Bu yazıyı Meclis’in bahçesinde döktüm bilgisayarın ekranına. Bazı milletvekilleriyle paylaştığımız masada ben tuşlara basarken, TBMM Başkanı Cemil Çiçek geldi yanımıza. Yemin krizinin çözülmesi duayen siyasetçinin yüzünü güldürmüştü.
“Adınız yetti, kriz çözüldü” diyenlere Çiçek’in yanıtı mütevazılık vurgusu taşıyordu: “Siyasette hiçbir başarı bireysel değildir. İşin böyle sonuçlanmasında Sayın Cumhurbaşkanımız’ın, Sayın Başbakanımız’ın, Sayın Ana Muhalefet Liderimiz’in, partilerin Sayın Grup Yöneticileri’nin katkıları, emekleri var.”
Sordum:
- Pekiyi, “Ne değişti? Ortada bir söz, bir taahhüt yok. Muhalefetin tepkilerine yol açan durum, aynı şekilde duruyor yerli yerinde” görüşüne ne diyorsunuz? Çiçek’inki tam bir ‘kurt politikacı’ cevabıydı:
- Ben sözlerime noktayı, emeği geçenlere teşekkürle koydum. Gerisini ben konuşmam ama herhalde o durumun faturası da bana kesilecek değil. Cemil Çiçek’in bahçe sohbetindeki bir cümlesini de kayıtlara geçirmekte fayda var. Hem yemin krizinin çözüm sürecindeki rolünü anlamak hem de gelecekteki muhtemel krizlerde takınacağı tutumu öngörebilmek için:
- Ben siyasette, eğer varsa, yüzde bir ihtimali zorlamadan, diğer yüzde 99’a ilişkin kesin hüküm vermem.
Yemin et iyi misin?
Bir eski bakan:
- Merhaba nasılsın?
Bir gazeteci:
- İyiyim sağolun.
Aynı eski bakan:
- Yemin et.
Sessizlik... Gazetecide şaşkınlık...
Eski bakan (Gülerek):
- Gerçekten iyi misin, yemin et...
Ve kahkalalar...
TBMM Kulisi’nde dün, günün esprisi buydu işte.
Aman CHP’yi tahrik etmeyelim
Bahçede ve kuliste, AK Partililer sadece kendi aralarında konuştular, “Şimdi ne oldu? Ne değişti de CHP yemin etmeye karar verdi” diye. İktidar milletvekillerinin çoğu, “CHP, yemin etmeme eyleminin sonuçlarını gördü, hatasını anladı. Yanlıştan dönmek için zaten bir bahane arıyordu. Bu formülle kriz bitti” diyordu ama bu düşüncelerini hiç paylaşmadılar CHP’lilerle. Hatta bu sohbetlerde, “Başbakanımızın dediği gibi, işte tükürdüklerini yaladılar” diyen de vardı; “Biz CHP’ye ne bir söz verdik, ne bir taahhütte bulunduk” diye konuşan da. Ama AK Partililer’in istisnasız hepsi, “Aman tahrik etmeyelim, aman rahatsız etmeyelim” deyip, bırakın seslendirmeyi, siyasi rakiplerine hiç hissettirmediler bile bu görüşlerini.
Yemin tamam da...
İki parti arasında varılan mutabakatı özetleyen metin, tecrübeli bir ‘diplomat’ın kaleminden çıkmış gibiydi. İki tarafın da kendi penceresinden okuyabileceği ve tarafların - tabiri caiz ise - işlerine geldiği gibi yorumlayıp, yansıtabileceği türden. Başbakan’ın beyin takımından bir milletvekiliyle konuştuk kuliste. Sohbetin özeti şu: Aslında değişen bir şey yok. Çünkü iktidarın; CHP’nin, MHP’nin ve BDP’nin yargı kararıyla Meclis’e gelemeyen milletvekillerine Ankara bileti verecek bir yasa değişikliği yapmak gibi bir düşüncesi kesinlikle yok. “Kendi kendinize bir duvar örüyorsunuz, sonra da bizden (iktidardan) o duvarı yıkmasını bekliyorsunuz. Biz örmedik ki, biz yıkalım o duvarı. Çözüm önerecek olan, o soruna sahip olanlardır.” Erdoğan’ın stratejistlerinden olan vekilin bu cümlesi, muhalefetin yakın geleceğe dair umutlanmaması gerektiğini gösteriyor.
Meclis’te şike gündemi
Meclis kulislerinin, ‘yemin’ gündemiyle yarışan sohbet başlığı ‘futboldaki şike soruşturması’ydı dün. Tutuklamalar, sokakta yaşanan olaylar, yeni gözaltılar... İstanbul’da yürüyen soruşturmanın Meclis Kulisleri’ne yansıması, geleceğe dair merak dolu sorular oldu. Bir de geçmişi hatırlatanlar vardı. “Sivas kalecisi Korcan’ın tutuklandığını düşününce, bir Galatasaraylı olarak, 1993’teki 8 - 0’lık Ankaragücü - Galatasaray maçını düşündüm. Bugünkü yasalar o dönemde olsaydı, kaleci Zalad’ın hali nice olurdu. Korcan tutuklandıysa, Zalad herhalde ağırlaştırılmış müebbete mahkum olurdu.” Espriyle karışık bu değerlendirmenin bile yapıldığı futbol sohbetlerinin hepsi, “Durun bakalım, yargı kararını versin. Ama bu süreçte insanların peşinen suçlu ilan edilmesine de, hep birlikte karşı çıkmalıyız” sözleriyle tamamlandı. Tabii ki öyle... Yargı kararı elbette beklenecek ama yakın dönem gündemini asıl Türkiye Futbol Federasyonu’nun vereceği karar belirleyecek. Ve sanırım, hatta korkarım; o karar sonrası kimse adli yargıdaki dava süreciyle ilgilenmeyecek.
|