Kenya
Ekvator çizgisi, dünyayı bir karpuz gibi enlemesine keserek zengini yoksuldan ayırıyor. Kenya, tam kesilen yerde duruyor.
Nairobi uçağı 6 saatlik bir uçuşun ardından kurak topraklara doğru alçalırken Kemal Kılıçdaroğlu, Kenya’nın kurucu devlet başkanının ünlü sözünü hatırlatıyor:
“Beyaz adam bu topraklara geldiğinde onların İncil’i bizim topraklarımız vardı. Beyaz adam gözlerimizi kapatıp dua etmemizi istedi. Gözlerimizi açtığımızda bizim incilimiz vardı, onların toprakları...”
Toprak, onlara da kalmamış gerçi... Ama pazarlık masasında cetvelle bölerek üleştikleri bu diyardan gittiklerinde, geride kabile kavgalarının kanıyla sulanmış, yoksul topraklar bırakmışlar.
Kılıçdaroğlu okul yıllarında izlediği “Zulu” filmini hatırlıyor. ”Batılılar gelene kadar Afrika’da kabileler arasında çatışma yokmuş. Beyaz adam kabileleri birbirine düşürerek yönetmiş” diyor.
Afrika sokaklarındaki kesik kollu çocuklar ordusu, geride intikam alacak kollar bırakmak istemeyen bu cinnet savaşının en dehşet görüntüsü...
Tel örgüler ardında göçmenler
Kılıçdaroğlu anlatırken uçağımız havaalanına iniyor.
Havaalanı denilen, çölün ortasında 100 metrelik bir patika...
Pırpır pervaneli uçak, çöl toprağına iki karış kala duruyor.
Somali sınırında, Kenya topraklarındayız.
Bundan sonrası, mütemadi bir toz bulutu içinde göreceğimiz uçsuz bucaksız mülteci kampları ve çeperinde o kamplara girebilmek için çaputtan evlerde, dikenli teller ardında bekleşen göçmen yığınları...
Onca yoksulluk varken
Bir hafta içinde Türkiye’den ikinci lideri ağırlıyor Afrika...
CHP lideri için “Somali ziyaretinde Başbakan’ın peşine takıldı“ dense de o, bayramı Somali’de geçirmeyi, Erdoğan’dan çok önce kararlaştırdıklarını ve Dışişleri nezdinde girişim yaptıklarını söylüyor.
Kimin önce geldiği çok da önemli değil...
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun Somali kamplarını ilk ziyaret eden liderler olması...
Türkiye’nin bölgeye yardım sıralamasında ilk 5’e girmesi...
Kızılay’ın bölgeye yardım yağdıran kuruluşların başında gelmesi, hepimiz için yüzağartıcı...
“Bizde onca yoksulluk varken, ne işimiz var oralarda” diye soranların, insanlığın vicdan sınavı verdiği bu toprakları görmesi, buradaki can pazarıyla yüzleşmesi gerek...
Jel utancı
Somali’ye son 60 yılın en kurak yazını yaşatan kuraklık, 12 milyon insanı aç bırakmış. Ona paralel tırmanan iç savaştan kaçan yüz binler Kenya sınırına yığılmış. Sadece Temmuz’da 40 bin mülteci gelmiş, gezdiğimiz Birleşmiş Milletler Dadaab kampına...
Kamptaki toplam mülteci sayısı yarım milyona yaklaşmış.
Tabanımızın altında çöl kumu, başımızın üstünde Afrika güneşi olduğu halde arada sıkışmış, derme çatma çuldan evlere sığınmış, bir kap yemeğe kavuşmak için deve sırtında veya yaya haftalarca yol yapmış, yarı çıplak insanların dünyasına dalıyoruz.
Onların solgun yüzleri, çıplak ayakları, öfkeli, yılgın bakışları karşısında, binip geldiğimiz lüks özel jetten, içinden indiğimiz VİP damgalı klimalı jipten, çantamızdaki antibakteriyel jelden, elimizdeki son model telefonlardan, dizimizdeki bilgisayarlardan utanıyoruz.
Kısacık bir gezide, adaletsiz dünyamızın açlarıyla hatıra fotoğrafı çektirip dönmek, en azından orada yıllardır kutsal bir savaş veren görevli ve gönüllülere ayıp...
Kılıçdaroğlu, üzgün bir çehreyle geziyor kampı, kucağına almaya çalıştığı Somalili göçmen çocuk ağlayınca onu şekerle avutuyor, CHP’nin getirdiği 70 tonluk gıda yardımını BM görevlilerine sunuyor.
Şükür ve şükran
Dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığı 21. yüzyılda, Afrika boynuzunda, dünyanın sonunu görmüş gibiyiz.
Geride bıraktıklarımız için hüzün, kendi halimiz için şükür, görevliler için şükranla dönüyoruz.
12 milyon aç Afrikalıya acil gıda yardımı için, kişi başına yarım dolar gerekiyormuş.
Bu bayram cebinizden bir 10 lira çıkardığınızda, onları getirin aklınıza...
Ve yegâne suçu Somali’de doğmak olan ve kısacık ömründe bir kap yiyeceğe ulaşamadan ölen bebeleri anlatın çocuklarınıza
|