Seyit Rıza kimdi?
Seyit Rıza ya da bölgedeki adıyla Pir Sey Rıza`nın açık doğum tarihi bilinmemekte olup. 1863, Lirtik köyü, Ovacık, Tunceli doğumludur. Asılırken kendi ağzından “75 yaşında” olduğunu söylediği yazılmaktadır. Dersim ile ilgili bilgi toplamaya başlayan ve 1931 yılında “Derebeyi ve Dersim” adlı kitapçığı yazan N. H. Uluğ ise taa o yıllarda Seyit Rıza’nın “altmış beş yaşlarında” olduğunu yazmaktadır.
Babasının adının Seyit İbrahim olup “babo” (baba) lakabıyla anıldığı, Lirtik mıntıkasında oturduğu, dört oğlundan en küçüğünün Seyit Rıza olduğu bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk dönemlerinde Dersim İsyanı`nın liderlerinden olduğu ileri sürüleren Seyit Rıza idam edilen Alevi-Zaza aşiret lideridir.
Dersimlilerin piri olarak bilinir. 1863`te Dersim`in, Ovacık ilçesine bağlı Lirtik köyünde Şeyh Hesenan aşiretinin Yukarı Abbasan kolundan Seyit İbrahim`in çocuğu olarak doğmuştur. Seyit Rıza`nın oğullarının adı Şeyh Hasan, Bıra İbrahim, Rezik Hüseyin`dir. Büyük oğlu Şeyh Hasan 17 Ağustos 1937 tarihinde 30 kişi ile beraber öldürülür.
Seyit Rıza ve Dersimliler Ermeni katliamına suç ortağı olmadı
Seyit Rıza, Abasanlıların `Qeri Sıleman Ocağı`na bağlı bir ailedendir. Bu ocak Abasanlıların ana ocağı olup, Tujik Dağı`na bakar. İlk eğitimini Qeri Sıleman Ocağında gören Seyit Rıza, akıllılığı sayesinde önce ailesinin, daha sonra aşiretinin lideri olacaktır. Sözü geçen bir aşiret önde geleni olduğunda `Ermeni Katliamı` başlar. Genelde Dersimliler özelde ise Seyit Rıza Ermenilere kol-kanat gerer. Hiç kimsenin gönlü bu kardeş halkın kırılmasından yana değildir. Seyit Rıza ve Dersimliler katliama suç ortağı olmaz. Nuri Dersimi`nin anılarında yazdığına göre Seyit Rıza `binlerce mazlum Ermeni ailesini` kurtarır.
Rusların işgali dönemi gelip çattığında Seyit Rıza`yı `Batı Dersim Milis Kuvvetleri Komutanı` olarak görürüz. Dersimliler, Rus işgaline karşı Osmanlı hükümeti ile anlaşırlar. En az beş yüz yıldır topraklarını ve özerkliklerini kıskançlıkla koruyan Dersimliler `savunma savaşı`na girerler.
Seyit Rıza ödüllendirilir...
Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla Ruslara karşı durma karşılığında Dersimlilere `bağımsız çatışma hakkı` tanınır. Böylece Rus işgal güçlerine karşı savaşta Osmanlı ordusunun emrine girmezler.
Ruslara karşı savaşta Pülümür Cephesi Milis Kuvvetleri Komutanı Şair Şah Haydar`dır. Şair Şah Haydar Bey Ruslarla savaşta ölür. Doğu Dersim Milis Kuvvetleri Komutanı ise Hıdır Ağa`dır. Ruslar çekildikten sonra, tüm aşiretlere Osmanlı idaresinden madalya ve hediyeler verilir.
Dersim `asileri`, `eşkıyaları`, `hırsızları`...
Raporlara hakim dil ise bir katliamın habercisidir. `Dersim asileri`, `Dersim eşkıyaları`, `Dersimli hırsızlar`, `Dersim bir çıbandır` vb. söz ve değerlendirmeler, yapılacak askeri harekâtın korkunçluğunun göstergesidir.
Seyit Rıza bu dönemde yavaş yavaş Dersim`deki olayların ve asayişsizliğin sorumlusu gösterilerek hedef haline gelir. Raporlarda, hükümete çekilen ihbar dilekçelerinde ismi en başta sayılan kişidir. Bu durumun meydana gelmesinde Ermeni ve Koçgiri olayının etkisi elbette vardır.
