Baharın sonu yeni emperyalizm

18 Aralık 2011 Pazar, 08:03

Emekli diplomat CHP Milletvekili Osman Korutürk, hükümetin tarihin en kötü dış politikasını yönettiğini söyledi. Kimlik kayması yaşayan Türkiye'ye ilginin azaldığını öne sürdü. Korutürk, 'Arap Bahar'ı yeni bir emperyalizm türü doğurdu' dedi
Hükümetin stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı Suriye ile savaşın eşiğine gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye, kendisine yöneltilen tehdide aynı yöntemlerle cevap vermeyi adet edinmiş bir ülke. Bunu yapacak teşkilata da sahip. Siz 'Bıçak kemiğe dayandı, git!' derken o da PKK'yı karıştırırsa buna karşı tedbir alınıyor mu? Biliyor, gidişi Kaddafi'ninki gibi olur. Size karşı koymak için her şeyi yapar. Suriye yönetiminin halkına karşı sert müdahalesinin savunulur yanı yok. Madem Suriye ile Stratejik Ortaklık Anlaşması imzaladın, hükümete karşı bir hareket olduğunda yapacağın şey muhalefeti organize edip silahlı güç oluşturmak değil hükümetle muhalefeti bir araya getirip uzlaştırmaktır.

- Hükümetin Suriye'ye yönelik tavrını eleştirenler Baasçılıkla suçlanıyor.
Kimseyi Baasçılıkla itham etmenin manası yok. Baas'ın argümanı hükümetin ağzında geçerli hale getiriliyor. Başbakan, 'Suriye'nin meselesi bizim meselemiz sayılır, 910 km. sınırımız ve akrabalık ilişkilerimiz var' diyor. Baas PKK'yı desteklediği zaman 'İç işimize nasıl karışırsın!' diyorduk. Şimdi biz Suriye Kurtuluş Ordusu'nu destekliyoruz. Muhalifleri silah ve teçhizatla donattığımız konusundaki ithamlara hükümet net bir yanıt vermedi. Libya'da iktidar mücadelesi varken Dışişleri Bakanımız Bingazi'de, o dönemdeki muhaliflerin mitinginde konuştu. Türkiye'de hükümet karşıtı bir mitinge Fransız Dışişleri Bakanı gelse ne düşünürsünüz? Nasıl karışırsınız başkalarının işine?

- Amerika Irak'ta bayrağını indirince işgal bitti mi?
Giderken bölgenin jandarmalığını, özellikle Irak'ın kuzeyi ile ilgili olarak Türkiye'ye ihale etmek istiyor. Amerika, Irak'ın yer altı, yer üstü zenginliklerinden elini çekmeyecek. Büyükelçilik personel mevcudu 15 bin. Çıktığı herhangi bir yerde bu kadar personel bıraktığını hatırlamıyorum.

- Türkiye ABD'nin müttefiki mi yoksa jandarması mı ?
Şu an Amerika ile ilişkimiz sağlıklı değil. 'Stratejik ortaklık' ya da 'model ortaklık' diye tanımlama ihtiyacı duyuluyor. Hep sizden beklenen şeyler var ama sizin beklentileriniz karşılanmıyor. Bu ortaklık tanımı tıpkı Başbakan'ın ileri demokrasi demesi gibi... Biliyoruz ki aslında o, demokrasi değil! Amerika ile ilişkilerin iyi olmasını CHP de istiyor ama ilişkinin sağlıklı olması lazım. Amerika bugün bir dünya gerçeğidir. Eşitliğe, karşılıklı saygıya ve birbirinin meşru çıkarını gözetmeye dayalı bir ittifak... Ortaklık böyle olur.

'SIFIR SORUN'DAN SIFIR SONUCA...
- Sıfır sorun politikası nasıl çöktü?
Geçen gün Dışişleri Bakanımız, 'Türkiye eski silik tavrından çıktı' dedi. Bu doğru değil. Türkiye bugüne kadar hep sağlam, sözüne güvenilir, sonuç alıcı bir politika izlemiştir. Sıfır sorun derken sıfır sonuç noktasına geldik. Batı camiası içinde, nüfusunun tamamına yakını Müslüman olan Batılı bir ülkeydik. Bu sayede Batı'da da Ortadoğu'da da çekim merkezi idik. Hükümet şimdi Türkiye'yi batı dünyasının içinde İslam aleminin sözcülüğüne yöneltmek istiyor. Batı bunu istemiyor, İslam alemi de kabul etmiyor. Bu kimlik kayması yüzünden Türkiye'ye ilgi kayboldu.

