Ali Bulaç bir süredir devam ettirdiği \'kadının yeri evidir\' konulu yazılarına bir yenisini daha ekledi.
Bulaç, \'Kadın, pergel gibi!\' başlıklı yazısında \'Kadın ancak görülen lüzum üzerine çalışabilir\' buyurdu.
Ali Bulaç kadınların toplumdaki yeri konulu yazılarına bugün bir yenisini daha ekledi. Bulaç'ın, \'Kadın, pergel gibi!\' başlıklı yazısı, kadına \'cami-merkezli\' ibadetin yasak olmadığı ancak farz da olmadığı tespitiyle başlıyor. Cami-merkezli ibadetin yanı sıra kadının iktisadî hayata, ticarete, iş dünyasına, üretime, sivil ve sosyal faaliyetlere katılmasını engelleyen hükümlerin olmadığı gibi kadını bu alanlara teşvik eden hükümlerin de olmadığını belirtiyor. Kadınların, \'duruma göre\' çalışabileceklerini, resmî-sivil görevler alabileceğini ve \'hatta\' sosyal etkinliklerde de bulunabileceğini ifade eden Ali Bulaç, kastettiği \'zaruri durumlar\'ı kadının, evi geçindiren bir erkekten mahrum kalmış olması ve \'muhtaç kadın mertebesinde\' olması olarak tarif ediyor. Bulaç, \'muhtaç kadın\'a iktisadi hayata katılımında pozitif ayrımcılığın elzem olduğunu da belirtmeden etmiyor.
Yazısının devamında Bulaç okurlarına sosyolojiden, fıkıh sosyolojisine kadar birçok alanda \'aydınlatıcı\' bilgiler sunmayı da ihmal etmiyor. \'Örf, Allah'ın muradının Şer'î hükümleri tatbik eden ümmetin amelî hayatında tahakkuk eden pratiklerdir\' tarzı cümlelerinin yanı sıra, \'(...) Batı modernizmi, feminizmi ve küresel piyasa ideolojisi olan liberalizmin dayattığı 'kadınlarla ilgili program ve projelere birer can simidi' gibi sarılırsınız\' gibi ifadeleriyle Bulaç, \'Aslında ben de pergel gibiyim, bir ayağım şeriatta bir ayağım beşeri ilimlerde\' mesajı veriyor.
Yazının sonunda muradını 3 maddede özetliyor Ali Bulaç.
Birinci maddede, \'Kadının iktisadî ve ticarî hayata katılması aslî değil, arızîdir\' diyen Bulaç, \'Evin geçimini üstlenecek erkek yoksa, kadın iş hayatına girmeli, kamu veya özel sektör onu tercihen işe almalı. Ancak kadının asli yeri evidir\' buyuruyor. Bulaç, \'işbölümünü\' ise, \'Erkek ailenin geçimini temin ederken kadın evin iç düzenini yürütür, bir anne olarak çocuklarının hayırlı-faydalı (salih) birer evlat olarak yetişmesini sağlar, ailenin huzur ve mutluluğunda (sekine ve sükûnet) rol oynar\' şeklinde \'formüle\' ediyor. \'Ev, kadına farz olmayan ibadetlerin camide eda edilmesinden daha hayırlıdır\' ifadelerine de yer veren Ali Bulaç'a bu satıları yazdıranın \'yabancılaşma mefhumu\' nazarındaki kaygıları olup olmadığı bilinmiyor.
İkinci maddede kapitalizm, sömürü gibi kavramları da kullanmayı ihmal etmeyen Bulaç, \'Kapitalist piyasa ekonomisi ise kadını iki ayağıyla 'evin dışına' çıkarıp sömürü nesnesi haline getiriyor\' diyor. \'İki ayağıyla birden evin dışına çıkan kadını\', tüpten çıkan macuna benzeten Ali Bulaç, kadının \'Tüpten çıkan macun\' olma halinin, ailenin ve toplumsal hayatın çözülmesine yol açtığını belirtiyor.
Yazısının son maddesinde Ali Bulaç soyutlamada \'en üst aşamaya\' yükseliyor ve \'kadın pergel gibidir\' örnekleminden yola çıkarak \'sağ ayağı -sabit kadem- evindedir, sol ayağıyla her yere gider vesselam\' tezine erişiyor.
Ali Bulaç, yazısının sonuna Etyen Mahçupyan ile ilgili de bir not düşmüş. Kendisinin \'kadın ve kadının toplumdaki yeri\' konulu çözümlemelerine cevap veren Mahçupyan için, \'Etyen Mahçupyan'la tartışmayı isterim, ama dünkü yazısında üslubu 22 ayardan 18'e düşürmüş. Biraz bekleyelim\' diyor. Mahçupyan 11 Aralık tarihli yazısında Ali Bulaç için, \'Karşımızda 'dindarlığın değişimiyle din elden gidiyor' korkusu yaşayan ve sesini duyuramayan bir 'kardeşimiz' var\' ifadelerini kullanmıştı.
|