RTE ile kadrosunun “Arap kardeşlerini” kucakladığı, kucaklaştığı Arap Baharı nihayet sona erdi.
Bilmem dikkatinizi çekti mi? Bayan Emine Erdoğan, gezinin ilk durağı Kahire’de kocasının elini tutarak uçaktan indi...
Sonra? Tek bir kare fotoğrafta ya da geziyi canlı mı canlı yayımlayan, derya deniz yorumlarla taçlandıran TV ekranlarında ancak bir kez, o da Kahire’de Arap çocuklarına muhabbetini sergilerken görüntülendi. O kadar!
RTE’nin, Mısır’da, Tunus’ta, hatta Libya’da gitmediği yer kalmadı. Yemeklere, törenlere katıldı. Emine Hanım görüntülenmedi.
Emine Hanım’ın yanında Mısırlı, Tunuslu, Libyalı üst yöneticilerin hanımlarını ara ki bulasın?
Meydanlarda, sokaklarda erkek bol. Aralarında tek bir kadın yok!
Erkek erkeğe başlayan gezi; erkek erkeğe bitti!
RTE’nin laikliği esas alacak demokrasiyi önerdiği Arap (İslam) ülkelerinde kadının yeri olmadığı böylece bir kez daha kanıtlandı.
Şayet çağın gereklerine uygun bir demokrasi getirmek istiyorsanız; erkek-kadın eşitliğini kabul etmeniz öncelikli koşuldur, diyemedi RTE.
Diyemezdi de. Yetişme tarzı, kültürü müsait değil!
***
RTE, İslamın koşullarını tartışmasız uygulamak gereğine inanan bir adam.
-Bakmayın son zamanlarda aksini savunan açıklamalara, dinsel yorumlara, kulak asmayın- İslam bal gibi kadını ikinci sınıf bir insan kabul eden, evde oturup çocuk üreten, kocasına hizmet etmekle yükümlü, yüzyıllardır bu inanışlara uygun yaşamayı emreden bir din.
Araplardan çıkan bir dini, İslam kurallarını Arap ülkeleri yadsıyabilir mi?
Mustafa Kemal’in var ettiği, kadını siyasal, ekonomik, sosyal açıdan özgürlüğe kavuşturan laik Türkiye modelini RTE’nin önermesi, başka amaçlara yönelik. Amacı, Arap Baharı turunun Batı’da lehine yorumlanmasını sağlamaktı.
Başarılı da oldu denilebilir. Örneğin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, RTE’nin “Kahire’de Mısır ve Ortadoğu için laik bir anayasa ve düzen oluşturma çağrısında bulunmasının ‘büyük bir değer’ taşıdığını” söyledi.
Tarih profesörü İlber Ortaylı, Arap Baharı amacını, içeriğini ne güzel özetlemiş.
Şöyle diyor: “Nihayetinde bir memleketin gövde gösterisi hakkıdır. Tabii bu gövde gösterisinde söylenenlerin dozunu bileceksiniz.”
***
ABD’ye koltuğunun altında 7 dosya ile gidiyormuş RTE:
Bu dosyalar arasında ne ararsan var. İsrail gerginliği, Filistin devletinin BM’de kabulü, Libya, Suriye, bir parça Kıbrıs… Ya PKK terörü? Bu dosya da var elbette, ama Irak’tan çekilince Amerika, verdiği istihbarat ne olacak diye.
Basın, ABD gezisini, RTE’nin baş başa görüşeceği Obama’ya öyle böyle değil düpedüz kafa tuttuğunu haberleştirip bir güzel yorumlayarak kamuoyuna yutturmaya çalışabilir. Tabii BM’deki konuşmasında dünyaya ders verdiğini de…
Nasıl mı? İşte örnek: RTE, emrindeki müsteşar muavinini özel temsilci olarak PKK ile görüşme adı altında pazarlığa sürdü. Şimdi PKK ile pazarlığa oturmasını siyasal erdemin gereği diye göklere çıkarıyor.
Aşağıda RTE (A) dese, Çankaya’daki AKP’li (B) diye aynı sesi vererek devam ediyor “PKK ile görüşme normal” diyor. Nasıl normalse?..
Ama medyada söylediği doğru mu diye yorumlayan tek bir insaf sahibi yok!
İlla ki övecekler. Ergenekon tutuklusu Doğan Yurdakul’un eşinin cenazesine toprak atarken arkasında cezaevi aracını gösteren fotoğrafı görünce, “çoook üzülmüş” Çankaya’daki.
Ama Bay Çankaya’daki AKP’li, medyada günlerce Yurdakul’a ölmek üzere olan eşini görme izninin verilmemesini eleştiren yazılar, haberler yayımlanırken bir zahmet Boğaz manzaralı Huber Köşkü’nden yetkililer nezdinde tek bir girişimde bulundu mu? Hayır! Yasa elverişli değilse düzeltilmesini önerdi mi? Hayır!
İş işten geçtikten sonra bu şefkat numarası, duygu sömürüsü değil de ne yani?
***
Ne yazsak fark etmez bu kadroya.
Muhalefeti de dikkate aldıkları yok zaten. Neden? Ana muhalefet de muhalefet, ama nasıl muhalefetse… Örneğin iktidar; MİT-PKK görüşmelerini biçimsel açıdan eleştiren ve fakat içeriğini değil irdelemek, tek satırına dokunamayan muhalefete omuz silkip geçiyor.
Mantığa aykırı davranışlarıyla iktidarın da muhalefetin de, yandaş olmayanı kalmayan medyanın da yok birbirlerinden farkları.
Gülesiniz diye değinelim: Libya’ya havadan yardım paketleri atan uçaklarımıza uçaksavar ateşi açılmış diyor gazete manşetleri yana yakıla.
Konuşmasının her satır başında “Libyalı kardeşlerimiz” diyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bunda gocunulacak ne var der ve olayı; “Libyalı kardeşlerimiz uçaksavar atışlarıyla uçaklarımızı selamlıyorlar”… diye yorumlarsa şaşırmayın sakın!
|