|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
Köy dindarlığı kent dindarlığı azalan erkek kimliği
27 Temmuz 2011 Çarşamba, 08:23
Fatma Barbarosoğlu/Yeni Şafak
|
|
22.11.2010 tarihli yazıda Mehmet Altan'ın Kent Dindarlığı kelimesini ödünç aldığımdan bahisle şöyle söylemiştim:
Refah Partisi'nden bu yana yeni zenginler Mehmet Altan'ın tabirini ödünç alarak söyleyecek olursam 'kent dindarlığı' türetti. Lakin kent dindarlığı İslami şuurdan ziyade post-modern zihniyetin kodlarını genleştirerek varlık kazanıyor.
Yazı şöyle bitiyordu: 'Kent Dindarlığı'nı ekran üzerinden gözlemleyebiliyoruz. Fakat köy dindarlığı ne halde hiç bilmiyoruz.
Mehmet Altan aradı. Yurt dışında olduğu için yazıdan geç haberdar olduğundan bahsederek yazımdaki ifadenin kent dindarlığının karşılığı olarak köy dindarlığının gibi bir yanlış anlamaya sebebiyet vereceğini söyledi. Siz benim kitabımı okumadınız herhalde sadece isminden yola çıkarak bu tespiti yaptınız dedi.
Ben de kendisine 'köy dindarlığı' üzerine 1998 yılından bu yana kendi köyümün hafızasındaki hikayelerden yola çıkarak gözlemlerde bulunduğumu anlattım. Bu sütunun daimi okuyucuları 1999 yılından itibaren yazdığım 'Bir Köyün Yazılmamış Kısa Tarihi'ni hatırlayacaklardır.
Ahmet Hamdi Tanpınar Türk toplumunun Tanzimat'tan itibaren 'İslamlaş'tığından bahseder. Peki daha önce ne idi? Bu soruya Tanpınar Müslümandı diye cevap verir.
Köy dindarlığı modernleşme yaşanmadan post modern tercihler topluluğunun içinde boy veriyor.
Köy dindarlığını düşünmeye başlamam Şevket Süreyya Aydamir'in Suyu Arayan Adam'ını okuduğum yıllara uzanıyor. O anılarında erlerin büyük çoğunluğunun İslam Peygamberi'nin adını bile bilmediğini anlatıyordu.
İsmail Kara'nın Rize'nin köyleri ve özellikle de aile tarihi üzerinden kendi köyünün dini hayatını anlattığı satırlar ile Şevket Süreyya Aydemir'in satırlarını bir arada düşündüğümde şu soruların peşine düştüm:
Aynı zaman içinde farklı bölgeler gözönüne alındığında köylerde yaşanan dini hayat birbirinden çok farklı fotoğraflar mı sunuyor?
Bir tarafta alimlerin gölgesinin düştüğü köyler var bir tarafta İslam'ın beş şartını unutmuş köyler (mi?) var,
II-
Birkaç yıldır köylülük pejoratif bir anlamda kullanılıyor. Nitekim Mehmet Altan da böyle kullanıyor: 'Müslüman bir toplumsak,dindar isek bu ahlaksızlıkları kim yapıyor? İşte onun için din, kültürel sosyolojik bir inanç olarak üretilmiyor, köy kurnazlığının, köy hoyratlığının, yani eğitilmemiş, derinleştirilmemiş, ufku açılmamış, birikimini içselleştirmemiş bir yapının siyasal aleti haline geliyor.' (Kent Dindarlığı s.178)
Çocukluğunun dindarları ile günümüzün dindarlarını mukayese eden Mehmet Altan iki 'algı'nın farklılığını köylülük üzerinden değerlendiriyor: 'Ben bu iki algıyı köylülüğü din üzerinden yeniden üretmek isteyenlerin Müslümanlığı kullanması ile kent dindarlığı arasındaki farkta görüyorum.'
'Köylülüğü din üzerinden yeniden üretmek' bu tespiti anlamak için belki Mehmet Altan'ın doğrudan vereceği örneklere ihtiyacımız var.
90'lı yıllardan beri köy üzerine düşünüyorum. Köydeki değişim üzerine kendi köyümü merkeze alarak 'hikâye' biriktiriyorum.
