İstihbarat şefi Kılıçdaroğlu mu?

28 Eylül 2011 Çarşamba, 09:01

Safile Usul/Gazeteport

Yoksa Yeni Şafak mı?

Şimdi ama gelin dünkü Yeni Şafak’ın “Kılıçdaroğlu istihbarat şefi” başlıklı manşet haberine bir göz atalım önce.

Haberde Kılıçdaroğlu ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in şu anda hapiste tutulan gazeteci Nedim Şener ile yaptığı bazı telefon görüşmelerinin dökümü var.

Konuşmaların içeriği şu şekilde:

Bir.

Kılıçdaroğlu Nedim Şener’e İstanbul’un Eyüp semtinde bir erkek ile bir kadının yemek yemek için girdikleri lokantadan kovulduğunu anlatarak, bu konuda haber yapmasını tavsiye ediyor.

İki.

Nedim Şener Kılıçdaroğlu’na spesifik bir dosyadan bahisle, “O dosya geldi mi?” diye soruyor. Dosyanın Nedim Şener’in yayınlamak istediği ve yolsuzluk olarak gördüğü bir dosya olduğu anlaşılıyor konuşmanın bütününden. Kılıçdaroğlu henüz gelmediğini söylüyor. Nedim Şener de ona dosya gelince başka bir gazeteciyle paylaşmamasını istiyor ve bu dosyayı ilk kendisinin haber yapmak istediğini söylüyor. Kılıçdaroğlu da, “Tamam” diyor.

Üç.

Gürsel Tekin Nedim Şener’le konuşuyor. Konu Başbakan’ın CHP’nin ismi hakkında ettiği kötü sözlere Tekin’in verdiği cevap. Tekin Şener’den bu konuda zaten yapıyor olduğu bir haberin içine ilave yapmasını istiyor ve bu ilavenin ne olacağını anlatıyor. Ancak cümleleri tam formüle etmiyor ve Şener’e, “içini sen kendi cümlelerinle doldurabilirsin” diyor.

Şimdi…

Bu konuşmalarda ne görülüyor?

Birbiri ile samimi bir gazeteci ile iki siyasinin ortak bir görüş birliği ve hissiyat içinde oldukları ve bu temelde siyasilerin gazeteciden yardım istemeleri veya istekte bulunmaları, keza gazetecinin de nazının geçtiğini bildiği siyasiden bir yolsuzluk dosyasını ilk kendisine vermesini istemesi.

Bu doğru bir siyasetçi-gazeteci ilişkisi mi?

Bu bir gazetecilik panelinin konusu olabilir belki.

Çok kısaca şunu kaydetmek isterim ki sadece, Avrupa ülkelerinde de birbirine yakın siyasi görüşler taşıyan gazeteciler ile siyasiler birbirleri ile yardımlaşır ve yakın bir ilişki hukuku içinde olurlar.

Bu aynı zamanda toplumsal ve siyasal　örgütlenme hakkının bir parçasıdır.

Ve,　bu durum emniyet teşkilatının　 konusu asla olamaz.

Daha da ötesi…

Bu konuşmalarda bir hukuk devleti emniyet teşkilatının ilgi alanına giren bir husus var mı?

Yok. (ben bunları bir demokrasi ve hukuk devleti uzmanı olarak yazıyorum beyler, tevazuuya gerek yok, hele böyle pespayelikler karşısında biraz demokrasi ve hukuk devleti bilmenin gururunu taşımak lazım bu dönemde)

Peki, bu görüşmelerin basına verilmesi hukuk devletinde olur mu?

Hiç olmaz.

Devam ediyorum.

Emniyet bu görüşmeleri Yeni Şafak’a neden veriyor?

Yeni Şafak istediği için belki, belki de Emniyet Kılıçdaroğlu ile siyasi olarak ilgileniyor olduğu için.

Peki…

İsteyene verilir mi?

Hukuk devletlerinde hayır.

Verilmez.

Hukuk devletlerinde emniyet muhalif siyasi parti başkanları, başkan yardımcıları vs.lerine karşı faaliyet içinde olmaz, olamaz.

Nerde olur?

Beyaz Rusya’da olur.

Eski Doğu Bloku ülkelerinde olur.

Suriye’de olur, Ortadoğu’da olur.

Peki, Emniyetin ve de savcının bu konuşmaları muhafaza etme hakkı var mıdır?

Yoktur.

Nerde yoktur?

Hukuk devletlerinde yoktur.

O halde.

İstihbarat şefi olan Kılıçdaroğlu mu?...

Yoksa, Yeni Şafak mı?

Siyasi muhaliflere karşı faaliyet gösteren sözüm ona devlet organlarının hukuksuz istihbaratını bir de hiçbir demokrasi terbiyesi taşımadığını alenen gösterir biçimde yayınlayan ileri demokrasi organı Yeni Şafak mı istihbaratçı, Kılıçdaroğlu mu?

Şimdi geliyoruz başka önemli bir hususa…

Adalet ve Kalkınma Partisi ile bazı basın mensupları arasında geçen konuşmalar kayda alınsaydı, Yeni Şafak bunları yayınlar mıydı, bir…

Yayınlasa ortaya neler çıkardı, iki.

Mesela, Yeni Şafak, Star gibi gazetelerin basın mensupları AKP yetkilileri ile neleri, nasıl konuşuyor.

Di mi?

Var mısınız bunu da yayınlamaya?

E, demokrasi aynı zamanda delikanlı bir rejimin adıdır da.