Ara seçim tehdidi tutar mı?

06 Temmuz 2011 Çarşamba, 08:52

MURAT YETKİN/ Radikal

AK Parti'nin ara seçim imasıyla krizin dip noktası az çok görüldü. Şimdi dönüm noktası bekleniyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan, “Tükürdüğünü yalayacaklar” söylemiyle zaten CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun manevra alanını daraltmayı amaçlamıştı.
Dün AK Partili Mustafa Elitaş, CHP’lilerin yemin etmek için 15 Temmuz’a dek vakti kaldığını söyleyerek baskı çıtasını biraz daha yükseltti.
Aslında bu hamleyle krizin dibinin nerede olduğu da görüldü: Krizin dibinde bir ara seçim var. Mantık şöyle işliyor: AK Parti, mevzuatın verdiği yetkiye dayanarak, beş oturuma mazeretsiz katılmayan vekilin üyeliğinin Başkanlık Divanı teklifi ve Genel Kurul oylamasıyla düşürülebileceği kozunu oynayabileceğini söylemiş oluyor. Bu durum, yine AK Parti’nin yeterli çoğunluğa sahip olduğu Genel Kurul kararıyla ‘boşalan’ sandalyeler için ara seçime gidilmesi ihtimalini doğuruyor. Bu da CHP’den (ve muhtemelen BDP’den) boşalacak sandalyeler için gidilecek neredeyse genel seçim boyutlarında bir ara seçimde, bugün CHP ve BDP’lilerin seçildiği yerlerin bir kısmının AK Parti’ye gitmesi ve belki de AK Parti’ye anayasal çoğunluk getirmesi anlamını taşıyor.

Kılıçdaroğlu dünkü açıklama üzerine partisinin yetkili kurullarını toplayarak, tarihin özgürlük ve demokrasi için ödenmiş bedel örnekleriyle dolu olduğunu, kendilerinin de her bedeli ödemeye hazır bulunduğunu ve şantaja boyun eğmeyeceklerini söyledi.
Muhalefet partisi vekillerinin kendilerine seçim yoluyla verilmiş yemin hakkını kullanmaması, bunu bir demokratik protesto görmesi bir şeydir, iktidarın oy çoğunluğunu kullanarak muhalefet partilerini Meclis’ten çıkarması bir başka şeydir. Böyle bir hareket, yasalara uygun olsa bile, yalnızca bugünkü siyasi dengeler üzerinde değil, kapıda bekleyen anayasa yazımı ve Kürt mesesi üzerine de siyasi ahlak gölgesi düşürür, yaralar.
Meclis’te bu tartışmaların yapıldığı güne Yüksekova’da iki askerin suikast sonucu şehit edilmesi ve Ankara’da bir askeri servis aracının bombalı saldırıdan kıl payı kurtulması olaylarıyla başladı.

Başbakan Erdoğan, MHP ile ‘ortak akıl’ bulunduğu takdirde anayasa üzerinde çalışılabileceğini söyleyerek adeta CHP ve BDP’ye nispet vermişti. Ancak MHP’li Faruk Bal, yeni anayasanın bir parti tarafından yazılması ne kadar yanlışsa, yalnızca iki parti tarafından yazılmasının da aynı şekilde yanlış olacağını, bu konuda partiler ve toplumdan geniş katılımın gerekli olduğunu söylüyor. AK Parti’nin anayasa ve Kürt meselesine CHP ve BDP olmaksızın çözüm bulması kâğıt üzerinde mümkün olsa da ne kadar işler? Bu konuda görüş birliği yok.
Gerçi AK Partili Bekir Bozdağ da Erdoğan’ın aslında bütün partilerin atılımını kastetmiş olduğunu söyledi dün.
Yeni Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile bir görüşme yapan CHP’li Akif Hamzaçebi ise AK Parti’nin bu kozu oynayabileceğine hiç ihtimal vermiyor; “Anayasa ve Kürt meselesi çözüm beklerken, ara seçime gitmeye çalışmak gerilimi arttırır” diyor.
CHP, Çiçek’in 30 küsur yıllık siyaset tecrübesiyle bir çıkış yolu, özellikle de CHP’yi küçük düşürmeyecek bir çıkış yolu bulacağına inanıyor. Artık krizin dibini gördük, haklı da olabilirler.