İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

HABER

Dersim’e babamın tanıklığını katma zamanı geldi: ' Dersim’de ben dünya gözüyle mahşeri, cehennemi gördüm…'

Dersim’e babamın tanıklığını katma zamanı geldi: ' Dersim’de ben dünya gözüyle mahşeri, cehennemi gördüm…'

08 Aralık 2011 Perşembe, 07:02

Bu uzun bir yazı olacak… Ara başlıksız, boldsuz ve tek konu; yazması zor, ama yazılmasının artık zamanı geldi… İstedim ki, tarihe kayıt düşülsün…
Sözlü tarih çalışmalarının kıymeti son 10, 15 yıldan buyana daha bir anlaşılır oldu…
Önemli olayların canlı tanıklarından bilgiyi alıp kayıtlamazsanız, onlarla birlikte yok oluyor gidiyor…
Örneğin kayınpederim Selanik göçmeni İsmetiyeli emekli Albay Ali Bozkurt; müthiş öyküleri olan biriydi… 1960’ın canlı tanıkları arasındaydı… Ankara’da ilk gözaltılar sırasında yaşananları biliyordu..
Son günlerinde konuşurduk; yaygın medyanın ağır toplarından birisi ona ulaşmış ama konuşmayı kabul etmemişti:
“Nasıl anlatabilirim ki; öyle şeylere tanık oldum ki, bu gözlerim öyle şeyler gördü ki, konuşamam, anlatırsam, ordu zarar görür” demişti…
Hatta yaşadıklarından sonra eşinin hastalığını bahane edip emekliliğini istediğini anlatmıştı…
Sonrasında ise MİT’te çalıştığını biliyorduk, çok renkli bir hayatı olduğunu da… Ama anlatmazdı…
Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Bektaşi idi… Ölümüne yakın zamanlarda parça buçuk anlattıkları şimdilik bende…
Sadece şunu dediğini yazabilirim ancak:
“Yıllarca Türkiye’nin Başbakanlığını yapmış bir insana öyle şeyler yaptılar ki, hazmedilecek şeyler değildi…”
Neden karşı çıkamadığını ise yapanların kendisinden üst rütbeli olduğunu ve o koşullarda elinden gelen hiçbir şey olmadığını söylemişti…
Bir diğer müthiş öykü ise kendi babamın Kenan Kolaylı’nın tanıklığıdır…
Babam tahminime göre, 1908, 1909 doğumluydu…
Zira Kurtuluş Savaşında çocuk olduğunu, diğer erkek kardeşleriyle birlikte dağlarda ot yediklerini anlatırdı! Babaannem Huriye Hanım ise 1885’li yıllarda dünyaya gelmiş olmalı…
Besim Ömer Paşa’nın Osmanlı dönemindeki ebelik okulunu bitirmiş; eskilerin tabiriyle “Diplomalı Ebe” imiş…
Babaları savaşta ölen oğullarını (Biri ilk eşinden diğer ikisi ise ikinci eşinden olan ) görev yaptığı Burdur Tefenni’de bir ailenin yanına, daha sonra ise Neyzen Tevfik’in ailesinin yanına bırakarak Anadolu’ya geçtiği ve Sıhhiye Çavuşu olduğu anlatılırdı…
Babaannem Neyzen Tevfik ile anne tarafından akrabaydı… Soyadı kanunu çıktıktan sonra, mektup yazarak izin alarak aile ile aynı soyadını (Kolaylı) almış…
Ben 1 yaşındayken ölmüş; onu tanımadım; ancak çok çetin bir kadın olduğunu, üç oğlunun da ondan ödünün patladığını, bütün sülalenin hakkından geldiğini, çok kitap okuduğunu, sigara ve kahveyi çok sevdiğini ve bir de çok iyi silah kullandığını; eğitimi önemsediğini, üç oğlunu da okuttuğunu biliyorum…
Babam çok zekiymiş; babaannem eşi ölünce, Anadolu yollarında oğlu eğitimsiz kalmasın diye Bursa’da Mekteb-i Fünun-u İdadi’ye (Bugünün Işıklar Askeri Lisesi) yatılı olarak bırakmış, birkaç yıl sonra yanına almış…
