DiZiLERDE TÜRBANLI KADIN OLSA NE OLUR?

27 Eylül 2011 Salı, 08:29

Başörtülü kadınlar neden dizi kahramanı olamıyor? “Cesur” sahnelerde oynayamayacakları için mi? Peki, kadınlara sadece ‘tecavüz edilen, öpüşülen’ sahnelerin layık görülmesi acıklı değil mi?



Bir süredir “Türbanlı kadın neden dizilerde oynamıyor?” türünden bir tartışma aldı başını gidiyor. Tuna Kiremitçi’nin sorusunu, ‘başörtülü gotik genç yazar’ Esra Elönü, “Abi reytingimiz yok” şeklinde yanıtladı. Ertuğrul Özkök’se “Peki tecavüz, öpüşme sahnesinde oynayabilecekler mi?” sorusunu yöneltti. Bu diyaloglardan şunları anlıyoruz:
1-Türkiye’deki kadınların yüzde 60’ının başörtülü (türban, tülbent dahil) olduğu iddiası kabul edilse de ‘piyasa’da temsil edilmiyorlar. Bu, ‘istenmedikleri’ anlamına mı geliyor? Yoksa seks objesi olarak sunulamamalarından mı?
2-Türbanlı kadının ‘reytingi’ yok çünkü ya gerçekçi biçimde canlandırılmıyorlar ya da varolan mütedeyyin kadın portreleri ilginç değil.
3-En önemlisi, bir kadının ancak ‘tecavüz, öpüşme, kırıtma’ gibi sahnelerde oynayarak varolabileceğini teyit etmiş oluyoruz. Haricinde bir kadın nasıl bir dizide oynayabilir, değil mi ama?

Mağdur kadın portresi
Sahi, yerli dizilerdeki kadın kahramanlar ne kadar gerçekçi? Başrolde olması için ‘tecavüz mağduru bir kurban’ olması şart mı? Yahut arzulanan, perde arkasında entrika çeviren bir kadın mı olması gerekiyor? Türbanlı kadının dizilerde yer bulamamasından önce kadının dizilerde nasıl canlandırıldığına bir kafa yorsak ya! Mesela neden meslek sahibi bir kadının ‘reytingi’ yok? Dizide ‘iş sahibi’ bir kadın canlandırılsa bile birtakım dosyalarla etrafta dolanmaktan başka bir ‘iş’ yaptığını gördünüz mü? Ne iş yapıyor, nasıl para kazanıyor, belli değil.
En fazla sekreter-asistan gibi meslekler uygun görülüyor kadınlara. Haricinde hepsi ev kadını veya ev kızı maşallah. Bekliyorlar paranın bir yerlerden akmasını. Ya babacıklarından, ya kocacıklarından geçiniyorlar. Dikkat ederseniz popüler dizilerin kadınları, asıl (erkek) kahramanın sevgilisi, karısı ya da annesi. Bu edilgen durumdan şikayet eden pek yok!
Hal böyleyken türbanlı kadının dizilerde temsilini tartışmadan önce, kadının dizilerde nasıl gösterildiğini tartışmaya ihtiyacımız var. Bu ülkede her gün 2-3 kadın öldürülürken herhalde dizilerdeki kadın tasvirini de gözden geçirmek gerekiyor.



BEYOĞLU’NDA OTURMA YASAĞI SÜRÜYOR

* Beyoğlu’ndaki ‘masa’ yasağı genişleyerek devam ediyor. Anlaşılan o ki Beyoğlu Belediye Başkanı “Ramazan nedeniyle yasak getirildi” iddiasının gerçek olmadığını kanıtlamak için çabalıyor. Bu çabası, Beyoğlu’nun ruhsuzlaştırılması adına yeni adımların atılmasına neden oluyor.
* Cuma akşamı, herhangi bir yerde, dışarıda oturmak için boşuna dolandım durdum Beyoğlu sokaklarında... En ‘sote’ yerler bile dükkanın önündeki her şeyi kaldırmış. Buna çıkmaz sokaklar da dahil!
* Misal, Ara Cafe. Galatasaray Lisesi’nin hemen yanındaki mekan, zaten çıkmaz bir sokakta. Buna rağmen masalar kaldırılmış, bu güzelim havada herkes içeriye yığılmış.
* Benzer bir şekilde, Salt Bistro da çıkmaz bir sokakta. Kendi bahçesi olan ve birkaç masadan fazlası zaten konmayan mekana da zabıta gelip “Kaldırın” demiş. Nedenini sormayın, yok!
* Asmalımescit’se nötron bombası atılmış kadar ıssız. “Trafik rahatlasın” diye yol kenarlarına beton direkler konmuş. (Bilen bilir, buradaki sokaklar zaten yaya trafiğine açık. Ha, yayanın da yürümesi engellenmek isteniyorsa beton blokları dökmeye devam etsinler, yakışır!)
* “Yayalar masalardan yürüyemiyor” deniyordu. Ne var ki sokaklardan masaların kalkmasıyla yayalar da havaya uçtu! Sokaklar terk edilmiş gibi.
* Beyoğlu Belediyesi’yle esnafın arasındaki görüşmeler henüz sonuç vermedi. Dileğimiz, bu duruma mantıklı bir açıklamanın getirilmesi. Masa sayısı sınırlanabilir ancak tümünün kalkmasını emretmek, sadece eğlence düşmanlığıyla açıklanabilir.
* Bir kez daha Beyoğlu Belediyesi’ne sesleniyorum: İnsanları açık havada oturma keyfinden men etmekle sadece komik duruma düşmekle kalmıyor, Beyoğlu’nun ruhuna zarar veriyorsunuz.

Kaynak : Mehveş Evin/Milliyet