TUFAN TÜRENÇ: DENİZ FENERİ HUKUKUN YÜZ KARASIDIR

01 Eylül 2011 Perşembe, 05:44

Vay canına, ne mutlu demek Türkiye’de hala savcılar varmış.

Deniz Feneri soruşturmasının savcısı Mehmet Tamöz pislikleri, yardım yapan insanların paralarını ceplerine atanları ortaya çıkarmak için canla başla çalışmasından korkanlar tarafından görevden alınmıştı.

Yalnız o da değil, öteki iki savcı arkadaşı da Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun hışmına uğramıştı.

Amaç belliydi. Adalet Bakanlığı Deniz Feneri’nin kirli çamaşırlarının ortaya çıkmasını istemiyordu.

HSYK’na gerekli talimat verildi, kurul da hemen olayın cesaretle üstüne giden üç savcıyı başka yerelere sürdü.

Yerlerine kendilerine yakın isimler atandı.

Sandılar ki bu üç savcı gıklarını çıkarmadan tıpış tıpış yeni görevlerine gidecekler ve işler yoluna girecek.

Bir süre sonra da Deniz Feneri dosyası rafa kaldırılacak ve 2.5 yıl sonra gözaltına alınıp tutuklanan şüpheliler serbest bırakılacak.

Ve deniz Feneri pisliklerinin üzeri örtülecek. Böylece bu pisliklerin uzandığı yerler de gizlenmiş olacak.

Gördüğünüz mü malum ileri demokraside hukuk nasıl işletiliyor.

Benim hırsızlarıma kimse dokunmasın mantığı nasıl geçerli oluyor.

İşte AKP döneminin hukuk devleti anlayışına en çarpıcı örneklerden biri.

Ama şimdi böyle olacağı hesaplanırken bir adam çıkıyor ve tarihe bir not düşüyor.

Bir takım söylemlerde bulunuyor, açıklamalar yapıyor ve bunlar tarihin silinmesi olanaksız olan sayfalarına geçiyor.

Bir gün devran dönecek ve bu sayfalar açılacak.

O sayfalarda yer alan insanlardan bu hukuksuzluğun hesabı gerçek hukuk mahkemelerinde sorulacak.

Hiçbir dönemde o dönemin pislikleri istediği kadar gizlenmeye çalışılsın bunların üstünü örtmek olanağı yoktur.

Bir gün gerçekler mutlaka ortaya çıkar.

Şimdi gelelim tarihe düşülen notlara.

Deniz Feneri’nin görevden alınan savcılarından Mehmet Tamöz Adalet Bakanlığı müfettişlerine verdiği yazılı savunmada bakın neler diyor:

“Mesleğimi kimseye yaranmak için yapmadım. Mevcut durumun iyileşmemesi halinde bu meslekte kalmayacağım, baba mesleğine dönüp limon satacağım.”

Bunu söyleyen hukuk devleti diye iddia edilen ülkenin bir savcısı.

Bağımsız olması gereken yargının bir mensubu.

Bir hukuk devletide yaşanan bu olay ne kadar ağır, ne kadar üzücü…

Savcı “Bana baskı yapılıyor. Ben birilerine yaranmak için baskılara boyun eğmem. Gerekirse mesleği bırakır, limon satarım” diyor.

Adalet Bakanı, Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu üyeleri tarihe geçen bu sözler için ne düşündüler acaba? Merak ediyorum.

Bu onurlu insanın bu ağır sözleri onları hiç mi rahatsız etmedi.

Tarih önünde çok ağır bir suçlama ile karşı karşıya kaldıklarının farkındalar mı?

Yoksa “Boş ver, it ürür kervan yürür” anlayışı içindeler mi?

Ancak demokrasiden, hukuk devletinden, özgürlükten yana olan insanlar için bu sözler çok önemlidir.

Bu sözler, Türkiye’nin içine sürüklendiği durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesidir. Ülkemizi bu durumlara düşürenler için çok ağır suç delilleridir.

Ve bu sözler ülkesini seven insanlara “Türkiye’de savcılar da varmış” dedirtecek kadar onur dolu söylemlerdir.

Deniz Feneri olayı ise Türkiye’deki sözde hukuk devleti için bir yüz karasıdır.

Tufan Türenç

Kaynak : Odatv.com