Seyit Rıza ise ayrıca ödüllendirilerek Erzincan`da `İl İdaresi Üyeliği`ne atanır. Nitekim, dönemin Erzincan valilerinden Sabit Bey yazdığı bir mektupta -Seyit Rıza ile ilgili olarak- `şimdiye kadar bize din ve namusuyla hizmet etti` der. Kanlı Koçgiri Katliamı başlayınca Ankara`ya tavır alan Seyit Rıza, Koçgiri`den Dersim`e sığınan Alişer, Alişan beyleri ve taraftarlarını himayesine alır. Bu, Ankara ile ilişkilerini gerer.
Ancak Dersim`e düşmanlığın esas nedeni kuşkusuz ki halkın `Alevi-Kızılbaş kimliği`dir. Jandarma Genel Komutanlığı 1930 tarihli `gizli` bir raporunda Yavuz Sultan Selim`in 1514`teki Büyük Alevi Katliamı`nı bile `şükranla` anar.
Seyit Rıza`nın oğlu Bava 1930 başlarında Hozat`a önemli bir devlet yetkilisi ile görüşmeye gider. Bu görüşme (Baba, yanası Hozata gitmiş, Kızılbaşlığın iktidarını almak için) şeklinde üzüntüyle anlatılır.
Dönüşte bir Hızır Orucu günü kurulan pusuda Sin köyünde Rayvero Qop un ve Hozat`taki devlet temsilcsinin teşvikiyle Satoğlu ailesinin bir ferdi tarafından öldürülür. Cinayeti Satoğlu ailesinin çoğunluğu dahi onaylamadığı halde, Seyit Rıza`yı sonsuz bir kinle Sin`e saldırırken görürüz. Mezar taşlarını bile kıran Seyit Rıza, tüm Sin`i yakar ve yıkar. Babanın öcünü tüm aşiretten alır ve çok kötü bir tavır gösterir. Seyit Rıza, Daimi Cengiz`e göre Dersim`in ünlü şairi Sey Qaji`ye `oğlu baba için ağıt yakmasını` ister. Ancak Sey Qaji kabul etmez: `sen Sin`i yaktın, ben senin acına rağmen oğluna ağıt yakamam` der.
Seyit Rıza”nın Yakalanması
H. Şahanoğlu’na göre Seyit Rıza, “Erzincan köprüsünden geçerken” “yakalanmıştır”, hüviyetini saklamasına rağmen, yanında bulunan “dürbünün üzerinde yazılı isminden şüpheye düşen vazifeşinas nöbetçi süngüsünü çekiyor, kendisini karakola davet ediliyor”
Genelkurmay belgelerinde ise, “Seyit Rıza’nın 10 Eylül günü saat 22.00 de, silahsız olarak iki arkadaşı ile birlikte Erzincan Jandarmasına teslim olduğu yazmaktadır.
Seyit Rıza`nın idamı
Elazığ`da bulunan Umumi Müfettişliğe nakledildi ve 15 - 18 Kasım 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza ve Halvori gözeleri`nde toplantı yapan 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı.
Seyit Rıza`nın idamı İhsan Sabri Çağlayangil`in anılarından şöyle aktarılmıştır: Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. `Asacaksınız` dedi ve bana döndü: `Sen Ankara`dan beni asmak için mi geldin?` Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi...
Seyit Rıza`ya son sözü soruldu. `Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz` dedi... Seyit Rıza`yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. Evlâdı Kerbelayıh. (Kerbela soyundanız) Bi hatayıh (günahsızız). Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi... Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: `Kulun kölen olam. Sığırtmacın olam. Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!`
İşte Dersim belgeleri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın dün Dersim hakkında açıkladığı 4 belgede Dersim ile ilgili alınan kararlar ve bölgeye yapılan harekatın sonuçları yer alıyor.
Erdoğan`ın dün açıkladığı belgeler, Jandarma Umum Komutanlığınca hazırlanan Dersim Raporu, 1935`te çıkarılan Tunceli Vilayetlerinin İdaresi Hakkında Kanun, İçişleri Bakanlığınca hazırlanan Tunceli`de 1936`dan itibaren yürütülen harekatın neticesine dair rapor, icraatın neticesini gösterir cetvel ve Tunceli`den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, 2 bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan Bakanlar Kurulu kararından oluşuyor.
