Dicle'nin berisinde çözümsüzlük yalanı

26 Haziran 2011 Pazar, 11:13

Ayhan BİLGEN/Özgür GÜNDEM

Fırat'ın ötesi ve berisi nasıl bir coğrafi dönüm noktasını ifade ediyorsa, Dicle'nin vekilliğinin iptali de Kürt sorununun çözüm sürecinde bir dönüm noktası olacaktır.

Siyasal sorunları teknik hukuk tartışması ile analiz etmek sadece vakit kaybıdır.

Elbette mevcut yasalar karar vericiler açısından bağlayıcıdır ve yargıçların da buna uygun hareket etmeleri beklenir.

Dolayısı ile asıl sorumluluk, siyasal krizleri öngörüp yasaları zamanında iyileştirmesi gereken politikacılardadır.

Suçlanması gereken yer yargıdan önce siyasetçilerdir. Yargıçlar görmezlikten gelselerdi, demek yerine, siyasetçiler bu durumu neden görmediler sorusunu sormak zorundayız.

Gelelim bundan sonra seyredecek muhtemel gelişmelere.

Her ne kadar davalara bakan ilgili mahkemeler, Diyarbakır ve Silivri tutuklularının tahliyesine olumsuz cevap verse de muhtemelen bu konuda kimi müdahalelerle 'yargının bağımsızlığına halel getirmeden(!)' çözüm geliştirilecektir.

Özellikle Gül'ün bu konuda Erdoğan'dan daha fazla rol üstlenebileceğini dikkate almak gerekir.

Dicle konusunda blok üzerinden seçilmiş milletvekillerinin aldığı karar Dicle'yi Meclis'e taşıyabilir mi bilmiyorum ama Kürt sorununun çözümünde çok kritik bir katkı sunacaktır.

Zaten Dicle'nin bu noktada siyasal çözüm açısından sembol bir isim olmanın ötesinde kişisel beklentilerle hareket etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Siyasette kazanmak bırakmayı göze almakla başlar.

Kalıcı kazanımlar, kişilere endeksli olmayan gelişmeler ancak böyle süreçlerde gelişir.

Kürt halkının talepleri sadece parlamento içinde yürütülecek çabalarla kazanılamayacak kadar ileri düzeydedir.

Bunun sorumlusu Kürtler değil Türkiye siyasetinin zayıflığıdır.

Daha doğru bir tanımlamayla, Türkiye parlamentosunun algı ve çözüm üretme kapasitesi, Kürtlerin beklentilerini cevaplayabilecek düzeyde değildir.

Boykot kararı, sahici müzakerelerin başlaması için sancılı ama ciddi bir fırsat oluşturacaktır.

Bugünden sonra yaşanacak her türlü gerilim sonunda taşların daha çok yerli yerine oturmasının hızlandırıcı vesilesi olacaktır.

Bu gerilimi temenni etme ve siyaseti tehdit dili üzerine kurmak değil gerçekçi değerlendirmeler üzerinden hareket etmektir.

Boykot eğer basit bir blöf ve her an kırılmaya, geri adıma yatkın bir seyir içine girerse, Kürt halkındaki siyasal çözüm konusunda doğacak güvensizlik telafisi zor yaralar açar.

Aksine kararlı, tutarlı ama bir o kadar dingin bir mücadele yöntemi olarak devam ettirilebilirse, Türkiye devleti ve toplumundaki 'Kürtler nelerden vazgeçer, nelerden asla vazgeçmez algısı' yeniden şekillenecektir. Müzakerenin ilk şartı tarafların birbirini doğru tanımlamasıdır.

Müzakereyi hangi zeminde ve hangi araçlarla yürütüyor olursanız olun muhatabınızı doğru tanımadan sağlıklı bir diyalog fırsatı geliştiremezsiniz.

Ben sonbaharda iyi şeyler olacağına şimdi daha çok inanmaya başladım. Tabii oldukça gergin ve sıcak geçecek yaz aylarında vahim hatalar yapılmazsa.