- Hükümetin İsrail karşıtı söylemiyle coşan İslam alemi bugün Türkiye'nin 'Arap Baharındaki' rolünü sorguluyor...
Arap baharı ile ilgili Avrupa'da yapılan bir toplantıya Mısır, 'Toplantı AB ile Arap Ligi arasında' deyip Türkiye'yi sokmadı. Türkiye'nin geleneksel çizgisi, Araplar arası anlaşmazlığa taraf olmamaktır. O ihtilaflara girerseniz size orada yer yoktur. İsrail'le ilişkimiz bize Ortadoğu konusunda tüm taraflarla temas olanağı veriyordu. Bu da bölgede ağırlığımızı artırıyor, bölge liderliği açısından İran karşısında bize üstünlük sağlıyordu. Suriye ile İsrail'i yakınlaştırmaya çalışmaktan iftihar ediyorduk. Şimdi ikisiyle de çatışma noktasındayız.

- 'Arap Baharı' 'Ilımlı İslam'ın baharı mı?
İnsanların baskı altındaki rejimlere karşı çıkmasına yol açan bir hareket olarak beliren Arap Baharını hemen kontrol altına almak isteyenler çıktı. Baskıcı rejimlerin yerine gelen yeni yönetimler eski uygulamaları sürdürüyorlar. İki olgudan endişeliyiz.' Kendilerine göre bir seçim yapsınlar. Aritmetiğe göre güçlü bir kişi başa geçsin. İşimizi onunla devam ettirelim' diyorlar. Yani ''Şark için geçerli'' olan bir demokrasi türü kabul ediliyor ve bu ülkelerin sömürülmesiyle yeni bir emperyalizm doğuyor. Hükümet, 'Ilımlı İslam olmaz' dese de Batılılara böyle bir şey varmış gibi davranıp bunun gelişmesine katkıda bulunuyor. Hükümet böyle bir kuşak oluşursa ona lider olurum zannediyor ama yanılıyor.

Değişiklikler çok vahim
- Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun performansını nasıl buluyorsunuz?
Çok enerjik olduğuna, her tarafa koşturduğuna şüphe yok ama o koşturmadan sonuç almadığını görüyorum. Bütçe görüşmeleri sırasında MHP'li Oktay Vural'a cevap için söz alan Sayın Bakan şöyle dedi, '2001'de yazdığım Stratejik Derinlik kitabımı şimdi hayata geçirmeye çalışıyorum.' Türkiye bir laboratuar mı? Değerli bir tez olabilir ama bir teori neticede! Dünyada hangi akademisyene böyle bir şey nasip olmuş? Bir memleketin politikasını kendi kitabınıza göre şekillendiriyorsunuz! Türkiye maceraya, yanlış politikalara sürükleniyor. Dış politikanın ulusal bir politika olması gerekir. Dışişleri Bakanlığı'ndan, ikaz ettiklerinden eminim ama siyasi sorumluluk kime aitse o istediğini yaptırır.

- Başbakan diplomatlara 'monşer- ler' dediğinde emekli büyükelçiler olarak bildiriyle cevap vermiştiniz...
Dışişleri, monşer deyip kenara atılacak bir ekip değildir. Dünyanın her yerinde saygınlığı olan, övünç duyulması gereken bir kuruluştur. Sadece lojistik destek ve hizmet için kullanılması söz konusu olamaz. Dışişleri'nin teşkilat yapısı Kanun Hükmünde Kararnameler ile değiştirilmeye çalışılıyor. Dışarıdan atananların sayısı artıyor. Dışişleri Teşkilat Yasası'nda hükümetin yaptığı değişiklik sonucu bir kişiyi üç ay büyükelçi olarak gönderip sonra bakanlıkta müsteşar yapabilirsiniz. Bu çok vahim!