Babam liseye önce Antalya’da başlamış. Kendi anlatısına göre, okul ona çok hafif gelmiş; Bursa Erkek Lisesi’nin methini duyunca, okulu bırakıp Bursa’ya gelmiş…
Okulu ikincilikle bitirmiş; ardından İstanbul’da Nafia Fen Mektebi’ni (Yıldız Teknik Üniversitesi) 3 yıllık bölümünden birincilikle mezun olmuş ve Nafia Bakanlığı’nda (daha sonra adı Bayındırlık Bakanlığı, son olarak da Şehircilik ve Çevre Bakanlığı olarak değişti) işe başlamış…
İşte hikayemiz de burada başlıyor…
Nafia memuru Kenan Kolaylı, okumuş yazmış insanın çok az bulunduğu dönemde hızla terfi ediyor.
Bu arada ilk Dersim olayları başlıyor… Ardından da Hükümet Dersim’e girme kararı alıyor ve babam da Dersim’de Askeri Birlikler’in kullanacağı yolları açan, köprüler yapan Nafia Bakanlığı ekiplerinin başına veriliyor…
Babamın Dersim isyanı sırasında orada görev yaptığını annemin anlattıklarından bilirdim; kendisi kesinlikle bu konuda tek bir kelime etmezdi…
Sadece 1990’lı yıllarda PKK terörü azıttığında söylenirdi:
“Bunlar ne biçim Kürt! Dersim’de sivile, devlet memurlarına kurşun atmazlardı. Bunlar öğretmenleri vuruyor, kendi insanlarını vuruyor” diye…
Annemin anlattıklarına göre;
“Babam 1937-1938 yıllarında Dersim’de şantiye şefi imiş… Onlar yol köprü yapar, asker de ardından bölgeye girermiş…
Yanında teslim olan Dersimliler çalışırmış… Babam onlara çok iyi davrandığı için babamı sayar, severlermiş…
Çatışma ortamında isyancılar kesinlikle sivile kurşun atmazlarmış… Defalarca çatışma içersinde kalmışlar, babam çok kez yanındaki askerin alnının ortasından tek kurşunla vurulduğunu görmüş, ancak asker dışında kimseye ateş etmezlermiş…
Yanan bir köyde, ölmek üzere olan 14, 15 yaşında küçük bir kadın küçük kızını uzatmış; “Ağam, kızımın canını bağışla, kurtar onu” diye…
Kız bir buçuk, iki yaşlarındaymış…
Babam da o zaman daha sonra kanserden ölen eşi Nadide Hanım ile evliymiş ve çocukları da olmuyormuş…
Kızı almış, koyun postunun arasına saklayıp çıkarmış, daha sonra da evine götürmüş… Kız bebek çok güzelmiş, kirpikleri kaşına değiyormuş, gözleri sürmeli sürmeliymiş…
Babam anlatırken çok hayıflanırmış; ilk eşi kıza bakmamış, babam eve kadın tutmuş, baktırmış, ama bakmış ki karısı istemiyor, “Böyle olmayacak” demiş… İstanbul’daki çocuksuz, varlıklı bir ailenin yanına vermiş… “
Yıllar sonra o kadın, ölmeden önce, 1990 yılında Bursa’ya geldi babamı buldu… Ailesi hikâyesini anlatmış, babamı görmek, tanımak istemiş… O tarihlerde yaşı 50’nin üstündeydi, güzel, şık, bakımlı bir kadındı ve bir üniversitede profesördü…
Babam annemi ve beni odadan dışarı çıkardı, kadına uzun uzun anlattı, çok merak ettim, kapıyı dinledim gizlice…
O’nu hangi köyde, köyün neresinde bulduğunu ve annesini anlatıyordu…
Babam aydın bir insandı; 84 yaşında ölene kadar başucundan kitabı eksik olmadı, Cumhuriyetçiydi, Atatürk’ü çok severdi ve fötr şapka giyerdi…
1990’lı yıllar babamın rektum kanseri olduğu dönemdi… Kimi zaman sorunları çok artıyordu…
1992 yılında ölümüne birkaç ay kala ciddi bir idrara çıkma sorunu yaşadı. Çok inatçıydı, zaten hastanede oradan oraya sürüklenecek bir durumu da yoktu.