Mehmet Altan'ın tespitlerini 'yörekent'ler üzerinden okuyacak olursak daha doğru yol alabiliriz diye düşünüyorum.
Ne demek istediğimi iki hikâye üzerinden izah etmeye çalışayım.
Önce köy üzerinden.
B.T, ilahiyat fakültesinde yüksek lisans yapan hafız bir genç kız. Diyanet tarafından Kütahya'nın bir dağ köyünde görevlendirildi. Köyden ilçeye ulaşması imkan dışı bir durum. Köylülerden bu konuda yardım istediğinde aldığı cevap şu: Filan noktaya kadar yürür oradan sonra da otostop yaparsın.
Yürürsün dedikleri yol, bırakın bir genç kızı, erkeğin bile tek başına kolaylıkla yürüyemeyeceği bir mesafe. Bir de buna otostop çekerek ilçeye vasıl olma teklifini ilave edin. Bu durumu köşemde yazdığımda o zamanlar Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Mehmet Görmez Bey konu ile derhal ilgilendiğini ve genç kızların başına gelen bu durumdan son derece üzüntü duyduğunu ifade eden bir mektup gönderdi.
İkinci olay İstanbul'da yaşanıyor. Suadiye'de oturan genç kız Kartal'da sınava girecek. Kendisini sınav yerine götürmesi için duraktan bir taksi çağırıyor. Taksi geliyor. Epey yol aldıktan sonra cep telefonunu evde unuttuğunu farkediyor. Sınava gireceği okula vasıl olduğunda taksi ücreti olarak 25 TL tuttuğunu görünce şoföre diyor ki yanıma fazla para almamışım. Cep telefonumu da evde unutmuşum. Size yirmi lira vereyim. Benim yanımda beş lira kalsın. Akşama beş lirayı durağa getiririm.
Ne beklersiniz? Bırakın beş lirayı bırakmayı insanlık namına kıza daha çok para bırakmasını beklersiniz. Çünkü kız durağın daimi müşterisi. Ve taksiye evinden binmiş. Yani kapısına gidip hatırlatma yapmak pekala mümkün.
Otuz beş yaşlarında oldukça 'dindar' olan (arkadaşlarının ifadesi böyle, benim izlenimim dindar değil 'dinci' olduğu yönünde yol alıyor) kızın teklifini geri çeviriyor. Bu durumu duraktaki arkadaşlarına anlatırken bana ne diyor. Taksiye binmeseydi.
Ben bu iki olayı köylülük şehirlilik üzerinden değerlendirmiyorum. Bu iki olayı doğrudan 'azalan erkek kimliği' üzerinden değerlendiriyorum. Birinci olayda mesafe şiddetine maruz bırakılan tesettürlü genç bir kız. İkinci olayda mesafe şiddetine maruz bırakılan başı açık genç bir kız. Bu kızların başının açık ya da kapalı olması bir şey ifade etmiyor. Azalan erkek kimliği açısından olay şöyle değerlendiriliyor:
Buraya kadar geldiğine göre, devletten maaş aldığına göre, başının çaresine baksın. Bana ne. Buraya gelirken bana mı sordu.
İkinci olayda cep telefonu bile var ama benden beş TL'yi esirgemeye kalkıyor. Bana ne. Unutmasaydı telefonunu. Madem taksiye biniyor daha çok para alsaydı yanına.
Bu iki olayı azalan erkek kimliği ile nasıl açıklıyorum? Azalan erkek kimliğinin en birincil özelliği sorumluluk almaktan kaçınmasıdır.
Günümüzün olaylarını yanlış kavramlarla açıklamaya kalktığımız için herşey daha müphem ve bulanık hale geliyor.
Herkesin hep beraber 'köylü/köylülük' işte dedikleri şey bir adabı muaşeret eksikliği. 'Şehirliler' köylerin bir adabı muaşeretinin olmadığını mı sanıyor!
Hayır köyün ve köylünün de kendine has bir soyluluk anlayışı vardır. Yani vardı.
Sorun şu ki köylüsü ile şehirlisi ile hep beraber bir yordamsızlığın içinde eğleşiyoruz
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|