PES ETME LEYLA!

20 Eylül 2011 Salı, 06:54

Devlet, vatandaşın kiminle görüşüp, kiminle görüşmeyeceğine karar verebilir mi? Tortum’da 17 yaşındaki Leyla’nın başına gelenler, hukukun nasıl katledildiğinin ve en temel hakların çiğnendiğinin kanıtı.


Pes dedirten HES kararı! Leyla “Pes” dedi! Haber, geçen hafta bu başlıklarla verildi... Peki olay neydi? Erzurum’da yapılmak istenen bir HES’e karşı düzenlenen oturma eylemine katılan 17 yaşındaki Leyla Y.’ye inanılmaz bir ceza verildi: Eyleme katılanlarla görüşmeme ve inşaat alanına girmeme cezası!
Şehirde yaşayan bizler bile bu kararın, herhangi bir ‘eylem’ ve ‘ceza’ haberi olmadığını idrak edebildik. Hukuken hiçbir dayanağı olmayan ‘Leyla kararı’, bir insanın en temel haklarını savunmasının nasıl kısıtlandığının, vatandaşın maddi ve manevi baskıyla en basit sivil eylem hakkının bile engellendiğinin kanıtı. Kimse şunu anlamak istemiyor: Bu insanlar, köyde yaşayıp sebze-meyve bahçelerinde ektikleriyle geçimlerini sağlıyor. Sadece Leyla ve ailesi değil, tüm köy halkı uzun süredir su haklarını, yani yaşamlarını savunmak için direniyor.

Aile boyu baskı
Eh tabii... Erzurum’un Tortum ilçesinin Bağbaşı beldesine bağlı Ödük vadisi, sivil toplum kuruluşları dışında kimsenin umrunda değil! Ancak işler bu noktaya gelince öğreniyoruz olan biteni. Leyla’nın ceza üzerine ‘pes ettiği’ haberleri de kısmen doğru. Daha evvel babasına, şirket eylemlerinde ‘şirket yetkililerine hakaret ettiği’ gerekçesiyle 5 bin liralık tazminat davası açılmış. Hatta annesine 250 TL para ve adli takip cezası verilmiş. Kızkardeşinin de ifadesi alınmış.
Leyla, “Bu cezalar üzerine korktuk, suyumuzu savunan halkımızı yalnız bıraktık” demiş. Dikkatinizi çekerim, mesele Leyla’dan ibaret değil: Köylüler, Türkiye’nin dört bir yanındaki başka köylüler gibi iş makinalarının önünde yatarak, oturarak haklarını savunmaya çalışıyor. Çünkü ne devlet, ne de hukuki düzenlemeler onların hakkını gözetiyor.

Uyuyun siz daha
Köyde yaşayan, kendi yetiştirdikleriyle yaşamaya çalışan insanlar için bu para cezaları, hayatlarını söndürecek nitelikte. Aralarında tekerlekli sandalyeyle eyleme katılanlar var, çoğu da kadın. Şimdi bu insanlar için devlet, gazetecilere yaptığı gibi “Terörist” mi diyecek? Palpet gibi şirketler, devlet desteğini arkalarına alarak dilediği gibi vadilere giriyor. Başta şirketin maddi vaatlerine boyun eğen köylerin başına gelenlerse sır değil. Anadolu’nun dört bir yanından toplanıp Ankara’ya yürüyen insanların seslerinin bastırılması bundan. Bilmeyin, sesinizi çıkarmayın ve Leyla gibilerini marjinalize edip unutun diye!
Oysa bugün çocuğunuzu temiz, katkısız yiyeceklerle besleyebiliyorsanız bu ancak Leyla ve ailesi gibi köylülerle mümkün. İşte bunu unutuyoruz hepimiz. Jandarma zoruyla karakollara götürülen, para ve tecrit cezalarına çarptırılan bu insanların ürettiklerinin yavaş yavaş tükendiğini anladığımızda maalesef çok geç olacak.



İSTANBUL SiLÜETiNE GELEN EPOSTALAR


Cumartesi Milliyet’te yayınlanan ‘Silüetini sildiğimin İstanbul’u’ yazısıyla ilgili gelen epostalarınıza teşekkür ederim. İki okurun öneri ve tespitleri şöyle:

1-DC’DEKİ YASAK UYGULANSA
“Köşenizi okuduğumda birkaç gün önce benim de Kadıköy’den vapurla geçerken içim sızlayarak gördüğüm manzarayı hatırladım.
Ben ABD’de Washington’da yaşıyorum. İstanbul’a her geldiğimde yükselen gökdelenleri gördükçe ülkemizin kalkınmasıyla gurur duyarken çarpık yapılaşmadan dolayı üzülüyorum. Washington’da Washington Monument’den daha yüksek bina yapılması yasak. Hemen nehrin karşı kıyısında, Virginia’da ise yapılabilir. İstanbul için tarihi yarımadaya en azından böyle bir yasak getirilemez mi?”-E.GÜNGOR

2-GÖZDEN KAÇAN KADIKÖY
* “Tarihi Yarımada’nın arkasından yükselen üç devasa yapının benzeri ve belki de daha büyüğünün inşaatı sessiz sedasız Kadıköy’deki eski Meteoroloji Müdürlüğü arazisinde devam ediyor. Bu projenin Anadolu yakasının en yüksek ve en büyük inşaat projesi olacağı söyleniyor.
* Ne hikmetse bu proje de Taşyapı tarafından yürütülüyor. Zira bu şirketin silüeti bozma ayrıcalığına sahip olduğu Double Tree Oteli’yle de biliniyor.
* İsyan ettiğim nokta şu: Vatandaş “Eskiyen apartmanlar yenilensin, depreme dayanıklı olsun, değer kazansın” diye müteahhite verip yeniden inşa ettirmek isteyince varolan metrekare alanının yüzde 80’ini yaptırabiliyor.
* Felek, her türlü imar yönetmeliği ve şehir planlama mimari estetiğini tanımadan yıkıp geçen taşyapıcılara ve benzerlerine rantı bol kepçe dağıtırken bu ülkenin diğer vatandaşlarını cezalandırıyor.” O. Şişmangil

Kaynak : Mehveş Evin/ Milliyet