O tarihte SSK Hastanesi Bevliye Doktoru İbrahim Çelik ile yanında tıbbi müdahale ve cihaz temini için destek verecek üç kişi daha eve gelerek babamı muayene etti…
Daha sonra işin sohbet kısmına geçildi…
Babam Doktor İbrahim Çelik’e babam “Nerelisin?” diye sordu… Çelik “Elazizliyim” dedi…
Babam ”Elaziz’i çok iyi bilirim, ben Dersim’de görev yaptım” diye yanıtladı…
Dr. İbrahim Çelik babama şu soruyu yöneltti: “Baba sen o zaman Dersim’i, katliamları da bilirsin!..”
İbrahim sanki babamın içinde bir zembereğe dokunmuştu… Ardından odadaki herkesi şok edecek gerçekler döküldü babamın ağzından…
İki ellerini başının arasına aldı babam; büyük bir dehşet içerisinde “Allahım” dedi… Ve zemberek boşaldı, babamın yıllardır sakladığı sırlar bir bir ağzından dökülmeye başladı:
“Aman!.. Mahşerdi… Onca yıldır hiç aklımdan gitmedi ki! Hala gözlerimi kapayınca o görüntüler gözümün önüne geliyor…
Hala yanan insan etinin kokusu genzimde, hala insanların feryatları kulaklarımda dün olmuş gibi… Mahşerdi”
Babam 84 yaşındaydı ve ilk kez Dersim olaylarını anlatıyordu, ölümüne topu topu iki ay kala!..
Bir ara baktım, İbrahim Çelik’in gözünden yaşlar süzülüyordu…
Ondan sonrasını ağzım bir karış açık, şaşkınlıktan afallamış bir şekilde dinledim…
Teslim olan Dersimlilerle, köylerden toplanan kadın, çocuk ve yaşlının nasıl askerler tarafından ormana sürüldüğünü anlattı:
“Bana getir adamlarını, ormanın etrafına hendek kaz, dediler. Kazmadım, adamlarıma da kazdırmadım.
Teslim olan erkeklere ormanın etrafına hendek kazdırdılar, kazma işlemi bittikten sonra, onları da ormana sürdüler.
Çepeçevre hendeklerin içine gazyağlarını, benzinleri döktüler… Daha sonra da ateşe verdiler. Ormanın içinde yüzlerce kadın, çocuk bağıra bağıra, cayır cayır yandı…”
Ormanda yakılan insanların sayısını bilmiyordu, ama binin çok üstünde olduğunu söylüyordu; sadece hendek kazmada 300’ün üstünde esirin çalıştığını anlattı…
Babam, şantiye şefi olarak askeri birliklerle birlikte hareket ettiklerini, askerin girdiği köylerin içindeki insanlarla nasıl yakıldığını da anlattı…
“Biz yol, köprü yapıyorduk, asker arkamızdan giriyordu…” dedi…
En vahimi de, orman yangınının Dersim’de çatışmanın bittiği, insanların teslim olmaya başladığı zamanda gerçekleştiğini söyledi…
Ve bir başka olay daha anlattı:
“…Teslim olan binlerce kadın, çoluk, çocuk, bir vadiye sokuldu… Vadinin her iki tarafına mitralyözler kurulmuştu. Hepsi öldürülecekti, son dakikada, Fevzi Çakmak Paşa’dan gelen bir emirle katliam durduruldu. Bu iş daha önce de yapılmıştı, insanlar vadilere sürülmüş ve çapraz ateşte taranarak öldürülmüştü…
Son olarak şunu söyledi:
Dersim’de ben dünya gözüyle mahşeri, cehennemi gördüm… Bu yüzden de ölmekten korkmuyorum…”
Bir daha da Dersim ile ilgili tek bir kelime etmedi… Zaten üzerinden çok fazla zaman geçmeden hakka yürüdü…
Aradan tam tamına yirmi yıl geçti, babam Dersim olaylarının üzerinden geçen 54 yıl boyunca yaşadıklarını nasıl unutmamışsa, ben de aradan geçen 20 yıl boyunca babamın anlattıklarının tek bir kelimesini unutmadım, hala “Mahşerdi” diyen sesi çınlıyor kulaklarımda…

Kaynak : Huriye Gül KOLAYLI

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız