|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
Medya olarak bu kadar mı korkak olduk?
11 Ağustos 2011 Perşembe, 08:39
Can Ataklı /Vatan
|
|
Elbette ben de biliyorum, bu dönemde gazetecilik yapmak, bazı gerçekleri yazmak çok zor.
Sadece bu mu zor, soru sormak bile yürek işi.
Çünkü öncelikle Başbakan’ın “basın işlerini” yöneten kişiler muhabirleri önceden uyarıyor ve nelerin sorulup nelerin sorulmayacağını söylüyorlar. Sıkı mı bunların dışında bir soru sormak?
Ona rağmen kuralı bozan mı var, ya kendi başına bir iş geliyor, ama genellikle çalıştığı kurumun patronuna yöneliyor yaptırım. Dikkat ederseniz “her şeye rağmen” ve daha çok “köşe yazılarında” yayınlanan eleştiriler iktidarı sıkıntıya sokan eleştiriler değil. Genel konularda, yapılıyor bu eleştiriler. Örneğin siz hiç yolsuzluk haberlerine rastlıyor musunuz?
Rastlamazsınız, ki ben de yazmak istemiyorum çünkü hiçbir etkisi yok. Vatandaş bu haberleri sevmiyor “sanki kimse yapmıyor” deyip geçiyor.
Şimdi gelelim “bu kadar mı korkar olduk?” sorusuna.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu önceki gün Suriye’deydi. Dönüşünde basın toplantısı yapıp sorulara (!) cevap verdi.
İzlerken inanamadım, kimse soru sormaya cesaret edemiyor.
Örneğin Başbakan “Bu bizim iç meselemiz” dedi, bunun ne anlama geldiğini sorup öğrenmek kimsenin aklına gelmiyor.
Ya da “Sabrımızın sonuna geldik” söyleminin yaptırımının ne olduğunu da bilmek istemiyor gazeteciler.
“Gereken yapılacak” denilince bunun askeri amaçla mı yoksa diplomatik anlamda mı söylendiğinin de kimsenin ilgisini çekmediği ortada.
Bir gazeteci inanılmaz biçimde “Kılıçdaroğlu sizin Amerika’nın taşeronluğunu yaptığınızı söylüyor ne dersiniz?” diye soruyor.
Ki o ana kadar Davutoğlu zaten bütün temasların Türkiye’nin kendi iradesiyle yapıldığını anlatmış, bu çanak soru üzerine topu ayağına alıyor ve muhalefete ağır hakaretlerde bulunuyor.
“Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç bir hükümetin başka ülkeler adına taşeronluk yapmayacağını” anlatıyor. Esef duyduğunu, muhalefetin sorumsuz olduğunu söylüyor.
Yazık; bu günleri görmeyi bu kadar hak etmedik. Gazetecilik, korku adı altında tamamen ölmüş, bitmiş. Akıntıya kürek mi çekiyoruz yoksa?
***
Bunun adı düzenleme değil yok etmedir
Beyoğlu Belediyesi’nin başlattığı “masa operasyonu” ile ilgili birkaç kez yazdım. Başkan Ahmet Misbah Demircan da arayıp haklı olduklarını söyledi. “Buralarda bir düzen sağlamak bizim görevimiz, bize yardımcı olun” dedi.
Elbette, kent yaşamında belli kuralların olması gerektiğine inanıyor ve katılıyorum. Buna karşı AKP’li bir belediyenin asıl niyetinin sadece “düzen kurmak” olmadığına, işe bazı siyasi görüşler doğrultusunda ve en önemlisi dini açıdan baktıklarına inandığımı da belirttim.
Önceki akşam Habertürk’te bir programa katılmıştım. Çıkışta “Beyoğlu’nun son halini görmek için” Talimhane’den Tünel’e kadar gidip geldim. Yaklaşık 2.5 saat tek başıma neredeyse bütün sokaklara girip çıktım.
Hemen söyleyeyim ki Beyoğlu bütün canlılığını yitirmiş. Sadece İstiklal Caddesi “kuru kalabalıkla” dolu. Araç trafiği olmayan ara sokaklar ölmüş, metruk hale gelmiş. Ne çay içen kalmış, ne tavla oynayan ne de alışveriş torbalarıyla bir yorgunluk kahvesi içen.
“Lokantaların önüne masalar çıkarıp bunların etrafına 20-30 kişi topluyorlar, ellerindeki içki kadehleriyle geleni geçeni rahatsız ediyorlar” gerekçesiyle başlatılan masa operasyonu artık içki konusunu çoktan aşmış, Beyoğlu’nu yok etme aşamasına gelmiş.
Başta Başkan olmak üzere belki de Beyoğlu’na çıkmayı akıllarına bile getirmeyen, ama bağlı oldukları siyasi partinin ahlâk anlayışı adı altında her türlü eğlenceye karşı olanlar bu gözlemime karşı çıkabilirler. Hatta “Ne güzel, Beyoğlu huzur içinde, insanlar artık sokaklarda rahat geziyor” diyebilirler.
Hiç de öyle değil. Düne kadar kahvesiyle, lokantasıyla, barıyla, tavernasıyla yaşayan o sokaklarda, dünyanın her yerinde ve her zaman görülebilecek küçük asayiş olayları dışında zaten bir şey olmuyordu.
Ama şimdi metruklaşan, kararan, adeta can veren o sokaklar kısa süre sonra ayyaşların, berduşların, uyuşturucu ve kadın satıcılarının, yol kesip gasp yapanların mekânı haline gelecektir.
“Beyoğlu artık daha sakin, herkes dilediği gibi gezebiliyor” demek ancak kendini kandırmaktır.
Bu arada Beyoğlu Belediye Başkanı’nın dikkatine sunmak istediğim bir konu var. Talimhane çevresindeki, yine trafik akışı olmayan ve hayli geniş caddelerde de masa uygulaması kaldırılmış.
Oysa o bölge taşan masaları ile turistlerin ilgi odağı idi. Kebapçılar, pideciler, kaburgacılar, baklavacılar hemen kapılarının önündeki masalarda müşteri ağırlıyordu. Şimdi hepsi içeri tıkılmış. Turistlerin çoğu da içeride yemek istemiyor bu havada.
Ancaaaaak, bir sorun var. Bu bölgedeki turistik otellerin hepsi, önlerindeki kaldırımın tamamını sanki binalarının parçasıymış gibi kapatmış durumdalar. Diğer lokantaların bu çıkıntıların hizasına kadar koydukları masalar kaldırılmış, otellerin çıkıntıları ise aynen duruyor.
Başkan Misbah Demircan; biraz tahrik ederek de soruyorum “O çıkıntıları da kaldıracak mısınız? Buna gücünüz ve cesaretiniz yetecek mi?”
***
İçkili mekânının önündeki masası kaldırılan, Ramazan’da sigara içtiği için dayak yiyen, şort giydiği için tartaklanan... Anlaşılan “mahalle baskısının genişletilmiş versiyonu” piyasalarda! (Gani Yıldız)
***
Balbay ve Haberal yarın tahliye başvurusu yapıyor
Hafta başında “CHP’nin yalayıp yalamadığı bugün belli olacak” diye yazmıştım. İkinci Ergenekon davası tekrar başlıyordu ve milletvekili seçilen Mustafa Balbay’la Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tahliye başvurusunda bulunacaklarını belirtmiştim.
Ancak hâkimlerin tavrını da tahmin ettiğimden yazı içinde bugün’ün yanısıra parantez içinde bu hafta’yı da eklemiştim.
Tahminim doğru çıktı ve mahkeme Balbay’la Haberal’dan talep almayacağını bildirdi. Taleplere yarın yapılacak duruşmada yer verilecek. Ondan sonra mahkemenin kararını bekleyeceğiz.
O yazım üzerine “iktidar yargıya talimat mı verecek, bunu mu ima ediyorsun” türü sorularla karşılaştım. Bu kadar kabaca söylemek istemiyorum ama AKP ile CHP arasında yazılan mutabakat, üstü kapalı bir irade beyanıydı. İktidar Meclis eliyle mahkemeye bir irade beyanı gönderiyordu.
Yarın ya da birkaç gün içinde mahkeme bu taleplere bir cevap verecek. İşte o zaman CHP’nin yemin boykotu eyleminin bir anlamı olup olmadığı (deyimi tekrarlamak istemiyorum, çünkü sıradan CHP’liler üzülüyor) ortaya çıkacak.
***
Bu orduyla mı?
İktidarın Suriye söylemleri Türkiye’nin “bir askeri müdahalede bulunma olasılığını” da içeriyor. Suriye’yi “iç işimiz” olarak görüyorsak, halkın katledilmesine karşı müdahale edebiliriz anlaşıldığı kadarıyla.
Ancak, hükümetin iki numaralı ismi “İyi ki bu ordu ile savaşmamışız” demişti. Bu kadar çok general hapse girdikten ve Jandarma Komutanı Genelkurmay Başkanı yapıldıktan sonra “ordunun durumunda bir değişiklik” oldu mu? Yeni komutanlarla savaşabilecek miyiz?
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|