En zor dönemden geçiliyor
- 'Yeni Osmanlıcılık' imkansız mı?
'Osmanlı' sözünün bu bölgelerde uyandırdığı çağrışım her zaman olumlu değil. Hükümetin Suriye ile arasının en iyi olduğu dönemde Beşar Esad bunu çok ağır eleştirmişti. Osmanlı'dan ziyade Cumhuriyetimizle övünmeliyiz. Atatürk diyor ki, 'İç bünyeniz kuvvetli değilse dış politikanız sağlam olmaz. Dış siyaset, iç teşkilata ve iç siyasete dayandırılması gereken bir politikadır. İç teşkilatın dayanamayacağı genişlikte olmamalıdır. Hayali dış siyaset peşinde koşanlar dayanaklarını kaybederler. Yurtta sulh, cihanda sulh politikası içeride birlik ve beraberliği sağlamayı, dışarıda da barışçı, istikrarlı, saygın ve sözüne güvenilir bir devlet olarak sonuç alıcı bir siyaset izlemeyi öngörür.' Söyledikleri Türkiye'nin geleneksel dış politikasının unsurlarıdır. Bugün barışçı olduğumuz şüpheli. İstikrarlı değiliz. Sözüne güvenilir değiliz. Türkiye'nin dış politikası 88 yılın en zor ve başarısız döneminden geçiyor.

FÜZE KALKANI NATO'NUN, RADAR ABD'NİN TALEBİ
- Füze kalkanı ve radar konusu, Türkiye'yi İran ve Rusya ile karşı karşıya getirdi. Hükümet, füze kalkanı ile Malatya'daki radardan aynı konuymuş gibi bahsediyor. NATO, 2010 Lizbon zirvesinde konsepti genişleterek daha fazla tehdide maruz kalma durumu ortaya çıktığı için üye ülkelerin olası füze saldırısına karşı savunulmasını öngördü. Karşı çıkılması ilke açısından akılcı olmaz. Ama Kürecik radarı şu aşamada bu sisteme dahil değil. İkili bir tesis ve bizim için ciddi riskler taşıyor. NATO'da kararlar oybirliği ile alınır; istediğiniz şekilde müzakere edip şekillendirebilirsiniz. NATO'nun internet sitesine girin Polonya ve Romanya'ya kurulacak füze rampaları var ama erken ikaz radarı yok. Füze kalkanını kabul ettikten sonra ABD ile ikili anlaşma yapıp 'Kürecik'te böyle bir tesis var, oraya hemen erken ikaz radarı kuralım' diyorsunuz. Bu riske neden giriyorsunuz? Hükümet bunların ayrıntılarını bizimle paylaşmıyor. Ermeni açılımı iyi planlanmış bir açılım değildi. Hükümet, herkese ders vermeyi seviyor. Bir ülkeyi en çok rahatsız eden şey sizin menfaatlerinizin başka bir ülke tarafından anlatılmasıdır. Baştan Azerbaycan ile planlansaydı bu noktaya gelinmezdi. Bunlar acemilikten kaynaklanıyor.

Batı camiası için fırsat
Çarşamba günü Meclis'te Dışişleri Bakanlığı'nın 2012 yılı bütçesi görüşülürken hükümetin dış politikasını anlatan Bakan Ahmet Davutoğlu, dünya politikasında kartların yeniden karıldığı bir döneme girildiğini söyledi, eleştirilere yanıt verdi. Meclis kulisleri, ilerleyen saatlere rağmen Dışişleri bürokratlarıyla doluydu. O kalabalık, bir başka ismi daha dikkatle dinledi. Deneyimli emekli diplomat, CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk'ü...
Hükümetin, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde yabancı ülkelerin muhalefetini yönlendirdiğini söyleyen Korutürk, 'Türk dış politikasındaki bu dönüşüm Batı camiası tarafından fırsat olarak değerlendiriliyor' dedi. Korutürk'le konuşmasının ardından, hemen orada röportaj için randevulaştık. Savaş çanlarının çaldığı bu günlerde diplomasinin saygın isminin tespitlerini merakla okuyacağınıza inanıyoruz...

Kaynak : Özlem AKARSU ÇELİK /AKŞAM