Pazar günü yapılan CHP Olağanüstü Bursa İl Kongresi’nde Gürhan Akdoğan kıl payıyla da olsa başkanlığı kazandı; boşaltmak zorunda kaldığı koltuğuna 3,5 ay sonra yeniden oturdu. CHP delegesi, Akdoğan’ın dik duruşunu, Atatürk ilkeleri ve parti doğruları yönündeki kararlılığını bilerek onu başkanlığa getirdiler. Bu seçim, bir anlamda yeni CHP’nin nereye gitmesi gerektiğinin de ifadesiydi. Mesaj doğru değerlendirilse, Bursa önemli bir başlangıç…
Diğer adayların seçim öncesinde medyanın ve toplumun önünde yer almalarına karşılık, Akdoğan geride duran bir strateji izledi. Delegelerle tek tek telefonla görüşmeyi ve son aday olmayı yeğledi. Adaylığı ile birçok kişiyi de şaşırttı…
Hemen belirtelim: Gürhan Akdoğan’ın yakın geçmişteki talihsizliği, yeni genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında olduğu söylentileriydi. Oysa onun Kılıçdaroğlu’nu Bursa’ya daveti, ona sağlanmış bir “güç gösterisi” fırsatıydı. Çok başarılı geçen bu ziyaret nedense, MYK’nın bir bölümünde farklı yorumlanarak Akdoğan yıpratıldı. Bunda onun “partinin sağlaştırılması”na karşı çıkışı da etkili oldu. Ve Akdoğan görevden alındı… Ama bu kez il kongresi sonrasında onu ilk arayanlar genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Önder Sav, Rüstem Batum ve diğer MYK üyeleri oldu…
AKDOĞAN’I BEKLEYENLER…
Şimdi merak edilen, Akdoğan’ın birlikte çalışacağı parti genel başkan yardımcısı Sena Kaleli’yle ilişkilerinin düzeyinin nasıl olacağıdır. Akdoğan, “İçeride rövanş alma peşinde değilim, bunu ahlaksızlık olarak görürüm” diyor. Kaleli’nin de kendine uzatılacak dostluk elini geri çevirmeyeceği inancındayız. Çünkü bu anlamsız çekişme bitmeli artık…
Akdoğan, “bilimsel ve teknik temelli”, etkili yerel ve genel muhalefetin yanı sıra, çözüm önerilerini de beraberinde getiren bir yönetim anlayışına sahip olduğunu daha önceki açıklamalarında da ortaya koymuştu. Bugün de bu kararlılığında bir farklılık yok…
Önceki gün Akdoğan’la uzun bir görüşme yaptık. Rahattı, kendinden emindi. Onun başarısı, “bilimsel ve teknik temelli” anlayıştan bihaber olan siyasi partiler için de yeni bir yapılanma gerektiğinin işaretiydi. Akdoğan’ın karşısında iki hedef var: İlki, Bursa parti il teşkilatı içerisinde yalnızca kendine oy verenleri değil, partiye gönül vermiş herkesin bütünlüğünü sağlayarak yerel seçimlere etkin biçimde hazırlanmak; ikincisi ise, bunu parti ilkeleri doğrultusunda, genel merkezin de onaylayacağı bir zeminde gerçekleştirmek…
ATATÜRK’ÜN YOLUNDA…
Gürhan Akdoğan’ın siyasetteki belirgin farklılığı, sistematik bir şekilde unutturulmaya çalışılan Cumhuriyet değerlerine sahip çıkışıdır. Adaylığını açıkladığı yazısında yürekli sözler var: “Ülkemizin dört bir yandan kuşatılmaya çalışıldığı, Cumhuriyetimizin ilkelerine ve temel değerlerine büyük saldırıların olduğu günümüz Türkiyesi’nde, önemli bir tarihsel süreçten geçtiğimizin farkındayız… Emperyalizme karşı başkaldıran, ulusal direnişi yöneten, stratejik bir devrimi gerçekleştiren, sonrasında çağdaş bir model oluşturan M Kemal Atatürk’ün kurduğu şanlı Cumhuriyet Halk Partisi, her zaman olduğu gibi bugün de Türkiye’yi yönetmeye talip olmuş kararlı, azimli ve iktidar yolunda yürüyen en büyük örgütlerden birisidir…”
UFKUN ÖTESİNDEKİLER…
Akdoğan’a göre, ülkemizin “Ufkun ötesini gören siyasetçiler”e ihtiyacı var… Başkan bize unutulmuş, sosyolojik tabanını yitirmiş “sol”un anlamının ne olduğunu da hatırlatıyor. Ona göre “Sol”, yapılan her işin neye yarayacağını bilmek; her yenilgiden sonra şöyle bir silkinip kendi küllerinden yeniden doğmaktır…
Başkan sunuş yazısında, ülkenin içinde bulunduğu durumun da özetini veriyor: Bu ülkede, sermaye piyasasının yüzde 72’si, bankacılık sektörünün yüzde 51’i yabancıların kontrolündeyse; iç borç stokumuz 352 milyar TL, dış ticaret açığımız 400 milyar dolar düzeyindeyse; siyasetçi, sıcak paranın yarattığı kısa süreli cenneti, siyasi rantını maksimize etmek için kullanıyorsa, sıcak para ülkenin ekonomik reflekslerini çürütürken, kısa ve vadeli sonuç ortaya çıkmıyor diye ana dinamikler analiz edilmiyorsa; “sosyal ve laik devlet” yerine basit çizgileriyle bir “polis devleti” inşa ediliyorsa bu tablo, AKP’nin, neo-liberal politikalar ve küreselleşme karşısında takındığı “teslimiyetçi” tutumla halkımıza nasıl zarar verdiğinin göstergesidir. 2011’de dış güçlerin Türkiye planı şudur: Türkiye’nin bölünebilir olmasını sağlayacak bir Anayasa’yı hazırlatmak ve federasyonu dayatmak…
SON SÖZ…
Kuşkusuz Akdoğan’ın hedefi yalnızca bunların üzerine gitmek değil. O partisinin, Bursa yerelinde de, emekçi geniş halk kesimlerinin, kapatılan fabrikaların işçilerinin, tarım alanları yok olan köylülerin, dükkânsız kalan esnafın, hakları gasp edilen ve acı hayatı olanca ağırlığıyla göğüslemeye çalışan ya da işsiz kalan kadınların sesi olması gerektiğine inanıyor.
İçte de, dışta da zor bir süreç; ama kararlılığına ve dik duruşuna yakından tanık olduğumuz Akdoğan ve ekibi için zor değil… Kutluyor, başarılar diliyoruz…
|