Açık ve net söyleyeyim; kimilerine göre ukalalık yapacağım. Hele CHP yönetimi herhalde bu yazımı okuduğunda “Çok bilmiş, ukala, sanki biz bilmiyoruz” diyecektir.
Ama olsun. Ben doğru bildiğimi yazayım.
Ey CHP yönetimi, meclis 1 Ekim’de açılacak diye rehavete kapıldınız, tatil yapıyorsunuz, tatile bir şey demem ama yaz uykusuna yattınız.
Başbakan, bakanlarını bir dakika boş bırakmadan çalıştırıyor, Türkiye ile ilgili çok önemli (doğru mu yanlış mı göreceğiz) birçok karar alıyor, girişimde bulunuyor.
CHP uykuda.
Yok, belki o kadar da uykuda değildir. Kılıçdaroğlu, Başbakan Lozan’ın yıldönümünde İnönü’den söz etmedi diye kızdı.
Sanki yeni bir şey, sanki Başbakan bütün seçim propagandasını İnönü üzerine kurmamıştı.
Anladığım kadarıyla CHP’ye bu tür muhalefet yapmak daha kolay geliyor. “Vay İnönü’den bahsetmedin, ne ayıp.”
Oysa millet halinden memnun, herkes mutlu. Çok takardı Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını.
Başbakan’ın Lozan konusunda İnönü’nün adını anmaması eleştirilecektir eleştirilmesine de, üst üste yaşanan çok önemli konularda gıkınız bile çıkmıyorsa İnönü eleştiriniz boşlukta kalır, hatta alay konusu bile olur.
Ukalalık dedim ya; şundan: CHP’ye birkaç muhalefet etme örneği vermek istiyorum. Takmazlar da ben söyleyeyim.
Bugün 27 Temmuz. Başbakan’ın İsrail’e verdiği süre doluyor. İsrail ya özür dileyecek ya da Başbakan Gazze’ye gidecek!
CHP ne yapıyor? Uyuyor. Büyük ihtimalle böyle bir gelişmeden haberleri bile yok.
Peki ne yapabilir CHP?
Mavi Marmara olayını içimize sindirebiliyor muyuz? Ölen 9 Türk’ün hesabının sorulmasını istiyor muyuz? İsrail’i dünya kamuoyu önünde mahkûm ettirmeli miyiz?
CHP bu ülkenin partisi değil mi? Bu konu onu hiç mi ilgilendirmiyor?
Çok muhtemeldir ki Amerika’nın talimatıyla İsrail özür dileyecek. Tayyip Erdoğan bunu bildiği için rahat konuşuyor, adeta tehdit bile ediyor.
CHP neden bu olaya müdahil olmaz da meydanı AKP’ye ve Başbakan’ın şovuna bırakır.
Atlayın gidin kardeşim İsrail’e. Kendinize yakın siyasetçilerle görüşün, hükümet yetkilileriyle temas kurun, Türkiye’den özür dilenmesi gerektiğini anlatın, gelecekteki işbirliğinin, dostluğun ancak böyle sürdürülebileceğini söyleyin.
İsrail bir şekilde özür dileyecek zaten, bari siz de payınızı alın. Başbakan Türkiye’nin başını dik tutan, herkesi hizaya getiren, esip gürleyen tek adam olmasın.
Türkiye’nin onurunun kurtarılmasında sizin de katkınız bulunsun, hiç olmazsa kalkıp “İsrail bizim çabalarımız sonunda özür diledi” diyebilin.
Ama gördüğüm kadarıyla CHP yönetimi Başbakan’ın bu konuda “bozum olmasını” bekliyor, muhalefeti o zaman yapacak.
Hiç beklemesinler bunu. Plan ortada, bu iktidarın İsrail’e sağladığı olanaklar ortadayken, İsrail için hiçbir önemi olmayan gurur yapmalarının nedeni yok ki, yarın öbür gün özür dilerler, kahramanlık da Erdoğan’a kalır. CHP de yine “şaşkın” halde nal toplar.
Ukalalıklara devam ederim de yazı uzayacak. Ama hiç olmazsa şunu sorayım:
İmralı ile ne konuşulduğunu sormuyorsunuz.
BDP özerklik ilan ediyor, konuşmuyorsunuz.
Dolar yükseliyor, kriz geliyor, tek kelime etmiyorsunuz.
On binlerce öğretmen atanmıyor, sesiniz yok.
Polisi askerin yerine koyuyorlar, haberiniz yok.
Şike konusunda ne düşündüğünüzü bilen yok.
Sahi ne işe yararsınız siz?
