SEÇİM öncesindeki kampanyalarda hayli tartışma konusu olmuştu.
Özellikle Başbakan Erdoğan’ın “Bu CE-HA-PE zihniyeti” diyerek Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişine yönelik yaptığı salvolar unutulmamıştı. Başbakan eleştirilerini neredeyse CHP’nin kuruluşuna değin götürmüştü.
Bu tartışmalara son nokta gazeteci ve belgeselci Gürkan Hacır tarafından kondu. Hacır, CHP’nin köklerine uzandı. Ve şu soruların cevabını aradı.
Cumhuriyet Halk Partisi, çok partili rejime geçtiğimiz 65 yıldır toplam 7-8 yıl iktidara ortak olabildi. Kalan yıllarının tamamını muhalefette geçirdi. Peki nasıl oluyor da Anadolu’nun dağ köyünde bile halen parti tabanını koruyabiliyor. İktidarın hiçbir nimetinden beslenmeyen, ranttan faydalanmayan, imar sorunlarını çözemeyen bu insanlar nasıl oluyor da partilerinin peşini bırakmıyor?
İnsanları CHP’li yapan duygu ne?
Çekimleri 4 ay süren belgeselin adı ‘Kökler’... Yönetmenliğini Gürkan Hacır’ın yaptığı belgeselde CHP’nin Anadolu’da yaşayan 4 yaşlı çınarının üzerinden Kökler’i anlatılıyor. Belgeselde, Ecevit’e Karaoğlan ismini veren, CHP üzerine yapılan TV tartışmalarında dikkat çeken gazeteci Barış Yarkadaş’ın babaannesi Karslı Şahzade Şahin, (Şaşo Hala) Konya’da yobazlığa karşı savaşan Celal Aydın, garsonluktan emekli olmuş Rizeli Şaban Ali Yaşaroğlu ve babası Sivas Kongresi’ne katılan 91 yaşındaki Sivaslı Mustafa Ağrı yer alıyor. Bu dört isim, CHP’yle olan bağlarını, CHP’nin umut dolu günlerini, Karaoğlan fırtınasını ve İsmet Paşa’yı anlatıyor.
Hatice Güvensoy ile Nihat Yeşil’in katkılarıyla hazırlanan belgeselin Ankara’daki ilk gösterimini izleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da yukarıda yazdıklarımıza benzer duygular taşıyor olmalı ki, Gürkan Hacır’a yolladığı mektubunda ‘Kökler’e uzanan belgeseli yaptığı için teşekkür ediyor.
“CHP’nin köklerini merak ediyorsanız yakında DVD’si piyasaya çıkacak olan belgeseli izleyin” deriz. ‘Kökler’i izlerken, CHP uğruna evladı Rasim Yarkadaş’ı kaybeden, oğlu Tuncer Şahin’in ise 1980 öncesi uğradığı saldırıda sakat kalmasına şahit olan ‘Şaşo Hala’nın “Bizim suçumuz neydi? Bizim kabahatimiz neydi? CHP’li olmak suç mu?” haykırışı unutulmaz. Ve Anadolu’da CHP’li olmanın ne demek olduğu daha iyi anlaşılıyor.
(Kökler belgeseli, CHP Gençlik Kolları’nın düzenlediği “Gençlik, Siyaset ve Demokrasi” sempozyumunda cumartesi günü 11.00’de CHP Genel Merkezi’nde gösterilecek.)
GÜNÜN SÖZÜ
“Dün harca, borçlan diye, aşırı borçlanmaya göz yuman hükümet, bugün harcama, kriz gelecek diyor. Böylece, ufukta görülen krizin sorumluluğunu uluslararası piyasalara yıkmaya çalışıyor. Gelinen noktada felaket tellallığı yapıp, vatandaşa aman fazla harcama demenin anlamı yoktur. Vatandaş borçlarını ödeyemez duruma düşerse, borçla harçla alınan varlıkları icra yoluyla elinden alınırsa, işler kaybedilir ve işsiz sayısı hızla artarsa CHP’nin eli AKP’nin yakasında olacaktır.”
