İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

YAZAR YAZI

Facianın hesabını şimdi kim verecek!

Facianın hesabını şimdi kim verecek!

17 Eylül 2011 Cumartesi, 14:29

Emin Çölaşan

Sevgili okuyucularım, Ergenekon davasından Silivri cezaevinde yatmakta olan “Terörist (!)” gazeteci arkadaşımız Doğan Yurdakul’un eşi Güngör Yurdakul vefat etti. Cenazeye katılması için Doğan’a iki gün izin verildi.

Ancak Doğan’ın avukatları onun da ciddi sağlık sorunları olduğunu belirterek Silivri’den İstanbul’a sevk işleminin cezaevi nakil aracı ile değil, uçakla veya tam donanımlı bir ambulansla yapılmasını istediler.

Tutuklu ve hükümlülerin bir yerden bir yere sevk işlemleri cezaevi araçlarıyla yapılıyor. Kısa mesafe olsa bile feci bir şey! Ama özellikle uzun yollarda bu sevk tam bir işkenceye dönüşüyor.

Bunları vurgularken dünkü yazımda aynen şöyle demiştim:
“Cezaevi aracı dediğiniz, kapalı bir araç. Tutuklunun (ya da hükümlünün) bulunduğu bölümde pencere yok. Dışarıyı göremiyor. Aynı bölümde klima yok.

Sizi dışarıdan kilitliyorlar ve gideceğiniz yere o daracık, dışarıyı görmeyen demir parmaklıklı hücrede gidiyorsunuz.
Sağlıklı bir insanın bile sağlığını yok edecek bir ortam.”

Gazete basılıp bayilere ulaşmıştı ama sabahın erken saatlerinde sizler dünkü yazımı henüz okumamıştınız.
Okuduğunuz zaman belki bir şokla sarsıldınız…Çünkü aynı dakikalarda ekranlara ve haber sitelerine acı bir haber düşmüştü:
“Van’dan İstanbul’a mahkum taşıyan cezaevi nakil aracı, sabah 6.30’da Sivas’ta arıza nedeniyle yandı. Araçta bulunan beş mahkum yanarak öldü.”
O seyyar tabut gibi olan cezaevi sevk aracının arkadaki motoru birdenbire alev alıyor. Mahkumlarla birlikte giden jandarmalar, o demir parmaklıklı hücrenin dışarıdan kilitlenen ve aracın arkasında olan demir kapısını açamıyor ve beş kişi gözlerinin önünde, bağırarak, haykırarak ve yanarak ölüyor.

İstanbul-Van arası tam 1.644 kilometre.
Normal bir araçla gitseniz, yolculuğunuz iki gün alıyor.
Külüstür ve bakımsız cezaevi aracı bu yolu kaç saatte, kaç günde alır?

Bu süre içerisinde, o demir hücrede uyumak söz konusu değil. Dışarıyı görmüyorsunuz. Bir kişi bile sigara içiyor olsa dumanaltı oluyorsunuz.
Nerede işlerine geldiği zaman tantanasını yaptıkları “İnsan hakları (!)” kavramı?
Bu cezaevi aracını izleyen bir de eskort aracı ve rütbeli rütbesiz toplam 12 jandarma ve sivil görevli varmış.
Araç birdenbire alev alınca hücrenin kilitli kapısını açamamışlar ve olan olmuş.

Şimdi şu tabloya bir bakınız. Cezaevi aracında beş mahkum. Bunların iki günlük yol boyunca yiyecek içecek masrafı olacak. Bunu kendi ceplerinden mi karşılarlar, yoksa parasını devlet mi verir, doğrusu bilmiyorum.
Aynı olay jandarmalar, aracın sürücüsü ve cezaevi görevlisi için geçerli. Üstelik görevlilere harcırah veriliyor.

Araç taaa Van’dan İstanbul’a 1.644 kilometre gelecek ve akaryakıt tüketecek.
Pahalı bir iş.
Oysa bu insanları uçakla gönderseler hem daha ucuz, hem de insancıl ve uygar olacak.
Dün sabah erken saatlerde yanan cezaevi sevk aracında ölen beş mahkum belki katil, terörist, hırsız, belki de uyuşturucu kaçakçısı.
Ama onlar insan.

Yaklaşık iki yıl önceydi. Karayolunda bir benzin istasyonunda mola vermiştik. Tuvalete giderken birdenbire karşımda elleri kelepçeli iki kişi belirdi. Yanlarında jandarmalar vardı. Onlar da tuvalete gidiyordu ve özellikle izledim.

