Biliyorsunuz seçim öncesi PKK lideri Öcalan “15 Haziran’a kadar zaman veriyorum, taleplerimiz konusunda olumlu adım atılmazsa artık ‘devletin benimle yaptığı görüşmeleri’ filan dinlemem, terör başlar” demişti. Seçimden sonra çelişkili açıklamalar yaptı; önce “eylemsizliğin 15 Temmuz’a kadar uzayabileceğini” söyledi, arkasından “Biz yeni kabineyi filan bekleyemeyiz, eski kabineyle çözüm bulsunlar” dedi ama bu açıklamalar sürecinde bile PKK eylem yapmayı, mayın döşemeyi, askerleri arkadan vurmayı sürdürdü.
Silah bırakmamış olan terör örgütüyle başlatılan açılımın, örgütün bugüne kadar “terörü bir baskı aracı olarak kullanmaya” devam ettiği bir görüşme sürecinin yanlışlığı şimdi daha da açık şekilde ortaya çıkıyor. Eylemler, terör cinayetleri hız kazandı. 2 Temmuz’da ‘Bedeli terör kurbanı askerler ödeyecek’ başlıklı yazımda terörün artacağının belli olduğunu, örgütün artık “ne kadar ölüm olursa taleplerinin karşılanmasının o kadar çabuklaşacağını, bu taleplerin bazılarının toplum nezdinde yaratacağı tepkilerin de böylelikle hafifleyeceğini” anlamış bulunduğunu yazmış ve ‘hükümet eğer bu sorunu çözmeye niyetliyse hiç zaman kaybetmemeli, artık her geçen gün yeni şehitler anlamına gelir’ demiştim.
YENİ EVLİ, GENCECİK KURBANLAR!
Bunları, bu “tahmin bile değil, ‘görünen köy kılavuz istemez’ misali öngörüleri” yazarken hep ‘umarım yanılırım’ da diyorum ama hayır, görünen köy gerçekten de görünüyor zaten. Salı sabahı Hakkari’de hem de sivil kıyafetle göreve gitmekte olan 2 uzman çavuş daha kanlı bir terörist pususunun kurbanı oldu. Birinin eşi beş aylık hamile, diğeri daha 1.5 ay önce evlenmiş. Ve BDP’li Hasip Kaplan çıkıyor “hepsi de terör eylemleri nedeniyle ortaya çıkmış olan ölümlerden söz edip milyonlarca kez özür dilerken “Cansız bedenlerinizden yükselecek insanlık feryadı bu ‘kirli siyaseti’ sona erdirecektir” diyor. “Bu terörist faaliyetlerini sona erdirecektir” demiyor, oysa madem ki çözümü Meclis’ten bekliyorlar, ortakları PKK’ya “insanların canını almadan beklemelerini söyleseler, canlı bombaları övmeseler olmaz mı ?
Bu ne çelişkidir, onun özrüyle ölenler geri mi gelecek? Cinayetin, terörün özrü mü olur?
Bu arada Meclis neyle meşgul, didişmekle... Yemin krizini iyice düğümlemekle... İktidar partisi ile Ana Muhalefet Partisi karşılıklı açıklamalara devam ediyor, BDP “yeni anayasa sadece AKP ve MHP tarafından yapılamaz” diyor, tam bir kaos. Şehitlerden söz eden bile yok, birçok gazetede (nedense medyada önemsiz sayılır oldu, gözden kaçırmak marifet oldu bu “en önemli” haberleri) şehit haberleri birinci sayfalarda yer de bulamıyor artık.
TBMM’NİN GÖREVİ!
Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, kaybedilen her şehitle bu toplumun içi kan ağlıyor. TBMM’nin görevi derhal partiler arasındaki sürtüşmeleri gidererek teröre “ÖYLE YA DA BÖYLE” çözüm bulmaktır. Madem ki “devlet” bugüne kadar PKK terör örgütü ile, liderleri ile görüşmeler yaptı, sonucunu getirmek, yeni anayasa veya her ne ise çözümünü bulmak zorundadır. Sonunda terör örgütü ile anlaşacaklarsa, bunu “daha çok hayat kaybedilmeden” yapmalılar, zira gelinen noktada, son terör olaylarında “açılım”ın, yaratılan büyük beklentilerin ve tabii Hatip Dicle ile diğer KCK’lı seçilmişlerin durumunun da büyük rolü var ve zaten bu Hasip Kaplan’ın sözlerinden de belli.
Hükümet en kısa zamanda çekişmelere son verip, yemin krizini bitirip diğer partilerle birlikte çözüme yönelmek zorundadır, her şehitte “TBMM’nin kaybettiği zamanın sorumluluğunu” unutmasınlar!
*****
Kenan Evren aramış!
12 Eylül darbesinin komutanı Kenan Evren Pazartesi günü beni aramış, Pazartesi’leri tatil günüm olduğu için ulaşamayıp eşimle konuşmuş. Yazılarımda ‘Savcıdan özel izinle tatile gittiğini’ yazdığımı, oysa izinli olmadığını, Ankara’da evde oturup kararı beklediğini anlatmış.
Söylediklerinin notu aynen bana verildi; “Bu seneki tatil de rezil oldu, Ağustos’ta adli tatil başlayacak, o zaman gidebilirsek gideriz. Bu da alnımıza yazılmış” demiş. Söylediklerine bakınca “sanki ortada ona yapılmış büyük bir haksızlık var” havasında bir konuşma. Oysa bırakın “tatilin rezil olmasını”, onun yaptığı darbeyle binlerce insanın ve ailelerinin bütün hayatı rezil oldu, arada sayısız masum insan da yandı, işkenceler yapıldı, yaşamını yitirenler arasında yaşı büyütülerek idam edilen gençler vardı, halkın oylarıyla seçilmiş insanların indirildiği koltuklara kendileri kuruldular.
İDDİALARLA YILLARCA HAPİS YATILIRKEN...
Benim ailem her üç darbenin mağduriyetini yaşamış, babam 12 Eylül’ün üzüntüsü içinde hayatını kaybetmiş olduğu için kusura bakmasın onun “ama her gün olaylar yaşanıyor,kan dökülüyordu” mazeretini anlamaktan acizim(!) Darbeden sonra kısa sürede olayları nasıl durdurdularsa, hükümetle anlaşarak, koordine çalışarak, demokrasiyi ortadan kaldırmadan da gayet güzel yapabilirlerdi.
12 Eylül’ün de, başka bir darbenin de mazereti olamaz, bu nedenle “alnına yazılan”ın sebebi de kendisidir. Ama merak buyurmasınlar, ben mutlaka tatile gideceklerini düşünüyorum, bir yanda “iddialar üzerine insanların yaşam haklarının gaspedildiği” hukuk dışı bir düzen ortaya çıkmasına rağmen, kanıtlanmış bir suçları olmadığı halde “milletvekili seçilmiş insanların görevini yapması engelleniyor” olmasına rağmen, gerçek darbe yapanların ve gerçek muhtıra verenlerin en azından “tarih önünde mahkum edilmesi”nin bile gerçekleşmeyeceğine inanıyorum. Mağdur ettikleri insanları, aileleri, çaldıkları hayatları akıllarına bile getirmeden, yaptıklarıyla gurur duyarak “bugün olsa yine yapardım” diyerek geçip gidecekler. Türkiye “darbelerle hesaplaşılıyor” teranesini dinlemeye devam ederken!
*****
Sokak Hayvanları için büyük adım!
Günlerdir aralıksız “sokak hayvanlarına yardım ve bakım, kısırlaştırma ve annesiz bebekleri, hasta ve hamile olanları koruma” konusunu yazıyorum ama galiba sonunda çözüm adımları tam tahmin ettiğim gibi İstanbul’dan başlayacak, dün güzel haberler aldım, yarın sizinle paylaşacağım. Bu konunun çözümü bulunana kadar durmak yok!
|