|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
PKK hakkında doğru bilinen yanlışlar 3
20 Temmuz 2011 Çarşamba, 08:18
Ruşen Çakır/Vatan
|
|
“Terörle mücadele ordunun elinden alınıp polise verilmeli”
Başlıktaki cümleyi önceki gün Vatan’da yer alan, Prof. Sedat Laçiner’le yapılmış mülakattan aldım. Son yıllarda hep karşımıza çıkıyor: Hemen her etkili PKK saldırısının ardından Güneydoğu’da görev yapan askerlerin durumu masaya yatırılıyor, bir dizi hata, eksik ve yetersizliğin altı çiziliyor ve genellikle sorunların “profesyonel ordu” ile çözülebileceği söyleniyor. Bu arada ordunun profesyonelleşmesinin de yeterli olmayacağını düşünüp yerini bütünüyle polise bırakmasını önerenler de var ki Prof. Laçiner, bu tezin önde gelen savunucularından biri.
Sorunun “profesyonel ordu” veya “özel eğitilmiş polisler” tarafından çözülebileceği iddiası başlangıçta kulağa doğruymuş gibi geliyor ama yanlış. Yanlış, çünkü her iki önerme de kalkış noktası olarak PKK ile mücadeleyi esas olarak bir “güvenlik sorunu” olarak görme yanlışını alıyor. Halbuki karşımızda siyasi ve kültürel yönleri çok daha baskın olan bir sorun (Kürt sorunu) ve Kürtler içinde alabildiğine kök salmış ve sahiplenilen bir örgüt (PKK) var.
Ortada gayri nizami bir çatışma varsa ve bunun esas alanı Güneydoğu Anadolu ve onun kırsal alanıysa, söz konusu çatışmanın seyrinde tarafların askeri güçleri kadar, hatta belki de ondan daha fazla, söz konusu bölgede yaşayan insanların tutumları belirleyici olacaktır. Yaklaşık 30 yılda onca kayıp vermesine rağmen PKK’nın hâlâ güçlü bir şekilde varlığını sürdürebilmesindeyse asıl olarak bu toplumsal destek faktörü etkili olmuştur.
Diyelim ki PKK ile mücadele ordudan alınıp polise verildi, ne olur? Bu soruyu yakın geçmişteki “özel timler” deneyimine bakarak cevaplamaya başlayalım. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, özel timler bu ülkenin hafızasında genellikle olumsuz izler bırakmıştır. AKP hükümetinin acı deneyimlerden ders çıkarttığını ama özel timlerin tepeden tırnağa yenilenmesinin tam anlamıyla gerçekleşemediğini görüyoruz. Ama eğer ordunun rolü polise devredilecekse herhalde öncelik yine özel timlere veya benzer yapılanmalara verilecektir. Sayıca nispeten az olmalarına ve yetki alanları sınırlı olmasına rağmen nice hataya imza atmış olan özel timlerin (veya benzer yapılanmaların) sayıları iyice artıp yetki alanları alabildiğine genişleyince ne yapacaklarıysa tam bir muammadır.
Polisin askerin yerini alması durumunda olabilecekleri tartışmak için emniyet güçlerinin şehirlerde PKK ile mücadelede gösterdikleri performansa bakmak da isabetli olacaktır. Genel olarak bakılacak olursa çok geniş imkanlarla donatılmış olan polisin, PKK’nın kentsel alanlarda, özellikle de büyükşehirlerdeki faaliyetlerini büyük ölçüde kontrol altına almış olduğunu görüyoruz. Fakat buna rağmen PKK’nın veya ona bağlı taşeronların etkili terör eylemleri (genellikle intihar saldırıları) düzenleyebildikleri de bir gerçek.
Polisin kentlerdeki “kör terör” eylemlerini en aza indirgemesi artı hanesine yazılabilir ama toplumsal olayları kontrol etme noktasında pek başarılı olduğu söylenemez. Bu noktada, emniyet güçlerinin, uzun çalışmalar sonucunda hayata geçirmiş oldukları ülke çapındaki KCK operasyonları projesinin tam anlamıyla bir fiyasko olduğunu vurgulamalıyız. 2009 yerel seçimleri arifesinde başlatılan ve DTP’nin o seçimlerden zaferle çıkmasını cezalandırırcasına abartılarak sürdürülen KCK operasyonlarında yüzlerce seçilmiş belediye başkanı, parti yöneticisi ve sivil toplum aktivisti gözaltına alındı, çoğu tutuklandı.
Bu operasyonun amacı PKK’nın toplumsal bağlarını ortadan kaldırmaktı, ama tam tersine bir sonuçla karşılaştık: Güvenlik güçlerinin budadığı dallar daha gür açtı ve PKK toplumsal destek bakımından tam bir zirve yaptı. Polis KCK operasyonlarını, bir zamanlar TSK’nın sıklıkla yaptığı gibi bir “toplum mühendisliği projesi” olarak görüyordu. Ama teknolojik imkanlarına fazlasıyla güvendikleri, buna karşılık gerek toplumu, gerekse PKK’yı gerçekten tanımadıkları için tam bir faciaya sebep oldular.
Sonuç olarak, bugün PKK ile mücadelenin ordudan alınıp polise verilmesi önerisi özünde doğrudur. Ama bu öneriyi getirenler, “askerin mücadelesi”nin yerine “polisin mücadelesi”ni değil “asker”in yerine “polis”i koymak istiyorlar.
Özetle, PKK ile mücadele üniformaları değil kafaları değiştirerek başarıya ulaşabilir.
***
Öcalan’ı beklerken
Öcalan önceki gün avukatlarıyla kritik bir görüşme yaptı. Bugün PKK’ya yakın internet sitelerinde yayınlanması beklenen görüşme notlarında Öcalan’ın, aynı gün yaşanan Silvan saldırısı ve demokratik özerklik ilanı üzerine söylemiş oldukları merakla bekleniyor. Arkadaşımız Kemal Göktaş’ın haberine göre, Öcalan Silvan saldırısını alenen eleştirip kınamamış ve “Hem asker hem gerilla ölümlerine çok üzülüyorum. Bana göre hem askeri hem gerillayı yakan aynı ateştir” demiş. Bu hiç şaşırtıcı bir durum değil. Öcalan İmralı’dan yaptığı açıklamalarda PKK’yı “soyut” ve “genel” konularda acımasızca eleştirirken “somut” ve “özel” durumlar, özellikle silahlı eylemler söz konusu olduğunda daha ortayolcu bir tutum benimser. Bunun bir nedeni hiç kuşkusuz dışarda PKK’yı yöneten kadrolarla arasını iyi tutmak istemesidir. Ama daha önemlisi, 1999’dan beri hapiste bulunan Öcalan’ın devletle görüşmelerinde başta gelen kozu silhalı mücadeledir ve bunu terk etmeye de pek hazır gözükmüyor. Tüm ülkede büyük bir şok yaratan Silvan saldırısına “serinkanlı” yaklaşan Öcalan’ın, demokratik özerklik ilanını sert bir şekilde eleştirmiş olduğunu tahmin ediyorum. Bunu da, yasal ve yarı-yasal platformda faaliyet gösteren kadroların kritik birçok projesini, daha yolun başında boğmuş olmasından hareketle söylüyorum. Kaldı ki Öcalan’ın görüşlerini biraz takip edenler, DTK’nın özerklik ilanının, onun talimatlarına pek uygun olmadığını kolaylıkla anlayabilirler. Öte yandan bu tek taraflı ilan, muhtemelen devletle yürüttüğü pazarlıklara olumsuz etki yapmıştır.
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|