Tuvalet kapısında kelepçeleri çözüldü. Kapıda iki jandarma bekliyor.

Çıktılar ve araca doğru gidiyorlar. Biri rica etti:
“Abiler açız, ne olur şurada iki lokma bir şey yiyelim. Nasıl olsa kelepçeliyiz. Kaçma durumumuz yok. Parasını da biz veririz.”
Jandarmalar izin vermedi.
Hemen yanlarında idim. Ben de rica ettim, izin yine çıkmadı. Kelepçelilerden biri beni tanıdı:
“Emin Bey şu halimize bakın. Bu insanlık mı?”
Yapacağım, söyleyeceğim bir şey yoktu. “Haklısın kardeşim” diyebildim.
Ama onun sözü beynime çakıldı kaldı.
“Bu insanlık mı?”
Dün Van’dan gelip İstanbul’a gitmekte olan cezaevi aracında, mezar gibi hücrenin kapı kilitleri açılamadığı için diri diri yanan o beş mahkumla ilgili haberi görünce irkildim…
Rastlantı, aynı gün gazetede cezaevi sevk araçlarına da kısaca değinen yazım vardı!
Şaşırdım.
Kısa mesafeler neyse de, kendi kendime sordum:
“Hangi çağda yaşıyoruz, Van’dan İstanbul’a karayolu ile mahkum sevk edilir mi? Şimdi bu facianın hesabını kim verecek? Adalet Bakanı mı, başkaları mı?”



SURİYE REZALETİ

Sevgili okuyucularım, Suriye’de Esad yönetimini devirmeye çalışan İslamcı kesim var. Olaylar devam ediyor, çatışmalar bitmiyor. Olabilir, onların iç işidir.
Fakat gelin görün ki, bu İslamcı kesim, karargahını ve merkezini bizim hükümetin izniyle İstanbul’da kurmuş durumda. Yani Suriye’deki olaylara Türkiye çanak tutuyor, isyancıları besliyor. Aynen Kuzey Irak Kürt yönetiminin PKK’yı koruyup beslediği gibi!
Bir ülke, yani Türkiye, nasıl olur da komşu ülkedeki rejimin yıkılması için böylesine açıktan devreye girer?
İsyancıların temsilcileri önceki gün yine İstanbul’da bir otelde toplanıp Esad yönetimini devirmek için Suriye Ulusal Meclisi kurduklarını ilan ettiler. Önceki toplantı yine İstanbul’da, en lüks otellerden birinde yapılmıştı.
Bu toplantılara yüzlerce kişi katılıyor. Bu toplantılar için trilyonlar harcanıyor.
Bu gibi işler büyük para gerektirir. Peki değirmenin suyu nereden geliyor?
Libya isyancılarına 300 milyon dolar veren, hem de bu paranın önemli bölümünü bavullarla teslim eden Tayyipgiller tarafından olmasın!


Peki ama Suriye konusundaki bu 180 derece değişiklik nasıl gerçekleşti?
Bizim Tayyip, bundan birkaç ay öncesine kadar Esad’ın en büyük dostu idi. Karılı kocalı bir araya gelirler, öpüşüp koklaşırlar, birbirlerine övgüler düzerlerdi. Öylesine dost olmuşlardı ki, iki ülke arasında vize bile kaldırıldı.
Günün birinde ABD’den Türkiye’ye uyarı geldi:
“Biz Esad’ı devirmeye karar verdik, siz de ona göre davranın. Suriyeli isyancılara, isyanın başındaki Müslüman Kardeşler örgütüne destek verin.”
İşte o andan itibaren her şey değişti ve Türkiye, kapılarını isyancılara açtı.
İstanbul’un beş yıldızlı otellerinde bir araya getirilen bu kesime her türlü olanak devlet kesesinden sağlandı ve sağlanıyor.

ABD günün birinde “Biz Esad’ın kalmasına karar verdik” derse, o takdirde Tayyipgiller yine Esad’ın en büyük destekçisi olacak. Yine karılı kocalı bir araya gelip birbirlerine övgüler düzecekler!
Bir ülkenin dış politikası ABD ve AB’nin hizmetinde olursa, kuklaların iplerini yabancılar oynatırsa, olacak olan işte budur. Suriye olayında bunu yaşıyoruz.

Emin Çölaşan’ın notu: Yarınki yazımda, bugün çok önemli bir güncel konu olmadığı takdirde, sizlere hepimizin yediği elektrik faturası kazığını anlatacağım. Faturanızı şimdiden hazırlayıp önünüze alın!

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız