Kılıçdaroğlu’nun çalışkanlığına kimsenin bir diyeceği yok, olamaz da.
Ancak tek başına çalışkanlığın bir siyasi parti lideri için yeterli olabileceği söylenemez.
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olur olmaz ”CHP’de korku imparatorluğunu yıktık” demesi,
yaptığı yanlışlar zincirinin ilk halkasını oluşturdu.
Kılıçdaroğlu’nun kendisine milletvekili yolunu açan, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına aday gösteren, son aşamada da Genel Başkanlığa getiren CHP’yi “korku imparatorluğu” olarak nitelemesine akla uygun bir açıklama getirilemez.
Birleştirici, kucaklayıcı olması beklenen yeni Genel Başkan, bu sözüyle ayrıştırıcı, dışlayıcı eğilimler taşıdığının ilk işaretini vermiş oldu.
Kılçdaroğlu’nun ikinci yanlışı, Bir Almanya gezisinde “Laiklik tehlikede değil” demesi oldu.
Muhalefet liderinin bir yabancı ülkede, AYM’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” saydığı AKP iktidarını aklaması anlaşılır şey değildir.
Kılıçdaroğlu’nun halkoylaması kampanyası günlerinde, üzerinde durulması gereken bunca yakıcı sorun varken, “Türbanı biz çözeriz” diye tutturması, “Türban yasağı üniversitede kalksın, diğer öğretim kurumlarında ve kamuda kalsın” önerisinde bulunması, CHP saflarında şaşkınlık yarattı.
Çok geçmedi.CHP’de “tasfiyeler” ile çiçeği burnunda devşirme üyelerin partinin üst düzey yönetim organlarına getirilmesi jet hızıyla gerçekleştirildi.
Kılıçdaroğlu’nun asıl büyük yanlışı, Kurultay’ın kendisine tanıdığı “kendi kadrosunu oluşturma yetkisi”ni çok kötü kullanması oldu.
Yeni CHP’nin yeni liderinin, kadrosunu oluştururken Cumhuriyet karşıtlarına öncelik tanıdığı açık seçik görüldü..
CHP, CHP olmaktan çıkmış yol geçen hanına dönüştürülmüş gibiydi.
Devşirme yöneticilerin önde gelenleri, birbiri ardına konuşuyorlardı. Biri, göreve gelir gelmez, ağzını ilk açışta, Fethullah’ı “büyük bilge” olarak niteliyor, göklere çıkarıyor; bununla da yetinmeyip Fethullah!ı eleştirenlere “geri kafalılar” diyor, bir diğeri, ”Tekke ve zaviyeler açılsın “ diyerek Cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine yürekten bağlı milyonlarca insanı sabır testinden geçiriyordu..
Bir yeni yönetici, televizyon ekranlarında ,“Atatürk milliyetçiliğinin kapsayıcı olmadığını, söylüyor, bir diğeri, aynı programda, AKP şakşakçısı sözde liberal CHP düşmanı kişiler önünde “Türklük” kavramının Anayasadan çıkarılabileceğini göğsünü gere gere açıklıyordu.
Bu programı izlerken ben, karşımdaki kişilerin CHP adına değil de yeni kurdukları bir parti adına konuşan kişiler oldukları izlenimi edindim.
CHP ve CHP’lileri aşağılamayı amaçlayan bir tv program hazırlanmak istense bundan daha iyisi kesinlikle düşünülemezdi
CHP içinden CHP’yi topa tutan kişiler,Yeni CHP’nin yeni yöneticileriydi.
Bu kişiler, iktidara giden yolun Washington’dan geçtiğine inanan kişiler olmalıydı
Yeni CHP’nin yeniliği, yalnızca adına ve yönetim kadrosunun “gerici söylemlerine değil, dış politikaya yaklaşımına da yansıdı.
ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’ı işgal planına karşı çıkan CHP, NATO füzelerinin ülkemize yerleştirilmesine sessiz kaldı.
Irak’ta tecavüze uğrayan Müslüman kadınlar için duyduğu derin acıyı miting alanlarında dile getiren Yeni CHP’nin yeni lideri , Libya’ya yönelik haçlı saldırısına destek verdi.
NATO üyesi olan Almanya, Libya saldırısına katılmaya açıkça hayır derken, BOP Eşbaşkanı, tezkerenin Meclisten geçmesini dahi beklemeden asker gönderdi, Kılıçdaroğlu’ndan ses seda çıkmadı.
Kılıçdaroğlu, “Yeni anayasa için kapımız açık” diyor. Ya son anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığının yok edildiğinden habersiz görünüyor yada Erdoğan’ın yeni anayasada yargı bağımsızlığına yer vereceğini sanıyor.
Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken yeni anayasa için demokrasi karşıtlarına CHP’nin kapısını açmak değil, gerçekten demokratik örnek bir anayasa taslağı hazırlayıp tartışmaya açmaktır.
Üç erkin üçünü de elinde toplayan dikta özlemcisinden demokrasi beklemek, “ölü gözünden yaş, imam evinden aş” beklemekle eş anlamlıdır.
Kim bilir, belki de laikliği tehlikede görmeyen Kılıçdaroğlu, çoktan toprağa verilmiş olan “bağımsız yargı”yı da tehlikede görmemektedir.
CHP’nin varoluş nedeninin anımsanması, Cumhuriyetin tüm değer ve kazanımlarının savunulması ve toplumumuzun çağdaş uygarlığa ulaşma ülküsünün yaşatılması için Kurultay kaçınılmaz bir zorunluluktur.
CHP’nin birliğini koruması isteniyorsa, Kurultayı Kılıçdaroğlu toplamalıdır.
İçinde bulunduğumuz durumda, hesap vermesi gereken kişi odur.
|