Herkesin söylenmemiş bir ağıdı vardır. Bu ağıdı dinleme ve bilme şansı yoktur. Çünkü ancak öldüğünde söylenecektir.
Şahsiyet nedir, sorusuna yüzlerce cevap verilebilir.
Bence en etkilisi, siz öldükten sonra geriye kalandır. Ancak sağ olduğunuzda kullanabileceğiniz, mevki, yetki, makam, unvan, güç ve para gibi şeyleri artık kullanamayacak olmanızdır ya ölüm...
İşte o zaman nasıl anıldığınızdır şahsiyetiniz.
Bu dünyadan çekip gittiğinizde, varlığınızın brüt hali değil, darası çıkartılmış, net haliyle anılırsınız. Siz kalibrenize ve fani varlığınıza bin türlü anlam yükleyebilirsiniz. Belki de yokluğunuz kainatı daha bereketli bir yer haline getirecektir, nereden bileceksiniz? Bunu anlamak, ancak ölümle mümkündür.
Varlığıyla insanlığın huzurunu kaçıran biriyseniz eğer vay halinize. Bir bakmışsınız ki arkanızdan şöyle bir dize söylenmiş:
“Ne kendi eyledi rahat, ne âlem buldu huzur,
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur.”
Daha anlamlı izler bırakanlar için söylenenlerin tümüne de ‘ağıt’ denir ve yapılan değil ‘yakılan’ bir şeydir.
Nerede erkeklerde o insanlık?
Dünyanın tüm dillerinde kalıcı olan ağıtlar, kadınlar tarafından yakılanlardır.
Erkek, kadınla kıyasladığınızda, dünyanın en olmamış en ham varlığıdır çünkü.
Kadınların hayatı, erkeğin olmamışlığını gizlediği sefil örtüleri yamamakla geçer. Varlığı bile, bin türlü riyakârlık üzerine kurulu erkeğin yanında, kendisi gibi sözü de hakikidir kadının.
Eğer arkanızdan ağıt yakacak bir kadın yoksa, çok sefil bir hayat yaşamışsınız demektir.
Hasan ve Nilüfer Saltık, Kalan Müzik’in 20. yılında çok anlamlı bir işe destek olmuşlar.
Tümü cenazelerde kayıt altına alınan Kürt Alevi ağıtlarını bir albüm haline getirmişler.
Kalan Müzik ailesi, bu ülkede Kültür Bakanlığı ve tüm akademilerden daha fazla ve daha hayırlı işlere imza atmanın onurunu taşımaktadır.
Maraş-Elbistanlı bir Alevi Kürt kızı Besê Aslan’ın derlediği ‘Kürt Alevi Ağıtları’ albümü de tam bu türe giren işlerden. Aslan, genç yaşına rağmen, sözlü kültür alanında birçok araştırmanın sahibi.
Albümle birlikte verilen broşür, bir kitap hacminde. Aslan’ın, hayattan süzdüğü ölüm ritüelleri ve ağıtlar üzerine yazdıklarını arşivinizde saklamalısınız.
Çoğu kadınlar tarafından yakılan, intihara, babasız kalan ocaklara, yalnızlara, muradsız kızlara, gurbette ölenlere, kayıplara, savaşırken hakka yürüyenlere dair 12 Kürt Alevi ağıdı dinleyeceksiniz. Emeği geçen herkese binlerce teşekkür.
Müslüm Yücel’in, Agora Kitaplığı’nda neredeyse bir külliyat oluşturan eserlerini de bu alanda unutmamak gerekiyor.
Toplumsal belleğe ağıt
Bu ülkede, Sabahattin Ali ailesiyle başlayıp, Hırant Dink ailesine kadar, yakınlarını faili malum, akıbeti meçhul bir şekilde kaybeden yüzlerce aile var...
İşte bu ailelerin ortak katkısı ve mücadelesiyle oluşturulan ‘Toplumsal Bellek Platformu’ ortak utancımızın hesabını sormaya çalışıyor.
Toplum olarak, imha edilmesine ses çıkarmadığımız hafızamızı tazelemeye çalışıyorlar.
Bu şekilde hayattan sökülüp alınanlar için şimdilik sadece isyan ağıtları yakılmakta. Katilleri cezasız bıraktırılmaya devam ediliyorlar çünkü.
Platform aileleri, son olarak Avukat Yusuf Ekinci cinayeti ile ilgili suç duyurusunda bulundu.
Ekinci, sadece emniyet teşkilatı, Özel Harekât birimlerinde bulunan Uzi marka silahla öldürülmüş ve bedeni 25.02.1994 tarihinde Gölbaşı ilçesinde bulunmuştu. Gölbaşı Cumhuriyet Savcılığı tarafından 1994/171 Hz. Numaralı dosya kapsamında yapılan soruşturmada, bugüne kadar geçen 17 yıl içerisinde herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır.
Bu anlamda, hepimiz gücümüzü, platform ailelerinin azaltılmak istenen güçlerinin yanına koymalıyız.
Ağıt sadece kuru bir sızlanma değildir. İçinde her zaman öfke ve itiraz barındırır.
Bu öfke ve itirazı barındırmayan ağıtların hükmü ancak mevta kabre inene kadar sürer.
Kuru ağıt yakmakla, olup bitene gülmek arasında pek de bir fark yoktur.
Toplumsal Bellek Platformu’nu yalnız bırakmamak, tarihi ve ortak utançtan kurtulmak demektir. Kanlı pusularda katledilenlerin onuruna sahip çıkmak demektir.
Kendinizi bundan mahrum etmeyin.
|