Her şey 2011 Haziran seçimleri öncesi başladı. CHP'li bir vekil Bursa'da Atatürk Devrimlerinin bekçisi olmayacağım sözlerini sarf ettiği basına yansıdı, bir diğer milletvekili adayı, Zaman gazetesine demeç vererek; Fetullah Gülen'e övgü dolu sözler sarfetti, bunlar yetmezmiş gibi, başka bir vekil adayı ise tekke ve zaviyelerin açılmasını savundu tabiki yine Zaman gazetesinde, en son olarak bardağı taşıran Tunceli milletvekilimiz Sn.Hüseyin Aygün'ün 10 Kasım günü Zaman gazetesine verdiği demeçte, Dersim katliamının sorumlusunun CHP ve Atatürk olduğu beyanı oldu.
Bu tarz açıklamaların, bir Cumhuriyet bayramında gazeteye koydukları fotoğrafta bulunan Atatürk resmini çıkararak, Mustafa Kemal'den ne denli rahatsızlık duyduğu bilinen Zaman gazetesine yapılması ve Zaman gazetesinde manşette yer almaları manidardır.
Hüseyin Aygün'ün bu açıklaması ilk açıklamada değildir. Tam bağımsızlığı, cumhuriyet devrimlerinin savunulması konusunda kararlı olan, siyasetçi, aydın, bilim adamı ve askerlerimize karşı yürütülen Ergenekon davası üzerine sarf ettiği sözleri yeniden hatırladım. Sn.Aygün, aynen şu sözleri sarf etmekteydi, Ergenekon operasyonu başladığı andan itibaren ülkemizde faili meçhul cinayetler bitme noktasına geldiğini belirterek, bu operasyona yönelik övgülerde bulunmaktaydı.
Öncelikle Sn.Hüseyin Aygün'ün açıklamalarını değerlendirmekle başlamalıyız. Sn.Aygün bir hukukçudur, sosyalist bir gelenekten gelmektedir. Ancak, açıklamaları ne geldiği gelenek ile nede hukukçu kimliği ile bağdaşmamaktadır.
Bir hukukçu, Ergenekon davası hakkında konuşmadan önce, o davanın iddianamesini inceler, iddianame hakkında bilgi sahibi olur, açıklama yapacak ise, yandaş medyanın propaganda malzemelerine dayanmak, somut bilgilere göre değerlendirme yapar.
Sn.Aygün'ün açıklamasını okuduğumda, Sn.Aygün'ün Ergenekon davası iddianamelerini hiç bir şekilde incelemediğini anlamamak mümkün değildir. Ergenekon iddianamelerinde, hiç bir faili meçhul cinayet yer almamaktadır.
Kaldı ki, bu davada yargılanan sanıkların önemli bir kısmı, yaşamları boyunca hep faili meçhul cinayetlerin karşısında durmuş, bazı cinayetleri aydınlatmış ve Gladyo(Kontrgerilla)ya karşı mücadele etmiş, bazıları Gladyonun işkencehanelerinden geçmiş aydınlar ve siyasetçilerdir.
Gladyo yada bizdeki adıyla kontrgerilla yapılanması, ABD'nin yarattığı bir yapılanmadır, bu tarz yapılanmalarda yer alanlar ise ABD'nin işbirlikçisi ve uşak takımıdır. Oysa Ergenekon davasında yargılanan sanıkların nerde ise tamamı anti emperyalist ve tam bağımsızlığımızı savunan kişilerdir. Anlaşılan sn.Aygün bu basit gerçeği dahi bilmeyecek kadar, gerçeklerden uzaklaşmış, sadece medyatik olmayı esas almıştır.
Sn.Aygün'ün Dersim açıklamalarına bakıldığında ise, yine bilgiye dayanmayan açıklamardır. Dersim arşivleri açılsın deniliyor, ancak Sn.Aygün galiba araştırmacı yönü hiç gelişmemiş olacak ki, Dersim arşivlerinin önemli bir kısmının yayınlandığını kitaplaştırıldığını bilmiyor. Yazar Faik Bulut'un Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları adlı kitabını incelemiş olsa belgelerin önemli bir kısmının yayınlanmış olduğunu görecekti.
