ABD kışkırtıyor...

30 Haziran 2011 Perşembe, 07:40

Melih Aşık/Milliyet

Güneydoğu sorununun geleceğini tasarlayabilmek için güç dengelerini anlamak zorundayız. Kimin nereden ve nasıl güç aldığını kavramak için biraz geriye gidelim...
1 Mart 2003 öncesi ABD ile tezkere görüşmelerini yürüten Deniz Bölükbaşı’nın “1 Mart Vakası” adlı kitabına göz gezdiriyoruz. Bakınız görüşmelerde ABD’yi temsil eden Büyükelçi Lino ne öneriyor:
“... Büyükelçi Lino’nun önerisi Kuzey Irak’taki Türk Özel Kuvvetleri arazide PKK unsurlarıyla karşılaştığında bile onlar ateş açmazsa silahlı mukabelede bulunmaması anlamını taşıyordu.”
Türk askeri PKK’ya karşı ancak meşru müdafaa halinde ateş açabilecektir.
Bölükbaşı diyor ki:
“Tezkere müzakerelerinde en ciddi kriz bu noktada yaşanmıştır.”
Müzakerelerde Türk askerinin Kuzey Irak’ta gireceği bölgenin sınırları çiziliyor... Dikkat buyurun:
Kandil Dağı hariç tutuluyor...
ABD Türkiye’ye karşı elinin en zayıf olduğu dönemde bile PKK’yı himayesine almıştır.
Tezkere izni almayan ABD, Türk hava sahasını istediği gibi kullanmış, Kuzey Irak’taki kimi terörist grupları vurmuştur.
Deniz Bölükbaşı diyor ki:
“PKK’ya karşı hiçbir harekâtta bulunmayan ABD’nin diğer terör örgütleriyle mücadelede sergilediği bu tutum ibret verici bir çifte standart ve iki yüzlülük örneğiydi.”
ABD, PKK’yı yıllar öncesinden himayesine aldı. Bölgeyi kendi stratejik çıkarlarına göre düzenlemek için PKK’yı kullanıyor. Bize de “PKK’yı üzmeden, mücadele ederek değil müzakere ederek çözüm bulun” diyor. Ankara, Washington’un bu politikasını kıramadığı için PKK üzerinde caydırıcı olamıyor. Arkasına ABD’yi alan Öcalan ve arkadaşları da talep düzeyini yükselttikçe yükseltiyor. Bu koşullarda barış olmaz. Sorunun temelinde ABD politikası yatıyor.



Meclis’in açılışında TSK’ya ayrılan bölüm boş kalmış.
Dışardaki generaller içerdekilerin de görevlerini üstlendikleri için törene zaman ayıramamışlardır...
* * *
Erdoğan, Mustafa Balbay’ın adı okununca
Meclis’i terk etmiş.
Adına bile tahammül edemiyorsa mevcudiyetine nasıl tahammül edecek...
Haldun Ertem



Ve aleykümselam

Abdullah Öcalan son mesajında Taraf gazetesine ve 4 yazara selamlarını gönderdi. Dedi ki:
“Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’a selamlarımı iletiyorum. Ahmet Altan’ın yazılarını okuyorum. Özgürlükçü yanının güçlü olduğunu biliyorum. Onların Taraf gazetesiyle önemli bir özgürsel yol açtığını biliyorum... En değme solcudan daha yararlı ve cesur buluyorum... Cengiz Çandar ve Hasan Cemal ’e selamlarımı iletiyorum.”
Taraf gazetesi de Apo’ya yanıt verdi:
“Ve aleykümselam Apo!”
Cevap bize biraz laubali geldi. Apo da öyle bulabilir... Adam mahalle kıraathanesine değil saygı duyduğu bir gazeteye selam yollamış. Cevaba bak... Taraf’ı bu cevabı gözden geçirmeye davet ediyoruz... Kendi selametleri icabı...

Meclis sekreterleri!

TBMM’de şu günlerde büyük heyecan yaşayanlar sadece çiçeği burnunda milletvekilleri değil. Yılların milletvekili danışmanları ve sekreterleri de heyecan içinde. Kafalarındaki en önemli soru yeni dönemde de görevlerini sürdürüp sürdürmeyecekleri... Çünkü yeni gelen milletvekillerinden bazısı kendisine önceden danışman ya da sekreter ayarlamış durumda... Bu durumda bazılarının işsiz kalması söz konusu...
Bir danışmana kulak veriyoruz.
“Meclis’te üç ayrı statüde danışman ve sekreter çalışır. Kadrosu TBMM’de olanlar, başka kamu kuruluşlarından geçici olarak gelenler ve hiçbir iş güvencesine sahip olmayan sözleşmeliler.
AKP, hangi statüde olursa olsun birlikte çalıştığı bütün danışman ve sekreterlere ‘Sizinle çalışmaya devam edeceğiz’ sözü verdi. CHP ise TBMM’deki danışman ve sekreterlere herhangi bir söz veya güvence vermedi. O yüzden danışman ve sekreterler yeni gelen milletvekilleriyle çalışmak için bizzat teşebbüse geçiyorlar. Kimisi yeni iş aramaya koyulmuş durumda...”
Partinin geçen dönemlerde CHP’li milletvekilleriyle birlikte çalışmış, belli deneyim kazanmış danışman ve sekreterlerden öncelikle yararlanması gerekir. En azından kesin bir şey söylenir, herkes işine bakar...



Balyoz’dan 7 general ve bir albaya daha tutuklama kararı çıkmış.
Bu iş böyle parça parça olmayacak. En iyisi tutuklamalar artık bölük bölük ya da
tabur tabur yapılsın!

Fahrettin Fidan



Etnik unsur

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Mardin’deki temasları sırasında bir sohbette şöyle diyor:
“Etnik unsurların parlamento çatısı altına girmesi demokrasinin güçlenmesi bağlamında çok iyi bir karar olmuştur.”
Sayın Büyükelçi acaba ne demek istiyor? İstanbul Barosu’ndan Hüseyin Özbek’in görüşü:
- O bölgeden her dönemde Meclis’e temsilci girmiştir. Onların adı etnik unsur değil Türk milletvekili ya da Kürt kökenli Türk milletvekilidir... Sayın Büyükelçi anlaşılan etnik unsurlara dayalı bir yapılanma düşünüyor. Sanırım bu sözler o niyeti yansıtıyor