Ben dünyadaki herkes gibi zeytin dalının bir barış simgesi olduğunu sanırdım. Ta ki salı günü bu köşede yayınlanan ve zeytinyağı sorunlarını ele alan yazıma kadar. Şimdi artık öyle düşünmüyorum.
Meğer zeytinle uğraşmak, insanı saldırgan, küfürbaz, çılgın denebilecek kadar öfkeli yapıyormuş.
Aldığım yüzlerce e-posta içinde aklı başında ve düzeyli insanlar da vardı elbette. (Özellikle Ulusal Zeytinyağı Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Tan ve yönetim kurulu üyesi Hüsmen Solmaz’a, ayrıca Hasan Köşklü ve adını sayamadığım birçok düzeyli dosta teşekkür ederim.) Ama geri kalan e-postalar, sanki suçüstü yakalanmış birilerinin meseleyi örtbas etme ve bu konuyu terörle susturma gayretinden ibaret.
Bu kadar kıyamete neden olan cümlem şu: “Zeytinin ana yurdunda biz nasıl bir zeytinyağı yiyoruz? Büyük ölçüde zararlı, kimyasal maddelerle, boyalarla dolu, bize sağlık yerine hastalık getiren ürünleri alıyoruz.”
Dikkat edilirse bütün üreticileri, bütün firmaları suçlamıyorum; sadece sektörün de gayet iyi bildiği bazı sahtekârlıklara dikkat çekiyorum. Bunu yapmamın nedeni de bir zeytin dostu olmam çünkü zeytin bir yaşam kültürüdür- ayrıca halk sağlığını, firma karlarının önünde tutmam.
Bazı çok ciddi bilim adamlarının ifade ettiği gerçekler şöyle:
1. Piyasadaki zeytinyağlarının bazısı başka yağlarla karıştırılıyor, sonra buna saf zeytinyağı kokusu ve rengi vermek için çeşitli kimyasallar ve boyalar uygulanıyor.
2. Bazı zeytinyağlarının asit oranı yüksek olduğu için bu oran kimyasal maddelerle düşürülüyor.
Şimdi ben susayım belgeler konuşsun:
BELGE 1: Ege Bölgesi Sanayi Odası Yağ Sanayii Meslek Komitesi Meclis Üyesi Nejat Özduran, sahte zeytinyağını eylül ayı meclis toplantısında teşhir etti. Meclis toplantısında konuyla ilgili söz alan Nejat Özduran, pet şişelere koyduğu üç farklı yağ çeşidini alarak kürsüye çıktı. Kendisinin satın aldığı zeytinyağlarını TARİŞ’te test ettirdiğini ve gerçek zeytinyağı olmadığını belgelediğini aktaran Özduran, sahte zeytinyağcılığın hem üreticiye, hem tüketiciye zarar verdiğine dikkat çekti ve bunu yapanları ‘hırsız’ olarak niteledi. Özduran, gerçek zeytinyağını ayırt etmenin yollarını da anlattığı konuşmasında şöyle dedi, “Restoranda sorduğunuzda ‘Ayvalık’tan hacı amcamız getiriyor’ diyorlar. Evet çok doğru, hacı amca getiriyor ama, zeytinyağı diye ne getiriyor? Bunu kontrol etmiyorlar. Gıda müfettişi gibi, üstümüze vazifeymiş gibi koşturuyoruz, bazı bilgiler ediniyoruz. Şurada üç çeşit yağ var. Bunların iki tanesi sahte. Bir tanesi yüzde 100 kanola yağı, bir diğeri çiçek yağı, diğeri de zeytinyağı. Üçü de zeytinyağı diye piyasada satılıyor. Şimdi teknoloji değiştikçe kandırmanın da metodu değişmiş. Biz bunun farkına vardık. Eskiden tağşiş olayı vardı. Zeytinyağına çiçek yağı, fındık yağı ve benzeri yağlar karıştırılırdı. Biz bunu tağşiş olarak bilirdik. Bunlarla mücadele ederdik. Artık işler o kadar değişmiş ki, tağşiş de bitmiş boyama başlamış.
BELGE 2: TBMM Temmuz 2008
Meclis araştırması komisyon raporu
Taklit ve Tağşiş
5179 sayılı Gıda Kanununda taklit; gıda maddesini ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerini; şekil, bileşim ve nitelikleri itibariyle evsafında olmayan özellikleri haiz gibi göstermek; tağşiş ise gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklere aykırı olarak üretilmesi olarak tanımlanmıştır.
