CHP, “Ergenekon fedailiği” yaparak önce bir “yemin krizi” yarattı; ardından geri basarak “yemin edip” TBMM’ye geri döndü. Bunu yaparken, BDP’yi de zora düşürdü.
BDP’nin, bambaşka nedenlerle ortaya koyduğu “TBMM boykotu”nu, kendi “yemin boykotu” ile gölgeledi, şimdi de durup dururken yemin ederek, BDP’yi “ofsaytta” bıraktı.
TBMM’nin yeni başkanı Cemil Çiçek, bugün BDP’lilerle görüşecek. Görüşmeye Ak Parti grup yöneticilerini de çağırdı.
Selahattin Demirtaş, “Başbakan’ın çağrısını değerlendireceğiz” diyor.
BDP, “TBMM boykotu”nu kaldıracaksa, en fazlasından, CHP’ninkine benzer bir “mutabakat metni” imzalayarak, yemin edeceğe benziyor.
Çünkü, CHP, ona pek fazla bir “manevra alanı” bırakmadı.
CHP’nin TBMM’ye dönüşünden sonra, BDP’nin tatile girmek üzere olan Meclis’e gelmemesinin tek bir anlamı olur:
Sonbahara kadar şiddet tırmanışının öncelik kazanması.
Bu da BDP’nin –dün değindiğimiz gibi- “rolü”nü ve “misyonu”nu anlamsızlaştırır, TBMM’ye sonbaharda dönüşü söz konusu olsa bile, onu da zorlaştırır.
Diyarbakır’da zaten DTK var
CHP’nin kendisini TBMM’ye “tescil ettirdiği” bir durumda, BDP’nin her hafta Diyarbakır’da toplanarak oynayacağı bir rol olmaz.
O tür bir rolü zaten DTK (Demokratik Toplum Kongresi) oynar.
BDP’nin anlamı bir “parlamento grubu” olmasında. Ankara’daki parlamentonun; Diyarbakır’daki değil.
İşaret ettiğimiz gibi, Diyarbakır’da BDP’nin kendine biçtiği rolü oynayacak, DTK zaten var.
“Kürt siyasi hareketi”nde “rol dağılımı”nda BDP, Ankara ve TBMM için söz konusu.
CHP’nin savrulması, Başbakan’a BDP’ye karşı manevra alanını daha da genişletecek imkanı sunmuştur. Tayyip Erdoğan, dün BDP için şunları söyledi:
“BDP’nin de önce kayıtlarını yapmasını ve yemin etmesini bekliyoruz. Yazıktır, bu yaz tatilini yeminsiz milletvekili olarak arazide dolaşmayı bırakmalı; en geç yarın bu yemini etmek suretiyle parlamentodaki yerlerini almalılar.
Bizi dışladılar diyorlar.
Hayır, sen kendini dışladın.
Diyarbakır’da toplantı yapmak ne. Sen bir kere adresi şaşırdın. Gel burda toplantı yap.
Milletvekillerinin toplantı yapacağı yer burasıdır.”
Bu sözler, muhatap olan açısından can acıtıcı nitelikte ama yanlış mı?
BDP’liler grup kurdular.
Ne grubu o? TBMM grubu. Diyarbakır grubu değil ki.
Peki, hükümetle bir “mutabakat metni” üzerinde anlaşmadan ve bunu “imzalamadan” TBMM’ye dönebilirler mi?
İşte, CHP’nin BDP’yi “ofsayta düşürdüğü” nokta tam burası.
“Mutabakat metni” mi, “geri basma” mı?
CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun pek önemsediği üç Ak Partili milletvekilinin altında imzası bulunan “mutabakat metni”nde ne yazıyor?
“Yemin krizi”ni çözen ve “mutabakat metni”ni ortaya çıkaran cümleler şunlar:
“Anayasa dahil tüm mevzuatın, hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz.”
Daha önce de, “Halkın egemenliği ve halkın iradesi, seçilmiş ve vekalet verilmiş milletvekilleri aracılığı ile TBMM’de hayata geçirilir.
, milletimizin kendilerine verdiği bu onurla görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz.”
Bu, “zevahiri kurtaracak” bir metin sayılmaz. Bu “mutabakat metni”nden Haberal ve Balbay’a ekmek çıkmaz. Nitekim, yemin etmemekte direnen CHP’li İsa Gök, “Mutabakat metninde ‘tutuklu milletvekilleri’ ifadesine bile yer verilmemiştir.
O zaman elde somut ne delil vardı ki alelacele yemin kararı alındı? Yani iki hafta öncesine göre bize bu tutumu aldıran gerekçelerden hangisi ortadan kalktı?” sözleriyle tepki veriyor.
İki hafta önceki gerekçelerden hiçbiri ortadan kalkmadı. Sadece CHP yönetimi “Dimyat’a pirince gideyim” derken “evdeki bulgurdan olacağı” hükmüne vardı.
O nedenle, Bülent Arınç’ın “mutabakat metni”ni “malumun ilamı” diye nitelemesi de doğrudur, Tayyip Erdoğan’ın “CHP diklenmiş ama dik duramamıştır” demesi de doğrudur.
CHP-BDP farkı
BDP’nin bu durumda diklenmesi ise, kendisini tümüyle TBMM dışında bırakmak sonucunun ötesinde, anayasa yapımı yerine şiddet tırmanmasına kapıları açacağı için hepten anlamsızlaştıracaktır.
“Zevahiri kurtaracak” bir yolu bugün ya da en kısa vadede bulup, TBMM’ye gelmelerinden ve anayasa yapım sürecine etkili biçimde dahil olmalarından başkaca bir çareleri yok.
CHP’den avantajlı bir durumları var. BDP tabanı, taktik pozisyon değiştirildiğinde, partisini terkedebilecek bir taban değil.
CHP, “yemin boykotu”nu sürdürseydi, intihar ederek ölümü seçmiş olacaktı. Şimdi “yaralı olarak hayatta kalmayı” tercih etti.
BDP ise “TBMM boykotu”na ilanihaye devam ile varlık nedenini iptal etmiş olacak. TBMM’ye döndüğünde ise capcanlı biçimde yasama alanına girmeyi tercih edecek.
|