(Eski Hazine Müsteşarı ve CHP Genel Başkan
Yardımcısı Faik Öztrak)
Özkök’ün yazısı üzerine
‘Türk sorunu’
ERTUĞRUL Özkök dünkü (önceki gün) yazısında Türklerin fena halde bir psikolojik baskı altına alındığı, adeta suçluluk kompleksine itildiği, bunun ters tepebileceği, yakın zamanda bir Türk sorunu çıkabileceğini yazdı.
Ben Sn. Özkök’ten 2 yıl önce Mülkiye’yi bitirmiş, yurtdışında master yapmış, 36 yıl DPT uzmanı ve üniversite hocası olarak hizmet etmiş biriyim. Mülkiye’de okuduğumuz yıllarda doğulu arkadaşlarımız vardı. Hatta ‘Kürt İsmet’ diye seslendiğimiz biri vardı ki, çok iyi bıçak atmasıyla ünlüydü. ‘Mülkiye Hilton’da (yurt) bazı geceler ping pong masasının tam ortasına çok uzaktan dikine sapladığı bıçak atma şovlarını seyrederdik. Genç yaşta, kaymakamken hastalıktan öldü. (Kaymakamken, yani devlet yöneticisi iken) daha o yıllarda bile farklı kültürlerden olduğumuzu, müşterek yanlarımızın azlığını bilirdik. Ancak bu sadece bilmekti. Hiçbir ayrım yapmaz, en az diğer arkadaşlarımız kadar onları da sever, hatta bazı bakımlardan kızlara karşı daha çekingen ve saygılı bulurduk. En azından asla sırnaşmazlardı. Ama biraz açık kapı gördüler mi de peşini bırakmaz, fazlasıyla benimser, kavgalar çıkarırlardı. Onun için bazı yönlerini beğensek bile kendimizden uzak tutmayı tercih ederdik. Daha sonraki yıllarda tırmanan ve artık saldırganlık, daha sonra da isyan ve iç savaş haline gelen gelişmeleri ölsek tahmin edemezdik. Öyle şeyler oldu ki, öyle genç insanlar öldü ki, hem sadece askerler değil, 150 öğretmen, memurlar, teknisyenler, onların eş ve çocukları... Bunları unutmak mümkün değil. Kimse kusura bakmasın, ben de bir aydın olmama rağmen, bunları unutmuyor ve affetmiyorum. Benim gibi düşünenlerin pek çok olduğunu bildiğim için, Özkök haklı, bir Türk sorunu çıkacak, hatta çıkmak üzere... Özerklik diye yerli yersiz konuşmaya devam edilirse bu sorunun çıkması daha da çabuk olacak.
Asuman YÜCEL
Dil ve ülke yönetmek
KONFÜÇYÜS’e sordular:
“Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?”
Büyük filozof, şöyle cevap verdi:
“Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!” Y. D.’den
Biliyor musunuz
ALEVİ-Bektaşi Federasyonu’nun (ABF), Alevilere yönelik ‘hak ihlalleri’ başta olmak üzere, ‘ayrımcılık ve eşitsiz uygulamalara’ karşı Türkçe başta olmak üzere dört dile hazırladığı ‘AleviRAPOR’unu yarın Ankara’da açıklayacağını...
OĞUZ Aral’ın ölümünün 7. yılında, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği anma etkinliğiyle 26 Temmuz Salı günü 20.30’da Antalya Cumhuriyet Meydanı’nda Oğuz Aral’a ait dokümanlardan, eserlerden, eşyalardan oluşan “Gerekli Taramalar” adlı sergi ile Bülent Arabacıoğlu ve Cihan Demirci’nin konuşmacı olarak katılacağı “Oğuz Aral ve Gırgır Yılları” söyleşisiyle anılacağını...
|