Başbakan ve yaşam tarzına dair

17 Ağustos 2011 Çarşamba, 09:05

Nail Güreli/Milliyet

Balkon konuşmaları balkonda kalıyor. Bu kural, 12 Eylül 2011 seçiminden sonra da değişmedi. Ne demişti Tayyip Erdoğan? Herkesin hayat tarzının, kendinin, yani AK Parti iktidarının güvencesi altında olacağı garantisini vermişti.
Ne gezeeer! O güvence de ampul gibi balkonda asılı kaldı.
Bırakın hayat tarzını, insanların düşünce tarzına dahi şiddet uygulanıyor.
Tayyip Bey gibi düşünmüyorsanız, güvencenin yerini endişe ve korku alıyor.
Düşüncelerinizi telefonda bile serbestçe ifade edebiliyor musunuz?
Hele yazmaya çizmeye gelince... Silivri bir yana, 70 gazeteci tutuklu ya da hükümlü; binlerce gazeteci hakkında soruşturma, kovuşturma ve dava var.
Böylece, gazetecilerin hayat tarzı hapishanelerde güvence altında!
Ya kadınların hayat tarzı?
Kocalarının güvencesi altında!
Nedir o güvence?
Şiddet ve dayak!
Düşünce ve ifade özgürlüğü ile hak eşitliği olmadıkça, siz hangi hayat tarzının güvencesinden söz ediyorsunuz?
Sokakta sigara içen kadına, şortla gezen bayan sporcuya, belli mekânlarda sokağa konulan masalara uygulanan şiddet, tek tip hayat tarzı dayatmasının türevleridir.
Hiç itiraz etmeyin, Halep oradaysa arşın burada!
Örneğin, geçenlerde emlakçı dostumuz Yusuf’lara (Birgi) Çınarcık’a gitmiştik. Turistik ana caddede onca “cafe” bolluğunda bira içilebilecek “pub”a rastlamadık. Sonra dikkat ettik; Adalar’da, hatta Bağdat Caddesi’nde de durum aynı. Hatırlatalım, cafeler alkollü içki veremiyor; ancak publarda ve ruhsatlı lokantalarda içki var. Ruhsat ise aslanın ağzında.
Tayyip Bey’in hayat tarzı güvencesinde bunlar önemsiz ayrıntı. Siz asıl düşünce ve ifade özgürlüğünün ne halde olduğuna bakın da ondan sonra Tayyip Bey’in güvencesine güvenin.

Bir kitap
Derler ya, sanatçı hayal ettiğince üretir; resim yapar, müzik yapar, şiir/ öykü/ roman yazar. Duygularıyla, hayalleriyle özdeşleşir, eserlerinde düşle gerçeği birbirinden ayırmak güçleşir. Nereye kadar hayal ne kadarı gerçek? Bilemezsiniz.
Nevra Bucak, açık yürekli, kısa ve sevimli romanında bunun örneğini içtenlikle yansıtıyor. Bir milletvekiliyle bir yazarın hüzünler sarmalında önlenemez aşkını cana yakın üslubuyla anlatıyor. (Giz Yolculukları, Aya Kitap, Mayıs 2011)

Bir şiir
Şiirimiz, Metin Kaya’nın “Yazgı”sı, (Yüzü Gergefte Zamanın kitabından, Parşömen Yayınları, 2011):
“dağ kavminde büyümüş rüyalarım/ üşür temmuz sıcağında/ çığlık olur aşınca bendini/ yeni bir çağ aşımında/ sözünü unutmuş aşk/ ateş giydirince yazgısına dağların/ bulutlar ağlar”