Dersim ile ilgili ilk belge; Jandarma Umum Komutanlığı`nca hazırlanan Dersim Raporu. Sadece 100 adet basılan ve ``Gizli ve zata mahsustur`` damgalı raporda, özellikle Şeyh Sait İsyanı`nın ardından diğer Doğu illeri ile beraber Dersim`in de önemle dikkate alındığı belirtiliyor.
Raporda yer alan bazı ifadeler şöyle:
``Dersim gittikçe Kürtleşiyor, mefkureleşiyor, tehlike büyüyor. Seyit Rıza`nın hükümete karşı takındığı vaziyetten kendisine husumetleri hasabile müteessir olan bazı aşairin hissiyatının da istifadeye çalışılacaktır.
Dersim, Hükümeti Cumhuriye için bir çibandır. Bu çiban üzerinde kat`i bir ameliye yapmak ve ihtimalatı elimeyi önlemek, selameti memleket namına farzı ayindir.
Son derece zeki, kurnaz ve dessas olan bu halk. Hükümetin naif veya kuvvetli bulunduğuna göre mütcaviz veya mutavaatkardır...``
1935`te çıkarılan ``Tunceli Vilayetlerinin İdaresi Hakkında Kanun`` belgesinde ise ilin mülki ve askeri yönetimiyle ilgili esaslar yer alıyor.
13 BİN 806 KİŞİNİN HAYATINI KAYBETTİĞİ BELİRTİLİYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın Dersim hakkında açıkladığı belgelerde, Dersim bölgesinde yapılan operasyonlarda toplamda 13 bin 806 kişinin hayatını kaybettiği bilgisi yer alıyor.
Dersim ile ilgili üçüncü belge, 2 Kasım 1939 yılında dönemin Dahiliye Vekili Faik Öztrak imzasıyla Jandarma Umum Komutanlığı Başvekalet Yüksek Makamına gönderilen belge. Belgede, Tunceli Kanunu`nun uygulanmasından o güne kadar Dersim bölgesinde yapılan harekatların raporu yer alıyor. Buna göre; 1937 yılında yapılan harekatta 262, 1938 yılında yapılan harekatta 13 bin 160 ve 1939 yılında yapılan harekatta 384, toplamda 13 bin 806 kişinin hayatını kaybettiği bilgisi yer alıyor. Bu üç yılda yapılan harekatlarda toplam 2 bin 967 kişinin sağ olarak yakalandığı, 4 bin 616 kişinin teslim olduğu bilgisi yer alıyor. Harekatlarda ayrıca toplam 199 askerin şehit olduğu, 354 askerin yaralandığı ve toplam 6 bin 117 silahın ele geçirildiği bildiriliyor.
HALKIN BATI İLLERİNE SEVK VE İSKANI
Dersim ile ilgili bir diğer belge, 23 Aralık 1938 tarihli kararname. Kararnamede Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar ve Nafia Vekili Ali Çetinkaya`nın imzaları bulunuyor.
Kararnamede, Tunceli`den batıya nakledilen yaklaşık 12 bin kişinin durumu ele alınarak, 11 bin 683 kişinin sevkinin ve iskanlarının sağlandığı, geriye kalan 514 kişi ile dağlarda ve mağaralarda saklananlarla birlikte 2 bin kişinin de bu kararname ile sevk ve iskanlarının onandığı bilgisi yer alıyor.
Dersim ile ilgili son belge ise dönemin Dahiliye Vekili Şükrü Kaya`nın 27 Eylül 1938 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığına gönderdiği, ``Dersim operasyonunun ardından, bugün Batman`a bağlı Sason ilçesinde yapılan harekatın neticelerini ifade eden belge``.
Belgede, kanun ve nizamlara karşı koyan, 1934 yılında sayım yoklaması yaptırmayan, Kaymakam Vekili Kemal`i şehit eden ve ilçe müftüsünü yaralayan, fiilen isyan durumunda olduğu ileri sürülen Sason halkının tamamının Batı illerine nakil ve iskanının yapıldığı belirtilirken, 1935 yılından o tarihe kadar yapılan operasyonlarda 834 kişinin ölü olarak ele geçirildiği bildiriliyor. Çatışmalarda 80 askerin şehit olduğu, 106 askerin de yaralandığı bilgisi de belgede yer alıyor.
|