12 Haziran seçimlerinin üzerinden 13 gün geçti. Sonuçlar açıklandı, ancak burjuva demokrasisinin Türkiye versiyonunun ortaya çıkardığı gelişmeler, mevcut haliyle bile olağan gelişmeye izin vermemektedir. Yüzde 10 seçim barajı, hazine ayrıcalıkları, fili ve yasal zorbalıklar, sandık hileleri ve diğer tüm engelleri aşarak temsilcilerini seçen halka, yeni engeller çıkarmaktan geri durulmuyor.
Bu defa hepten trajikomik durumlar çıktı ortaya. CHP ve MHP’de sistemin mağduru haline geldi.
Halk temsiliyetinin ve halk egemenliğinin engellenmesine endekslenmiş sistemin her yanından döküldüğü, iler tutar bir yanının kalmadığını gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız.
Kurulu düzenin düzeneğine uyum sağlamayan her gelişme yeni bir duruma yol açıp, sistemin alarm vermesine yetiyor. Hatip Dicle meselesi tam da bunu gösterdi.
Kurulu sistemin meşruiyeti ve 12 Eylül Anayasa ve yamalarından ibaret durumu olumlayarak konuşanlar olup bitenler için bir mantık bulma mantıksızlığıyla konuşup duruyor olsalar da, işin alsı astarı, halka kapatılmış sistemin artık sürdürülemeyeceğidir. Aklıselimle hareket eden burjuva demokratı olarak tanımlanan isimler bile olup biteni anlamakta güçlük çekiyorlar. ‘Masumiyet karinesi’, ‘durumun lehe değerlendirilmesi’ falan gibi insani ve genel doğru ve teamüllere yaptıkları atıflarda bir şey ifade etmiyor.
Seçimin üzerinden geçen iki haftaya rağmen, AKP ve egemenler hala ne numara çevireceklerini, nasıl kriz yaratacaklarını, Blok güçlerinin yarattığı umut ve sempatiyi nasıl etkileyeceklerini araştırıyorlar. Kaos ve kargaşayı nereden başlatacaklarına karar verebilmiş değil.
AKP 50 milyon seçmenden 21 milyonun oyunu alarak TBMM’de 226 milletvekili ile temsiliyet kazanmış olmakla birlikte mutlu değil. Zira 29 milyon seçmen AKP’ye karşı tutum almış bulunuyor. Yani AKP’nin yüzde 50 oy aldığı üzerinden süren analizlerin bu yüzünü de atlamamak gerekiyor. Ayrıca AKP arzu ettiği meclis çoğunluğunu elde edemedi. Dilediği gibi oynama, Anayasa oyuncağıyla eğlenme avantajını yitirmiş bulunuyor. Bunun AKP için vurgun anlamına geldiğini anlamak için AKP’nin sonuçlar açıklandığından bu yana gösterdiği tutuma bakmak yeterli.
Sonuçlar ortaya çıktığından bu yana 326 sayısından memnun kalmadığını her vesile ile ifade eden AKP kurmayları, bu tabloyu değiştirebilecek her türlü oyuna açık olduklarını da gösterdiler.
CHP 135 milletvekili beklediği halk desteğini bulamadığı gibi, bunun nedenlerini sorgulamak, tutarsızlıklarını görmek, emek ve demokrasi isteyen milyonların sesine kulak vermek yerine, iç kavgaya, mevki makam ve siyasi rant hesabına dalmış bulunuyor. Sendrom tanımlamaları yapan CHP’nin, halka neden güven vermediğinin sosyo-ekonomik nedenlerini, siyasal sonuçlarını çıkarmaktansa, klikler arası kayıkçı kavgasına girmeyi sürdürmesi halinde, elindekinden de olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok. CHP Ergenekon Davası tutukluları Balbay ve Haberal’ın tahliye edilmemeleri karşısında bir açık ve net bir tutum belirlemiş görünmüyor.
MHP ise 53 milletvekili kazanmış, ancak Ergenekon Davası tutuklusu Engin Alan tahliye edilmemiştir. O da şaşkın. Söyleyecekleri Kürtler, Blok lehine yorumlanacağı korkusuyla kekeleyip duruyor.
Emek, Özgürlük ve Demokrasi Blok’u bu seçimlerin tek halk seçeneği olarak dikkat çekti. Tüm engellemelere rağmen 36 milletvekili ile halk temsiliyetine hak kazanan Blok milletvekilleri, kokuşmuş sitem karşısında geleceği temsil eden tek devrimci dinamik olarak güven yarattı, umut oldu. Mücadele merkezi oldu. AKP’nin Blok’a yönelik saldırganlığı, milletvekillerini hedefe koyması, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi için alelacele itiraz etmesi bundan. “YSK kararı, hukuk ne ise o olur” hukuk dersi vermeye kalkması, 9 yıllık AKP söylemi ve kendisine yönelik “hukuksuzluklar” karşısında gösterdiği tutumla bağdaşmayan bir tepki ve onun inandırıcılığını daha da zorlaştıracaktır.
9 yıldan bu yana hükümette bulunan ve ‘ileri demokrasi’nin mimarı olmakla övünen AKP’nin Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi için jet hızıyla dilekçe vermesi, ve yine tüm adaletsiz seçim sistemine ve AKP’nin çevirdiği onca dümene rağmen 80 bine yakın oya alarak halk temsilcisi seçilen Hatip Dicle’nin yerin 36 bin oy alan kendi listelerindeki Oya Eronat’ın mazbata aldırması, mağduriyet edebiyatı ile prim yapmış, “hukuksuzluklar” la cebeleştiğini iddia eden bir parti bakımından izah edilir bir durum olamasa gerek. Bazı AKP kurmaylarının “çözeriz” açıklamaları ise yalan ve iki yüzlülükten başka bir şey değil.
AKP 12 Eylül Anayasasının, “hukuksuzluğun” ortaya çıkardığı bu garabeti, “millet iradesi” yönünde kullanmak, mazlumdan ve “mağdur”dan yana değerlendirmek yerine, zalimlere, egemenlere mahsus tutum takınarak, gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir.
AKP, bu gelişmeyi yeni Anayasa konusunda bir olanak olarak değerlendirmeyerek, “yetmez ama evet” diyen ya da AKP’den demokrasi umman kesimlere de yanıt vermiştir.
Bizm cepheye gelince, Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku, bir parti olarak örgütlenmenin çabası içindeyken, bu gelişmeler karşısında halk desteğini daha da büyüterek ilerleyecektir. Bunu yapmalıyız. Halk iradesini her şeyin önünde tutan, her gelişmeyi halk iradesi ve mücadelesine bağlayan taktikler geliştirmeyi başaran Blok Partisinin ve Blok Grubunun önünde ne AKP ne de başka engeller başarı gösterecektir. Halk kazanacaktır.
|