Düşüncelerimden ötürü bazıları bana kızacak ama ne yapayım ki kendimi tutamıyorum artık.
Memlekette Kürt sorunu diye bir şey olduğunu kabul etmiyorum. Kim ne derse desin.
Yıl 1989 du. SHP zamanıydı. Eski İnsan Hakları Bakanı ve İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu o zamanlar sanırım SHP MYK üyesiydi.
Bir gün Kadıköy İlçeye elinde kocaman bir klasörle gelmişti. Ben de o zamanlar İlçe Kültür Eğitim Komisyonu Sekreteriydim. Toplantımıza girerek elindeki klasörün partinin çalışmakta olduğu Kürt Raporu olduğunu ve üzerinde bizlerinde çalışmalar yapmamızı söyledi.
Raporun adı tuhafıma gitmişti. O zamanlar tıfıl bir partiliydim. Hemen Kürt Raporu başlığına itiraz etmiştim.
Çok iyi hatırlıyorum. Kürt raporu dersek insanları ayırmış oluruz efendim, bunun adı olsa, olsa Güneydoğu Raporu olmalıdır demiştim.
Sonraları bu raporu çok değerli arkadaşlarımla günlerce satır, satır çalışmış ve bazı eklemeler ve düzeltmeler yaparak Genel merkeze yollamıştık.Tabi genel merkez değerlendirme yapmıştı sanırım.
Rapor Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Van, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Malatya, Batman, Şırnak ile ilgiliydi.
Rapordaki barış sözüne de itirazım olmuştu sonraları.
Biz kimseyle küs değiliz ki! Demiştim.
Rapor mükemmeldi. O tarihlerde bu rapor hayata geçirilebilseydi bugünkü sorunlar olmazdı.
Sanırım bu raporun MUHALİF GAZETE bir bölümünü yayınlayacaktır.
***********
Gelelim günümüze.
Bu rapor ve başbakan Erdoğan’ın ne olduğu bilinemeyen açılımı kayda geçmedi ama tehditlerden, zorbalıktan usandık yani.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan;
“Bu sorunu çözemezseniz ve Kürtler ‘bu Ankara meclisi, bizim meclisimiz değildir artık’ duygusuna kapıldığı an, Tayyip Erdoğan iktidarı ve şurekası 6 ay ayakta kalamaz. O zaman halkın başkaldırı hakkı doğar, meşru hakkı doğar” demiş.
Bu ne demek oluyor şimdi?
Açık seçik halkı isyana sürüklemenin dışında bir çeşit darbe ve iç savaş tehdididir.
Bu adamların derdi, ekonomik kalkınma, kültürel sorunlar değil vatanı bölme istekleridir.
Hasip Bey kusura bakmasın ama bu sözlerini hiç onaylamadığım gibi şiddetle kınıyorum.
Hasip Bey, Hasip Bey! Kendinize gelin artık ya.
Bir tek güneydoğuda mı sorun var?
Memleket neredeyse batıyor. İşsizlik, yoksulluk ne ararsan var zaten can burnumuzdan çıkıyor, tüm bunlara rağmen Güneydoğunun kalkınması için ne gerekliyse yapılsın istiyoruz.
Biz istiyoruz ama siz istemiyorsunuz. Bu bir gerçekTİR.
Yıllarca oralara gönderilen gencecik öğretmenleri, doktorları bağlı bulunduğunuz PKK hep katletti.
Bölgenin ekonomik ve toplumsal geriliğini gidermeye dönük tüm girişimleri mahvettiniz.
Tehditlerle oradaki halka kepenk kapattırdınız. Çocukları dağa kaçırdınız ve vatan haini yaptınız.
Şimdi kalkmış Ankara Meclisi, bizim meclisimiz değildir artık’ gibi boyunuzu aşan sözler ediyorsunuz. Bu bir kışkırtıcılıktır, bu tıpkı Arap ülkelerindeki gibi halkı isyana yönlendirmektir.
Size zaten bahane lazımdı. Hatip Dicle’nin milletvekili olması engelini sanırım biliyordunuz. Bunca yıllık vekiller olarak elbette biliyordunuz. Amacınızın başka olduğu belli oluyor zaten.
Kabahat sizde değil işi bu duruma getiren YSK nındır.
Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz ha!
Diyarbakır’ı Kürdistan başkenti ilan etmeniz, kendinize göre sınırlar belirlemeniz ve de dediğimizi ya yaparsınız ya da iç savaş çıkartırız sözleriniz yetti artık. Yetti be!
Devleti tehdit etmek sizde, kendi kendinize kırmızı çizgiler çizmek sizde, pusu kurmak, askere, polise kurşun sıkmak, araçları yakmak, devlet malına zarar vermek velhasıl tüm muzurluklar sizde.
Siz tüm Kürtleri temsil etmiyorsunuz. Size bu hakkı kim verdi ki?
Ateş olsanız cürümünüz kadar yer yakarsınız.
Böyle tehditlerle bir şey elde edemeyeceğinizi anlamadınız halen. Sorunlar masada çözülür bununda yolları adam gibi adam olmaktan geçer.
Bu iktidar nasıl bir iktidar ki size bu kadar müsamaha gösteriyor hayret ki hayret.
Bir tarafta hayali delilsiz, kanıtsız suçlamalarla insanları Silivri’de tutan zihniyet her şeyinize göz yumar oldu.
Ben şahsen artık yeter diyorum. Sizde benim kadar özgürsünüz bu vatanda. Köle değilsiniz, kul değilsiniz.
En büyük silah kaçakçılığı, uyuşturucu tacirliği kimlerde acaba? Değirmenin suyu nereden gidiyor bu PKK ya.
Büyük kentlerde yalılarda oturanlar, altlarında son model arabalar olan Kürtler yok mu?
Bizler bin senedir kız almışız, kız vermişiz akraba olmuşuz. HEPİMİZ ÖNCE İNSANIZ.
Bizler kardeşçe yaşamaya devam etmek istiyoruz. Sorunlar çözülsün istiyoruz. Mutlu bir Türkiye istiyoruz.
Siz bölücüler istemiyorsanız keyfiniz bilir diyorum artık.
Acaba sizlerden hanginiz toprak reformu yapılsın, aşiretlik kalksın, feodal yapı yok olsun istersiniz ha?
Derdiniz vatanı bölmek sadece.
Ha, iş o raddeye gelirse orada durun, biraz daha düşünün derim. Zararlı çıkacak olan bölücü kesim olur.
O zaman sanmayın böyle sadece seyrederiz. Bizde taşla, sopayla sizinle mücadele ederiz gerekirse. Vatanı böldürmeyiz, bölmeye kalkanın da karşısına dikiliriz.
Bakın arkadaşlar, bu güzel vatan hepimize yeter. Güneş hepimiz için doğar. Yağmur hepimiz için yağar.
Gökyüzü ve oradaki yıldızlar hepimizindir. O zaman bizlerde hepimiz el ele olalım, gelin sorunları birlikte çözelim. Dünyanın gözü verimli topraklarımızda, vatanımızdayken bu kargaşa ile onları sevindirmeyelim.
*****
Not: Ben hiçbir zaman etnik kökene bakmadım, ayırt etmedim. Benim için önemli olan insandır. İnsanı kaybetmek çok kolaydır ama mühim olan kazanmaktır diye düşündüm hep.
Bu son sözlere çok içerledim ve de inanın üzüldüm bir vatandaş olarak. Amacım kimseyi incitmek kırmak değildir. Yani sabır taşı olsa çatlardı derle ya galiba benim taş çatlamaya başladı. Özür dilerim.
|