Hatırlar mısınız, Ayşe Arman 2009'da türbanla Reina'ya gitmiş, kapı görevlilerinin 'Abi giremez bunlar, içeride isyan çıkar' diye paniklediklerini ve sonuçta içeriye alınmadığını yazmıştı...
Salı gecesi Reina'dayım.
İçerisi tıklım tıklım dolu.
Meşhuru var, sıradan vatandaşı var, magazin ünlüleri var...
Belli ki iyi bir gecesi...
Sık gitmeyi tercih ettiğim mekanlardan değil.
O gece bir doğum günü var. Mecburcuyuz yani!
Etrafa bakarken kalabalığın tam ortasında, 'minik elbise'li kızlar grubuyla aynı masada türbanlı bir genç kız gördüm...
Ne yalan söyleyeyim, çok şaşırdım!
Hatta aklımı tekrar başıma toplamam biraz zaman aldı...
Hayır efendim, özgürlükçüyüz dibine kadar! Herkes istediği yerde bulunsun...
Da, mesele istemekte!
Türbanlı bir kız, Ramazan ayında, gece 03.00'te Reina'da olmak neden ister?
Bakın mekanın Reina olması da önemli.
Çünkü Reina'ya güzel müzik dinlemeye, arkadaşlarla sohbet etmeye filan gidilmez.
İçki içmeye, dans etmeye, kurtları dökmeye, görünmeye-göstermeye gidilir.
Orası Reina değil de bir jazz bar olsa inanın yadırgamazdım.
Neyse...
Gayriihtiyari fotoğraf çektim.
Konuyu Twitter'da tartışmaya açtım. Kavganın dinmesi üç gün sürdü!
Kimi 'Esas senin ne işin var orda', kimi 'sana ne. Sana mı soracaktı', kimi 'bilinçli yapıyorlar. Bizleri alıştırmaya çalışıyorlar'ı büyük bir ateşle savundu...
Benimse aklım hep 'Büşra' filmindeydi.
Biliyorsunuz epey tartışılmıştı. Türbanlı bir kız ve gazeteci adamın aşkını konu alan film. Filmde kızın arkadaşlarıyla gittiği bir gece kulübü sahnesi vardı.
'Açık'lar tarafından alaya alındığı... Nasıl gerilmiş, rahatsız olmuştum izlerken.
Acaba bu kız da yaşamak zorunda olduğu hayatla yetinemeyen, Büşra'yla benzer bir hikayeye mi sahip diye düşündüm durdum...
Not: Bu arada, ismini vermemeye özen gösterdiğim türbanlı genç kızla tanıştık. Henüz buluşmadık ama konuşuyoruz. Ben onu tanımak, anlamak çok istiyorum. Tamamen uzak olduğum ve cevaplarını bulamadığım soruları kendisine soracağım. Bana hayata bakışını, nerede ve nedenlerini anlatmasını isteyeceğim. Hatta bir gece onunla Reina'ya gideceğim. Kim bilir belki arkadaş da oluruz.
Can Yücel'in mezarını parçalayanlar...
Siz iyi, doğru, temiz insanlar mısınız?
Hani hoşgörünüz, hani ölüye, hani mezarlara, hani aileye verdiğiniz önem?
Siz farkında mısınız?
Kimse sizin yakınlarınızın mezarına dokunmadı. Siz başka insanların 'kendi ölüleri'ne, kendi mezarlarına müdahale ettiniz! Kendi değer yargılarınızla bir mezarlığı paramparça ettiniz!
Peki; Can Yücel öleli 11 sene oldu.
11 senedir aynı ritüelle anılıyor. Hayırdır, Datça'da şimdi ne değişti?
Soner Yalçın'a özel not: Tadım, tuzum yok. Ne kadar kaçabilirim gerçeklerden, ne kadar uzağa gidebilirim, ne kadar süre daha normalmiş gibi davranıp görmezden gelebilirim? Ben 'düşünce suçlusu' arkadaşımın, 'düşünebilme yetisi' sebebiyle hapis yattığı bir ülkenin vatandaşıyım, bununla ne kadar daha baş edebilirim!!!
|