Yoksa yalayıp yuttuğunuz tükürüğünüzü mü hazmetmeye çalışıyorsunuz?
*****
Devlet varmış meğer
Zeytinburnu’nda tatsız olaylar yaşandı birkaç gün üst üste. Bölgedeki BDP’liler gösteri yapmaya kalkınca, bir grup sokağa döküldü. Daha sonra internet üzerinden haberleşenler birkaç gün üst üste sokakları savaş alanına çevirdi.
Sonunda polis duruma egemen oldu. 2000 polis Zeytinburnu’nun tüm sokaklarını kontrol altına aldı. Durum şimdilik sakin.
Ancak pek çok okurun da merakı var. Örneğin BDP’lilerin sokağa dökülmesini “demokrasi savaşı” olarak gören medya, buna karşı çıkılmasına neden “provokasyon” deyip göstericileri “ırkçı” olarak niteliyor, işte bunu anlamıyor bazıları.
Ayrıca Dolapdere’de, Okmeyanı’nda, Gazi Mahallesi’nde iki üç gecede bir sokağa dökülen PKK’lılardan hiçbiri gözaltına alınmıyor, arabaları molotof kokteylleri ile yakanlar bulunamıyor ama Zeytinburnu’nda 72 kişi gözaltına alınabiliyor.
Pek çok kişi bunu da anlamıyor.
Yine de Zeytinburnu’nda asayişin sağlanmış olması birçok kişiye “Çok şükür devlet varmış” dedirtiyor hiç olmazsa.
*****
Güneydoğu’da operasyon muamması
Bazı yazılarımda ve televizyon konuşmalarında soruyorum: “PKK ve BDP’liler ısrarla askerin operasyonlar yapmasından rahatsızlık duyduklarını söylüyor. Biz bir şey bilmiyoruz, gerçekten Güneydoğu’da asker sürekli operasyonlar mı yapıyor?”
Cevabını vermiyorlar bir türlü. Vermesinler, zaten ciddi bir şey söyleyince kimse cevap vermiyor, birinin damarına basarsam muhtırayı yapıştırıyorlar. Bu da onların ayıbı.
Ama pazartesi günü Hürriyet’te Fatih Çekirge’nin yazısını okuyunca çok şaşırdım. Çünkü bu yazıda Çekirge Sırrı Sakık’ın sözlerine yer vermiş. Sakık “Devletin operasyonları durmalı. Son bir ayda 100 PKK’lı öldürüldü” diyor.
Bunu bilen var mı? Basına yansıyor mu bu operasyonlar ve ölen PKK’lılar?
Türk halkı sadece şehit olan askerlerini biliyor, onların haberini duyuyor, cenazelerini kaldırıyor, onları kalbine gömüyor.
Demek ki pek çok PKK’lı da öldürülüyormuş.
Neden saklanıyor o zaman?
Bu halk neden sadece şehit verdiğini öğreniyor ve bunun acısını çekip moral bozukluğunu yaşıyor?
*****
Kendimizi ve herkesi kandırmayı çok seviyoruz
Diyorum ki “Allah kimseyi şu günlerde Futbol Federasyonu üyesi yapmasın.”
İşleri çok zor. Ne karar verirlerse versinler ağır saldırıya uğrayacaklar. Bunu biliyorlar. Böyle bir ruh hali ile yaşamak çok zor olsa gerek.
Tamam da, bu kadar sıkıntılı bir durum var diye neden hem kendimizi hem de herkesi (güya) kandırmaya çalışırız ki?
Federasyon ligleri erteledi. Maçlar 9 Eylül’de başlayacak.
Başkan gerekçeyi açıkladı: “Oynanacak iki milli maç ve havaların çok sıcak olması.”
Oysa asıl gerekçe herkes tarafından biliniyor. “Şike iddiaları ile ilgili bir karar alınamadı, amaç biraz zaman kazanmak.”
Bu kadar basit. Nitekim bütün medya, sahte gerekçeyi yazmaya bile gerek görmeden direkt “Lige şike ertelemesi” başlığını kullandı.
O halde bu kandırmacaya ne gerek var?
Her şey ortada. Karmaşık bir durum var. Bir çözüm bulana kadar ligler ertelenebilir. Buna başka bir gerekçe bulmanın gereği yok ki.
Her şey ne kadar açık olursa o kadar iyidir. Kendi kendimizi aptal yerine koymak bir şey kazandırmaz.
***
Hüküm giyen Ogün Samast, “Şimdi olsa yapmam!” demiş. Şimdi olsa zaten yaptırmazlar, “maşanın” 18 yaşından küçük olmasına dikkat ederlerdi! (Gani Yıldız)
|