Uluslararası Basın Enstitüsü, 60. kuruluş yıldönümünde, Nedim Şener’i 57. Dünya Basın Özgürlüğü kahramanı ilan etmişti.
Nedim Şener’le yollarımız ilk olarak İstanbul’daki ekonomi toplantılarında kesişti. 90’lı yılların başlarıydı. O Dünya Gazetesi’nde genç bir muhabir, ben Milliyet’te köşe yazarıydım.
Nedim, benden 1.5 yıl sonra geldi Milliyet’in ekonomi servisine. 7 gün 24 saat mesleğiyle yaşayan (zaten gazetecilik başka türlü yapılamaz), el attığı bir konunun sonuna kadar üzerine giden, çalışkanlığıyla dikkat çeken, istikbal vaadeden genç bir muhabirdi. Eğildiği konularda derinleşmeye daha o günlerde meraklıydı. İlk kitabı Altın, Milliyet’e geldiği ilk yıl yayınlandı. Dünya’ndayken eğildiği konuların ışığında, Vedat Akman’la ortak imzalı, İstanbul Altın Borsası’nı ve dünya altın borsalarını anlatan bir kitaptı.
Tepeden Tırnağa Yolsuzluk
90’lı yılların 2. yarısı, ekonomi gazeteciliği yapan pek çoğumuz gibi Nedim için de yolsuzluklara projektör tutmakla geçti. Ancak Nedim, çoğumuzdan farklı olarak hiç pes etmedi, iyice derinlere inebilmek için gecesini gündüzüne kattı, araştırmacı gazeteciliğin doruklarında dolaştı. Yemekhanede, asansörde ya da koridorda her karşılaştığımızda, heyecanla anlatacağı bir yeni olayı vardı.
Milliyet’e geçtiğinden sonraki ilk kitabı Tepeden Tırnağa Yolsuzluk‘u (2001) imzalayıp odama getirdiğinde, “N’apalım Meral Hanım, iktidarların baskıları sonucu yaptığım haberler gazetede yayınlanmayınca ben de oturup kitap yazdım” demişti. Kasırga, Paraşüt, Buffalo, Matador gibi dönemin büyük yolsuzluk operasyonları, Beyaz Enerji davası, Cumhur Ersümer’in Enerji Bakanlığı’ndan istifası, jandarmanın yolsuzluklarla ilgisi... Dedikodulara iltifat etmeden, olayların içyüzünü belgelerle önümüze koyan bir kitaptı.
Önceki akşam evdeki kütüphanemde Nedim’in kitapları arasında derin, hüzünlü düşüncelere daldım. Bu ülkede karalamalarla, baskıyla, otosansürle, suçlamalarla karşı karşıya kalmadan, gazetecilik kuralları çerçevesinde araştırıp sorgulayarak, özgürce işimizi yapabilmemiz ne kadar zor. 4 bin meslekdaşımız mahkemelerde sürünüyor, 51 gazeteci arkadaşımız tutuklu...
Radikal’de çalıştığı yıllarda Ahmet Şık’la da aynı çatı altında çalıştık, ama ahbaplığımız olmadı. Nedim de, Ahmet de son 20 yılda derin devlet örgütlenmesiyle ilgili çok ciddi gazetecilik kitapları yayınladılar.
Nedim, Dink cinayetinin devletin bilgisi dahilinde gerçekleşmiş olduğunu ve ihmal zincirlerinin aktörlerini ortaya çıkaran çalışmalar yaptı. Önce inkâr edilen bu iddialar, sonra teker teker ispatlandı.
Türk kamuoyu, Hrant Dink cinayeti öncesinde emniyetten jandarmaya ve oradan adliyeye kadar pek çok bürokratik birimde yapılan vahim hataları, işlenen görev kusurlarını önemli ölçüde Nedim’den öğrendi.
Nedim’in kitapları
Ödülleri çok yazıldı; ben sizlere Nedim’in, ülkemizde son 10 yılda yaşanan en vahim olaylara parmak bastığı kitaplarından söz etmek istiyorum:
- Naylon Holding (2002): ANAP’lı Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ’ın eşi Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer’in kurduğu paravan şirketler, naylon faturalar...
- Uzanlar: Bir Korku İmparatorluğu’nun Çöküşü (2004)
- Kod Adı Atilla (2004): Türkbank ekseninde, yolsuzlukla düşürülen Mesut Yılmaz hükümeti, Alaattin Çakıcı-Korkmaz Yiğit pazarlıkları, siyasetçi-mafya-işadamı-bürokrat dörtgeninde dudak uçuklatıcı ilişkiler...
- Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi (2006), Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın şahsında Türkiye’nin en büyük hayali ihracat ve naylon fatura organizasyonunu gözler önüne seriyor.
- Hayırsever Terrorist (2006): ABD Hazinesi’nin “terörist”, Başbakan Erdoğan’ın “kefilim” dediği, Cüneyt Zapsu’nun danışmanlık yaptığı Şeyh Yasin El Kadı dosyası üzerinden tarikat-ticaret-hükümet üçgeninin nasıl çalıştığı anlatılıyor.
- Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları (2009)
- Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat (2009)
- Kırmızı Cuma; Hrant Dink’in kalemini kim kırdı? (2010)
|