Kılıçdaroğlu ile mülteci kampında!

02 Eylül 2011 Cuma, 08:45

Mustafa Ünal/ZAMAN

Jeep'imiz toz bulutunun içinde güçlükle ilerliyor. Öndeki aracı takip etmekte zorlanıyoruz. Toprağa yıllardır bir damla yağmur düşmemiş. Kuraklığın izini her yerde görmek mümkün. Tepemizde yakıcı güneş, bastığımız yer toprak değil, bir karış toz. Kenya topraklarındayız, 150 bin nüfuslu Dadaab'da...


Somali uzak değil, 100 kilometre ötede. Bölgede son 60 yılın en kurak mevsimi hüküm sürüyor. En fazla etkilenen ülke de iç kargaşanın örselediği Somali. Dadaab kaostan, açlıktan ve susuzluktan kaçanların sığınağı olmuş. Dünyanın en büyük mülteci kampı burada. 90 bin kişi kapasiteye göre planlanmış ancak şu anda sığınanların nüfusu 400 bini aşmış durumda. Yeni gelenlerle bu sayının daha artması kaçınılmaz. Gözün gördüğü yer çadır.

Somali'de sorun sadece kuraklık ve kıtlık değil, iç kargaşa da etken. Kişi başına düşen silah oranının en yüksek olduğu ülke. 12-13 yaşındaki akranları oyuncaklarla oynarken Somalili çocukların elinde gerçek silahlar.

Dadaab'ın içinden geçerken görüyoruz ki yerli ahalinin hali de içler acısı. Derme çatma barınaklarda oturuyorlar. Karınlarını ancak doyurabiliyorlar. Yaşam şartları mültecilerden çok iyi değil. Onlar da yardıma muhtaç aslında. Ev sahibinin durumu misafirlerden biraz daha hallice. O kadar.

Sabah saatlerinde başkent Nairobi'ye indiğimizde biraz serince ve puslu havayla karşılaşmak şaşırtıcıydı. Büyükelçi Tuncer Kayalar, \'Buranın rakımı yüksek. Öğleden sonra açılır.\' dedi. Heyet kalabalık değil. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na genel başkan yardımcıları Gürsel Tekin ve Faruk Loğoğlu eşlik ediyor. Ve bir de biz, 6 gazeteci. Yol boyunca bulaşıcı hastalıklara karşı tedbirler had safhada.

Dadaab'a pervaneli uçakla bir saat yolculuğun sonunda ulaştık. Kamp bölgesinde Kılıçdaroğlu'nu şehrin valisi karşıladı. Bayram tatili olmasına rağmen Türkiye'den anamuhalefet liderinin geleceğini öğrenince koşup gelmiş. Sırf memnuniyetini söylemek için. Önce BM yetkililerinden brifing.

Kamplara geçmeden yeni gelenlerin toplandığı yeri ziyaret ediyoruz. Kadın ve çocukların çokluğu dikkat çekiyor. Özellikle de küçük çocukların. En çok etkilenen de onlar. Yeterli gıda alamadıkları hallerinden belli. Yüzlerine konan sinekleri kovacak refleksi yitirmişler. Her birinin acınası hali var.

Çocuk kadın, her biri için yollarda can vermeden buraya kadar ulaşmak, hayata tutunmak demek.

CHP lideri Kızılay kanalıyla gelen, içinde gıda ve tıbbi malzemelerin bulunduğu yardım paketlerini burada dağıtıyor. Kılıçdaroğlu'nun ilgisi çocuklara. Onlardan birini kucağına almak istiyor, ağlayınca geri bırakıyor.

Ve kamplardayız. Binlerce çadır. Her yer çocuk. Gözlerde çaresizlik. Üzeri çinkoyla örtülmüş büyükçe bir mekân görüyoruz. Cami ve aşeviymiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yaptırmış. Türk insanının izlerini görmek sevindirici. Kızılay da üzerine düşeni en iyi şekilde yapıyor.

CHP lideri bir çadıra giriyor. Çocuklu bir kadınla konuşuyor. Gördüklerinden, duyduklarından herkes gibi o da etkileniyor. Burası artık sözün bittiği, kelimelerin tükendiği yer.

Bölgeden ayrılırken şunları söylüyor: \'Dünyanın bir kısmı obezite ile mücadele ederken bir kısmı açlıkla boğuşuyor. Burada bir kere daha Batı'nın sömürgeci zihniyetinin kirli yüzünü gördük. Yıllarca sömürdüler ve bir köşeye attılar. Dünyanın dikkatini buraya çekebilirsek ne mutlu bize.\'

Kılıçdaroğlu'nun bayramda mülteci kamplarını ziyaret etmesi hem kendisi hem de Türkiye adına çok olumlu. Kısa zaman dilimine sığan uzun ve zahmetli yolculuğa değdi. Türkiye dikkatleri açlık ve susuzluğun yaşandığı bölgeye çekebilmek için iktidar ve muhalefetiyle üzerine düşeni yaptı