Sözde değil özde siyasetçi, gazeteci, sivil toplumcu!

02 Eylül 2011 Cuma, 08:35

Özlem Albayrak/Yeni Şafak

Haberi duymuşsunuzdur, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin önüne geçmek için askerin Meclis'e internet üstünden gösterdiği sopa, yani e-muhtıra Genelkurmay'ın sitesinden kaldırıldı. Ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk kez \'Başkomutan\' olarak Genelkurmay Şeref Salonu'nda tebrikleri kabul etti.

Ama insan nisyan ile maluldür, muhtıra sonrası kimin ne söylediğini hatırlamıyor olabilirsiniz. O halde, bu konudaki cesaretleriyle wikipedia'ya girecek denli demokrat (!) olan bazı isimlerin muhtıradan hemen sonra serdettiği bazı incileri hatırlatalım:

CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek (Muhtıranın yayınlanmasından hemen sonra NTV'ye telefonla bağlanarak): \'Tabii bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.\'

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal (Muhtıradan sonra verdiği ilk röportajında): \'Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok, dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.\'

Nur Serter (Muhtıradan bir gün sonra Çağlayan'daki Cumhuriyet Mitingi'nde yaptığı konuşma): Genelkurmay Başkanı'na memur diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan'da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: \'AKP toplumda gitgide artan ve TÜSİAD'ın paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasıyla yaratılan fiili durun demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.\'

Oktay Ekşi (Hürriyet): \'Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanı'nın sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik karakterini tahrip etmek, onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz, diyor.\'

Yılmaz Özdil (Sabah): \'Hala deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.\'

Hıncal Uluç (Sabah): \'Ordu sonuna kadar bekledi. Gerekli uyarıları en demokratik sekilde yaparak, 'sözde değil, özde' diyerek bekledi.\'

Ural Akbulut (Eski ODTÜ Rektörü): \'Bu ikinci 28 Şubat'tır. TSK her şeye rağmen soğukkanlı davranmıştır.

Fikret Bila (Milliyet): \'TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya'ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.\'

Geçtiğimiz aylarda yazdığım yazılarda, komuta kademesindeki subayların (aslında maalesef çoğunluk ordu mensubunun) neredeyse tamamında varolan, memleketi bazen demokrasi pahasına kurtarmaya, laikliği kendi vatandaşından korumaya, vatanı iç ve dış düşmanlardan temizlemeye ayarlı düşünce ve davranış karakteristiğinin, bu hastalıklı teyakkuz halinin ne tür bir eğitim sonrası oluştuğunu merak etmiş ve \'Hakikaten ne okutuluyor Harp Akademileri'nde?\' diye sormuştum.

Bakan Hüseyin Çelik'in, Türkiye'nin sivilleşmesi yolunda önümüzdeki günlerde ordunun reorganize edilmesi gerektiğini ifade etmesi ve TSK için yeni eylem planını açıklaması, bu soruma ilaç gibi geldi. Çünkü 15 maddelik planın içinde, TSK'da verilen askeri eğitimin revize edilmesi önerisi de var.

Bir zihniyet, paradigma değişimi; bir yeni perspektif gerekliliği lazım yani orduya. 21. Yüzyıla ayak uydurabilmiş, modern ve sadece askerlikle ilgili olacak bir ordu için, revizyonist bir yaklaşım artık şart.

Buraya kadar güzel. Güzel de, yukarıda örneklerini verdiğimiz, kendine sivil diyen ama militaristlikte ordu mensuplarını fersah fersah geride bırakan; darbe yapmadığı için orduya \'kağıttan kaplanmış\' diyecek kadar ileri gidebilen siyasileri, muhtıraya gerekçe üreten gazetecileri, ordu darbe yapsın diye binlerce insanı sokaklara dökecek kadar çıldırmış, kendine sivil toplumcu diyen gerikafalı fosilleri, darbeleri iyi ve kötü diye ayırabilen papucumun solcularını, ama açık ama zımni olarak darbesevicilik yapan bürokratları ne yapacağız? Bu insanlara nasıl bir eğitim vereceğiz? Verebilecek miyiz?

Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları bunların yanında masum kalıyor yahu...