Sn.Aygün'ün Dersim olayları ile ilgili değerlendirmesi ve açıklamalarıda içerik olarak gerçekleri yansıtmamaktadır. Dersim bölgesinde 1936'da başlayan ve 1938'e kadar süren olaylara objektif olarak bakmak gerekir, Sn.Aygün Sosyalist gelenekten gelmekte ancak, olaylaırn yaşandığı dönemde ülkemizdeki Komünist Parti ve tüm dünyadaki sosyalistleri kapsayan Komintern'in değerlendirmelerini incelememiştir. Gerek Türkiye Komünist Partisi ve gerek ise Komintern, bu olaylarda Cumhuriyet hükümetinden yana tavır takınmıştır.
Dersim bölgesi, Cumhuriyet kurulduğunda da, devlet içinde adeta ayrı bir bölge olarak davranmaya devam etmiş, devlet otoritesini kabul etmemiş, bölgede bulunan aşiretler, yağma ve talan ile yaşamlarını idame ettiren bir konumda yaşamaktaydılar. Aşiretler arasında dahi büyük çatışmalar görülmekte, aşiretler birbirlerinden yüzlerce kişi öldürmekteydiler. Hiç bir devlet, kendi içinde bu tarz bir yapının devamına izin vermez. Burada esas eleştirilecek yön ise, devlet otoritesinin tesisi sırasında, yapılan katliama varan uygulamalardır. Bunların elbette savunulacak tarafı yoktur. Ancak, bir tarihi olay değerlendirildiğinde o günün koşulları içinde değerlendirmek gereklidir.
Sn.Aygün gibi bende Tunceli'liyim. Tunceli de halkın büyük çoğunluğunun evinde Hz.Ali ve Mustafa Kemal'in resimleri yanyana evleri süslemektedir. Bunun anlamını sayın Aygün kavramamıştır. Aleviler, Osmanlı döneminde katli vacip konumundaydılar, bununla ilişkin fetvalar basındada yer almıştı. Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Cumhuriyet ile aleviler eşit yurttaş konumuna yükseldiler. Aleviler bu gerçeği bildikleri için hep Mustafa Kemal'e sevgi ve saygı beslediler. Alevilerin CHP'ye devamlı suretle destek olmalarında da bu sevgi önemli bir faktördür. Sn. Aygün'ün fikirlerini savunan BDP adayı milletvekili olamadı, CHP, Tunceli'de açık ara ile birinci parti oldu, Sn. Aygün'ü vekil yapanlar Aygün'e bu fikirlerinden dolayı oy vermediler, Kılıçdaroğlu ve CHP sevgisi nedeniyle, CHP Tunceli ilinde açık ara birinci parti oldu. Tunceli halkı Aygün gibi düşünmüş olsaydı, Aygün'ün fikirlerini daha derli toplu savunan BDP adayına oy verirlerdi.
Sn.Aygün'ün açıklamaları üzerine CHP'li bazı vekiller ve CHP tabanı ciddi bir tepki gösterdi. Bu tepkiler haklıdır ve doğrudur. CHP tabanı Mustafa Kemal ilke ve devrimlerine kararlılıkla sahip çıkmaktadır. Altı ok ilkesi ve cumhuriyet devrimleri CHP'in temel dayanağıdır. Demokrasi adı altında, CHP'nin esası olan Kemalist ilkelere saldırılara, hele hele bu saldırılar parti içinden geldiğinde, CHP tabanı elbette tepkisini ortaya koyacaktır.
Hiç kimse, CHP'de siyaset yaparken Kemalist ilke ve değerlere saldırarak, CHP'de bulunduğu makamda kalabileceğini düşünmemelidir. CHP, ideolojisi olan bir partidir, CHP, Kemalist bir partidir, programının esası budur, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini savunuyor olması, Kemalist ilkelerin reddi anlamına gelmemektedir.
Tüm CHP'li yetkilileri, vekilleri CHP programına sahip çıkmaya, CHP'nin yıpratılmasına neden olabilecek, kişisel tavır ve davranışlardan kaçınmaya, CHP tabanında karamsarlık tohumlarını ekmemeye davet ediyorum. CHP, cumhuriyet yıkıcılarının en güçlü oldukları bir dönem yaşadığımızı, bu saldırıları püskürtmek, ülkemizi yeniden aydınlık, müreffeh ve tam bağımsız bir ülke haline getirmek için, bize yol gösterici ilkelerin ALTI OK ilkesi olduğunu, partililerin ve toplumun bilincine kazımalıdır. CHP artık skandal açıklamalar ile değil, kararlı mücadelesi ile, toplumu bu mücadeleye katan faaliyetleri ile gündemde yer almalıdır.
av_can2010@mynet.com
|