Natürel zeytin yağına, rafine zeytinyağı ilave edilerek natürel zeytinyağı adı altında satışa sunulması veya zeytinyağına diğer bitkisel yağların karıştırılması taklit ve tağşişe neden olacak şekilde satışı yapılmaktadır.
***
BELGE 3: Zeytincilik Araştırma Enstitüsü
Gıda Teknolojileri Ekonomik Dergisi
1. Bazı yağhanelerde yerden toplanan zeytinler ağaçtan toplanan zeytinlerle beraber işlenmektedir.
2. Genellikle zeytinler yıkanmamaktadır; yaprak, dal parçacıkları, sürgünler, toprak ve taş parçacıkları önceden ayrılmamaktadır. Modern yağhanelerde bu yıkanma ve ayırma işlemi uygulanmaktadır.
3. Taş kırıcılara fazla zeytin yüklenmektedir. Bu nedenle, kırma iyi ve homojen olamamaktadır.
4. Hasattan sonra çiftçi bahçesinde ve fabrika avlusunda zeytinler uzun süre ile naylon veya jüt çuvallarda bekletilmektedir.
5. Geleneksel yağhanelerdeki preslerde yağın daha kolay ayrılması için çok sıcak su (40oC’den yüksek ısıl işlem uygulaması) kullanılmaktadır. Aynı duruma üç fazlı kontinü sistemlerde de zaman zaman rastlanılmaktadır.
6. Çoğu yağhanede üreticinin zeytini işlenmektedir.
7. Natürel zeytinyağları (doğrudan tüketime elverişli olmayan lampant yağlar dahil) uygun olmayan (kalitesiz plastik bidon gibi) şartlarda depolanması kalite kaybına neden olmaktadır.
8. Türkiye’de natürel zeytinyağlarının tadımı (Panel testleri) konusunda kısmen akademik düzeyde ve bir kısım özel sektörde de bazı aktiviteler olmakla birlikte; Zeytincilik Araştırma Enstitüsü (ZAE) bünyesinde oluşturulmuş ve UZK tarafından akredite edilerek 1998 yılına kadar faaliyet göstermiş oluşumdan sonra halen legal boyutta bir kamu ve özel sektörde bir Tadım Paneli mevcut değildir.
9. Dünyadaki ekonomik anlamda en yüksek düzeyde natürel zeytinyağı üreten Akdeniz ülkelerinin (İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Tunus, Cezayir ve Fas) aksine, Türk natürel zeytinyağlarının fizikokimyasal ve duyusal özelliklerine dayalı olarak çeşit/bölgesel karakterizasyonu konusunda çok az bilgi bulunmaktadır.
***
BELGE 4: Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi 11-15 Ocak 2010
Ancak en önemli etken zeytinlerin uygun zamanda hasat edilmemesi, hasat sonrasında da zeytinyağı işleme tesislerine zamanında getirilmemesi, uygun olmayan kab ve vasıtalarla taşınılarak işletmede uzun süre ve uygun olmayan koşullarda bekletilmesi, işleme sırasındaki teknoloji kullanımı ve elde edilen zeytinyağının uygun olmayan koşullarda depolanması kalite kayıplarına neden olmaktadır.
***
Durumu belgeleyen çok rapor var elimde ama daha fazla vaktinizi almayayım:
Anladığım şu: Türkiye’de birçok ciddi firma ve meslek kuruluşu, zeytinyağını tanıtmak ve sevdirmek için büyük gayret gösteriyor, bu alandaki sahtekârlıklara karşı da mücadele ediyorlar.
Ama bazı sahtekârlar, bana yazdıkları ve yakında adlarıyla birlikte yayınlayacağım yüz kızartıcı mesajlar da görüleceği gibi, bu konunun gündeme gelmesinden son derece rahatsızlar. Suçüstü yakalanmış gibiler.
Ben ise sonuna kadar kutsal zeytin ağacının, namuslu üreticilerin ve değerli sektör temsilcilerinin yanında olacağım, onlara destek olmak için elimden ne gelirse yapacağım.
Ama konuya devam ederek, halk sağlığıyla oynayan bazı uyanıkların “zeytinyağı gibi üste çıkmaları”na izin vermeyeceğim.
|