Yahudi yolsuz kaldıkça eski defterleri karıştırırmış. Hem araştırma kurumlarının hem de
yandaş medyanın verdiği gazla seçimlerden 1. parti çıkacağından sözde emin olan AKP,
seçim propagandası kudurganlığında sınır tanımıyor. Seçmeni etkileyecek, kendilerine oy
olarak dönüşebilecek her duygu kaşınıyor.
CHP’nin oylarını aşağı çekebilmek için eskiler kurcalanarak, belden aşağı çalışma taktiği bir
kez daha tedavüle sokuluyor. Ortak paydaları "düzenden hoşnutsuzluk" olabilecek yığınlar,
etnik kimlikleri, mezhepleri ortaya serilerek birbirlerine düşman ediliyor, insanların haksızlığa
manzara koyma dürtüleri bile “darbeci” klişesine toslatılıyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin en küçük bir yolsuzluk ve usulsüzlük bulamayan
AKP, oylarını devşirmek için büyük reklamlarla içi kof açılımlar türettiği Alevi kimliğini
piyasaya sürüyor. Hatta Kılıçdaroğlu’nun Ermeni olabileceği iddiası satır aralarına
zulalanarak, Sünnilerin bilinç altları kurcuklanıyor, CHP’ye gidecek oyların yönü tornistan
edilmeye çalışılıyor. Alevilerden AKP’ye gelme ihtimali olan 3-5 oyu da kaçırmamak, evdeki
bulgurdan olmamak için bunu açık açık yapmak yerine, kaçak güreşerek vatandaşın bilinç
altlarına nokta atışları yapılıyor.
Yerel seçimlerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Kılıçdaroğlu
hakkında gerçek adını açıklamaya korkan bir yandaş tarafından yazılan bir kitabın afişi
bilboardları doldurmuştu. “Dosyacı Kemal’in Dosyaları” adlı kitapta, Kılıçdaroğlu’nun terör
örgütü üyelerini işe aldığı ve yakınlarına ihalelerde rant sağlayıp, bölücülük yaptığı gibi bir
türlü ispatlayamadıkları iddialar ile –ne alakaysa- Batı Çalışma Grubu tarafından fişlendiği
iddiaları yer alıyordu.
Kitabı yayınlayan Anekdot Kitapevi’nin sahibi Ali Köstekli, o dönem İstanbul ve Ankara’da
toplam 500 billboarda ilan verdiklerini açıklamıştı. Yani yayınevi, 10 bin adet basılan bu
zımbırtının tamamı satılsa bile 120 bin TL satış geliri elde edilme ihtimaline karşın 425
bin TL billboard ücreti ödemişti. Suyunun nereden geldiği belli olmayan bu değirmen, 10
bin değil, bin bile satması şüpheli olan kitap için bu kadar rakamı öğütmüştü. Çünkü amaç
kitabın satışı değil, bilboardlara Kılıçdaroğlu’nun adını çıkartmak için bahane yaratmaktı.
Çünkü onların akıl danelerine göre halk, görsel olarak bu olumsuz mesaja alıştırılmalı,
bombardıman altında tutulan beyinler iyice yıkanmalıydı. Egemen Bağış’ı dizi oyuncusu,
Kıbrıs’ı Karadeniz’de sanan bir seçmen kitlesi için düşünülen bu yöntem, bu kez tutmadı. Bu
afişlere bakarak oy vermekten vazgeçen olmadı herhalde ki Kılıçdaroğlu, CHP’nin İstanbul
oylarını bir hayli yukarı çekti.
Şimdi aynı badem beyinli kirli kafalar tarafından çekilen ve yine kaçak güreşen bayat
senaryolu film tekrar vizyonda. Hem de en rezil biçimiyle. İnsanların mezheplerini, etnik
kimliklerini aşağılayan, artık hayatta olmayan bir anne ve babanın kemiklerini sızlatacak bir
üslupla.
Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ı en sert eleştirdiği zamanlar da bile “anne ve babasını tenzih
ederim” gibi bir üslup kullanmasına karşın AKP yandaşları, kendi seviyelerini kabak gibi
ortaya seren yeni bir kitap daha yazmışlar:
“Dersim Ermenisi Yemuş Hanımın Oğlu Çarkçı Kemal”
Aman ne kadar yaratıcı, ne kadar bilimsel, ne kadar derin…
Kardeşlikten, ırklar ve dinler arası diyalogtan, insanların alt ve üst kimliklerinin barışık
olmasından söz eden, Madrit-Mardin hattında gidip gelen, eşbaşkanlıklar filan yürüten kişi
AKP’nin lideri, önderi, herbişeyi değil miydi?
İnsan fikrini bu kadar da çabuk zikretmez ki canım.
Bir zamanlar solcuları kötülemek için cahil yurdum insanına, “komünistlerde herkes bir
arada, kim kimin eşi belli olmadan yaşadığı” şeklinde saçma sapan hikayeler anlatılır, ünlü
bir şairin “en iyi cinsel deneyimi annesi ile yaşadığını” itiraf ettiği yalanı fısıldanır, kişiler bu
iğrenç ve basit iftiralarla sol ideolojiye karşı kışkırtılırdı.
Kılıçdaroğlu hakkında yazılan kitabın adındaki seviye, mantalitenin hala değişmediğini ve
iftira kaynaklarının seviyesi ile etki altına almak istediği hedef kitlenin bir arpa boyu bile
gelişmediğini gösteriyor. Türk halkının ‘ana baba bacı gardaş’ tiplemesine karşı hassasiyetini
kışkırtmaya yönelik bu iftiraların hedefinde eskiden komünizm varken, şimdi Kılıçdaroğlu
var.
Anlaşılan seviyeleri hiçbir zaman için yükselmeyecek olan bu kitlenin, yarın aynı şablonu
kendi zülüflerine dokunan bir başkası için kullanacaklarından kuşkunuz olmasın. Çünkü tüm
yaratıcılıkları ve ufukları sadece o kadar.
Bakmayın onca komplo senaryosunu 8 yıldır dizi film haline çevirdiklerine. Onlar komplo
teorileri biriktiren profesyoneller tarafından kaleme alınmış ithal senaryoların beşinci sınıf
uygulayıcıları. O kadar kötü uygulayıcılar ki, bilmem hangi tarihte ölmüş birisini darbe
senaryosunda oyuncu yapıyorlar, falanca derneğe, kuruluş tarihinden yıllarca önce yazılan bu
senaryoda rol biçiyorlar.
El oğlunun senaristleri bunca saçmalık ortaya saçılınca eminim saç baş yoluyordur ama
yapacak bir şey yok. Eldeki malzeme bu. Varlığının yegane temeli AKP yandaşı olmak olan
bu insan türü ile idare edeceksiniz artık.
Bu arada körle yatan şaşı kalkar misali, bazı yandaş kalemlerde de seviye sıfırların altında
geziyor. Bir ara Teke Tek’çi yazarla hazırladığı programda sus pus kenarda oturup, ara sıra
ağzından 3-5 kelime dökülen bir kadın yazar, CHP Genel Başkanı’na hitaben, “Yeter ya
kendine gel kardeşim! Kafayı mı sıyırdın sen” diye yazıyor.
Yüce, ulu hakanımız, her daim başımızda durasıca (!) Başvekilimize bu şekilde hitap edecek
olsa kendisinin damat tarafından anında kapının önüne konulacağını, ardından da başına
kimbilir nelerin geleceğini biliyor.
Sonuç olarak tüm bu seviyesizlikler aptal için değil, aptallar tarafından yapılıyor. Çünkü
günümüzde medyada köşe kapmanın, TV’lerde akıl daneliği yapmanın yolu kurnazlık,
omurgasızlık ve küfürbazlıktan geçiyor.
“Ya AKP ya da AKP” yi seçmenin en önemli özgürlük olduğunu sanan ve bunu bize de kabul
ettirmeye çalışan bu işgal güçlerine direnmenin insanlık onuru olduğundan kuşkunuz olmasın.
Bu “özgürlüğe” seçim sandığında hep birlikte direneceğiz.
deryakirici@gmail.com
|