Yaz ortasında karanlık
Yazın ortasında olduğumuzdan değil, ne takvim olarak yazın ortasındayız, ne de ortam olarak yaz yaşayabildik. Sadece, Koestler’in çarpıcı başlığı ‘Gün Ortasında Karanlık’ı hatırlattığı için bu başlıkla başladım.
Kimseye laf anlatmak mümkün olmadı, yeniden bir karanlık tünele girdik. Bari savaş çığırtkanlığı yapmayalım. İsteyen istediğini suçlasın, ama bunun muhasebesini, hiç olmazsa şimdilik bir yana bırakalım. Gelinen noktada, en azından savaşa, yıkıma karşı bir mutabakat zemini yaratalım, o zeminden ‘durun!’ çağrısı yapalım. Görünen o ki, bu ülkede ‘ne olursa olsun, savaş olmasın’ diyenlerin sayısı çok az. Biz de birbirimizi yemeye devam edersek, meydan, savaşı milli maç seyreder gibi şevkle seyretme zilletine düşenlere kalacak, sesimiz iyice kısılacak. Oysa gün, bu karanlık tünelden en kısa zamanda çıkmak için sesimizi yükseltme günü.
Çok önemli bir yazı
Roni Margulies, dün çok önemli bir yazı yazmış (Taraf). Şöyle demiş, “AK Parti hükümeti savaşı kazandı. Silahlı savaşı değil, propaganda savaşını. Kamuoyu varsayımı kabullendi. Barış olacaktı, olamadı çünkü PKK barış istemiyor. Suçlu PKK. Bu durumda tek çare kaldı. Savaşmak, Kandil’i bombalamak. PKK’yi yok etmek”. Roni, propaganda savaşının, savaşı meşrulaştırmasına karşı uyarıyor. Propaganda savaşının, barışı kazandırmayacağı konusunda uyarıyor. Ellerine sağlık.
Sri Lanka modeli
Radikal’de Dilek Kurban, 18 ve 20 Ağustos tarihli iki yazısında ‘Sri Lanka modeli’ni sorguluyor. Sri Lanka’da yaşanan mezalimi ‘örnek’ diye ortalara döken savaş çığırtkanlarını, gidip yerinde izlediği gerçekleri görmeye davet ediyor. Muazzam bir iş yapmış, elleri dert görmesin.
Yazın bu karanlık günlerinde, ön alan savaş çığırtkanlarına karşı, gelin bu sesleri birleştirelim, yükseltelim. İç savaş zilleri çalan bir ortamda, girişilen savaşı kazanan olmaz, hepimiz birlikte kaybedeceğiz, bunu görelim. Dahası, belli ki, bu savaşın silahlı kısmının ötesinde ülkeyi, yeni bir OHAL ortamına sürüklemek var. Silahların gürültüsü içinde, demokratik çerçevede barışı kurma ortam ve imkânı yok olacak. Çıkış noktasının, ‘Devletin gücünün üstünde güç olmadığını gösterme’ olduğu süreçlerde nelerin yaşandığını gayet iyi biliyor, hatırlıyoruz. Sapmayalım, aynı yollara. Barıştan yana ses vermekten korkmayalım, ses vermezsek olacaklardan korkalım.
Korkmak insana mahsus, yadırganacak tarafı yok, ama önce durup, neyin daha korkutucu olduğunu düşünelim. Barıştan, hakiki barışı sağlayacak hamleleri yapmaktan korktuğumuz için bugünlere geldik. Barıştan değil, savaştan korkalım. Savaşa dur dersek nasıl üzerimize gelineceğinden değil, demezsek bu ülkenin ne hale geleceğinden korkalım. En önemlisi böyle bir ortamda, ses vermekten korkar susarsak, ilerde bununla nasıl yüzleşeceğimizden korkalım. Gelin, öfkeli ve acılı Türkiye kamuoyuna bunları anlatalım, korkularımızı ve bu korkuların büyüttüğü savaşı birlikte aşalım.
|