CEMAATİN HEDEFİNDE NEDEN BEŞİR ATALAY VAR

02 Eylül 2011 Cuma, 07:56

Taraf'ın polis kaynaklı yazarları Mehmet Baransu ve Emrullah (Emre) Uslu'nun Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a nasıl eleştiriler getirdiklerini daha önce analiz etmiştik.

Şimdi bu ikiliye, cemaatin İngilizce yayınlanan gazetesi Today's Zaman'ın genel yayın yönetmeni Bülent Keneş de katıldı. Keneş, Zaman gazetesinde yer alan “PKK ve Kürt Sorunu” ile ilgili yazısında isim vermeden Beşir Atalay'a göndermede bulundu.
AKP hükümetinin PKK terörünü bitirebileceğini söyleyen Keneş, yazısını şu satırlarla sonlandırdı:

“Yeter ki, Kürt açılımını akamete uğratan, başarısızlığın en büyük müsebbibi olan en yakınındaki bazı isimler Erdoğan tarafından ödüllendirilmeye ve daha kötüsü Kürt sorununun çözümü konusunda yetkilendirilmeye devam edilmesin.”

Evet, cemaatin prenslerinden Bülent Keneş, isim vermeden terörle mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın bu alanda görevlendirilmemesini istiyordu.
Peki, ama neden?

Neden Kürt Açılımı'nın koordinatörü, terörle mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hedefteydi?

Atalay cemaatin Kürtler üzerindeki planlarına engel olarak mı görülüyordu?
Meselenin özü Ergenekon soruşturmasına mı dayanıyordu?
Yoksa her ikisi de mi?

POLİS ŞEFLERİNİ Mİ AZARLIYORDU

Beşir Atalay, bir önceki kabinede İçişleri Bakanı'ydı. Yani polis, onun emri altındaydı.
Atalay'a ilk yüksek sesli tepki; Ergenekon soruşturmasının mimarlarından, cemaate yakınlığıyla bilinen, İstanbul İstihbarat'ın başındaki polis şefi Ali Fuat Yılmazer'in görevden alınmasıyla verildi.
Tepkiyi veren, Taraf muhabiri Mehmet Baransu'ydu. Baransu, bu görevden almanın arkasında Beşir Atalay'ın olduğunu yazdı ve Atalay'ı eleştirdi.

Seçimler gerçekleşti ve AKP tekrar hükümet oldu. O günlerde Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, hükümetin önünde iki sınav olduğunu yazdı. Gülerce'ye göre; Başbakan Erdoğan “ustalığını” yeni kabinede ve YAŞ'ta göstermeliydi. Çok tartışılan bu yazı, cemaatin seçimde verdiği desteğe karşı “diyet” istemi olarak yorumlandı.

Yeni kabine seçildi, İçişleri Bakanı Atalay Başbakan Yardımcılığı'na yükseldi ve terörle mücadeleden sorumlu isim yapıldı. Kürt Açılımı'nın koordinasyonu yine Atalay'a verildi. Başbakan, Atalay'dan boşalan İçişleri Bakanlığı koltuğuna ise uzun süredir yol arkadaşı olan İdris Naim Şahin'i atadı. Cemaate yakınlığıyla bilinen Bekir Bozdağ ise Başbakan Yardımcısı oldu ama görev alanı daha pasifti.
Yeni kabinede cemaatin istediği oldu mu, bu soru yanıtsız kaldı. Çünkü, Hüseyin Gülerce konuyla ilgili suskun kaldı. Bu, cemaatin rahatsızlığı olarak yorumlandı.

Gülerce, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonrası, Habertürk'ten Kutlu Esendemir'e röportaj verdi. Yeni kabinenin ustalık kabinesi olduğunu deyim yerindeyse “yarım ağızla” söyledi. Gülerce'nin yaptığı açıklamalar gösterdi ki; YAŞ sonuçları da hayallerindeki gibi değildi. Yani cemaat, Erdoğan'ın oluşturduğu yeni kabineden ve YAŞ'taki tutumundan memnun değildi.

Yeni kabine sonrası, Beşir Atalay'ın Başbakan'ın sağ kolu olması Taraf'ın polis kaynaklı yazarları Mehmet Baransu ve Emrullah Uslu'yu da harekete geçirdi. İkili sert ve net şekilde Atalay'ı hedef tahtasına oturttular.

Baransu bir yazısında; Beşir Atalay'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten polis şeflerini sürekli azarladığını da dile getirdi.

(Cemaate yakınlığıyla bilinen ikili, Cemil Çiçek'in Meclis Başkanı olmasını da sert şekilde eleştirdiler.
Fethullah Gülen'in 1995 yılında Nuriye Akman'a verdiği röportajda; Cemil Çiçek'ten “talebesi” olarak bahsettiğini düşünürsek, iş daha ilginç bir noktaya geliyor.)

Evet...
Şurası net ki; Beşir Atalay cemaatin istemediği, “ustalık” kabinesinde görmeyi arzulamadığı, Kürt Açılımı'ndan ve terörle mücadeleden elinin çektirilmesini talep ettiği bir isim.
Ve görünen o ki; bu taarruzun altında sadece Kürt meselesi yok, Atalay'ın Ergenekon soruşturmasında cemaatin polis eliyle yaptığı uygulamalarına karşı bir “direnç” göstermesi de yatıyor.

Kaynak : Odatv.com