana itip, sırtınızı “şeytana” dayayıp, Hoca’ya ihanet ettiniz?.. Hadi ettiniz; iktidarınız süresinde niçin “olmamış darbeler” üzerinde fırtınalar koparırken, Hoca’yı ve fikirlerini derdest eden 28 Şubat’la ilgili en ufak bir girişimde bulunmadınız?
-Yoksa size iktidar yolunun kapısını açtığı için mi?
Efendiler, madem eşi bulunmaz bir devlet adamıydı, madem ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuştu, niçin 28 Şubat’ı gerçekleştirip adamcağızı alaşağı ettiniz? Niçin “büyük hizmetlerini” engellediniz?
-Cevap isterim!..
Şu mide bulandırıcı riyakârlığı bir yana bırakalım, sahici olalım.. 28 Şubat bir ABD projesiydi!. Bu saptamayı, 28 Şubat 1997’de ilan edilen 18 maddelik MGK bildirisini destekleyen bir gazeteci olarak yapıyorum. Aynı bildiriyi bugün de desteklerim! O dönem, asker ya da sivil, irticaya karşı tavır alan ve bu nedenle 28 Şubatı destekleyenlerin yanı sıra, gayet “bilinçli” bir şekilde yeni ABD konseptine hizmet edenler maskelerini çok sonraları attılar!.. Atladığımız nokta; 1996’da Morton Abromowitz’in, Tayyip Bey’i geleceğin başbakanı olarak hazırladığı haberleriyle, 28 Şubat’ın Fazilet Partisi’ni bölüp AKP’yi yaratmasının “aynı projenin” ayakları olduğu gerçeğiydi!.. Kemal Derviş’in Türkiye’ye gönderilmesi, üçlü koalisyondan azami fayda sağlandıktan, acı reçeteler hayata geçirilip, üst üste iki kriz yaratıldıktan sonra “en olmayacak zamanda” seçime gidilmesi, aslında neyin kotarıldığını açıkça gösteriyordu ama görmekte geç kaldık..
-Geçmiş olsun!..
Bir Yurtsevere Mektup (103)
Sevgili kardeşim Balbay, sana bu seslenişimi duyabilecek misin, bu mektubu okuyabilecek misin bilmiyorum... Ama yüreğimin kanadığını haykırabilirim.. 28 Şubat günü sabaha karşı 03.00’te Tuncay’la birlikte kaldığınız hücrenin basılıp, apar topar tek kişilik hücrelere kapatıldığınız haberi dünkü gazetelerde yer aldı. Aynı gazetelerde terörist başı Öcalan’a ev hapsi uygulaması tartışmaları da manşetteydi!. Adalet Bakanı Ergin “toplum hazır değil” demiş!. Demek ki hazırlayacaklar.. Gazetecilerini hapishane içinde bile işkenceye yatırıp, on binlerce insanın katiline ayrıcalık yapmaya hazırlanan bir sisteme “ileri demokrasi” adını vermek akıl almaz bir ironi olsa gerek!. 5 Mart Cumartesi günü Ankara’da kitaplarını imzalarken bu “zulüm”ü haykıracağız kardeşim..
Seni ve tüm yurtseverleri, dışarda yüreği kanayan milyonlar adına sevgiyle kucaklıyorum..
|