Bu yazıyı yazıp, yazmamak konusunda tereddüt geçirdim.
Şöyle ki…
Düşündüğüm gözlemlerinden doğan bir fenomene dayanıyordu, o nedenle yazabilirdim.
Yazarsam kişiselleşebilirdi, o nedenle de yazmayabilirdim.
Ama kararım yazmak yönünde oldu.
Bana bu yazıyı yazma ilhamı veren ise, Akşam Gazetesi yazarı Nagehan Alçı’nın dünkü köşe yazısında, “Soner Yalçın gazetecilik adı altında operasyonel istihbaratçılık yapmış” şeklindeki yorumu oldu.
Bu bir görüştür.
Ancak bu görüş şu anda hapiste bulunan bir meslektaş hakkında dile getirilen bir görüş olduğu gibi, Soner Yalçın hakkında dile getirilen bu görüş savcılık kaynaklı iddialardan önce dile getirilmemiş olduğu için, onun hapiste olmasına dayanak gösterilen sızdırılma ve henüz net olmayan iddialara dayanmaktadır.
Dolayısıyla bir de…
Nagehan Alçı’nın kullandığı, “operasyonel” kavramının kendisi için de kullanılabilir olacağı açıktır.
Operasyonel, mesela benim asla kullanmadığım türde, bir devlet ve istihbarat örgütü jargonu olup, sivil insanlarca kullanımında çok dikkat edilmesi gereken bir kavramdır.
Operasyonel, bilgi ve değerlendirmelerin kendi görüşleri ile değil, belli bir kontekst içersinde ve belli bir amaca yönelik ve manipulatif olarak kullanılması demektir.
Ve, eğer bir gazeteci, ilk kez dile getirdiği değerlendirmelerini bir kişinin hapse atılmasının dayandırıldığı bilgilere oturtuyorsa, operasyonel bir çerçevede hareket ediyor durumuna düşmüş demektir.
Ancak, benim asıl yazacağım bu değil.
Şu.
Hayatımda çok gözlemlemiş olduğum bir olgu olarak…
Bazı kadınların görüşleri, kadınsal bir refleksin sonucu olarak, talip olduğu, beğendiği, istediği, yaranmak istediği, onayını almak istediği bir erkeğin rotasındadır.
Bu çerçeveyi şöyle genişletirsek daha da tam olur.
Bazı kadınların görüşleri erkeğin veya da duygusal doyum aradıkları yeni bir sosyal çevrenin rotasındadır.
Türk basınında bu yönde gözlemlediğim üç tane yazar var.
Birisi Nazlı Ilıcak.
Diğeri Sevilay Yükselir.
Son gözlemim Nagehan Alçı.
Kısaca.
Nazlı Ilıcak kişisel mutluluk bulmadığı eski çevresinden AKP’ye bence bu duygusuyla kaydı.
Sevilay Yükselir eski mesleki alanında yaşadığı kırgınlıklardan ve kendisine beklediği statünün verilmemiş olmasından dolayı AKP’ye kaydı, hem de fena halde kaydı.
Ve, hatta bir Alevi olarak durumu pek fecaat hale geldi. (kendisi sürekli vurguluyor Aleviliğini ama bu vurgu onun durumunu daha da zorlaştırıyor.)
Nagehan Alçı’ya gelince.
İçinden geldiği eğitim ve akültürasyon geleneği dikkate alındığında, Ergenekon tezlerine bu kadar yatkın olması…
Bu görüşlere doğal olarak fena halde yatkınlığı ile açıklanamaz.
Ayrıca, mesela, iki gün önce Avrupalı bir savcı ile Ergenekon kapsamında Soner Yalçın’a savcılık sorgusunda yöneltilen sorulara zemin olan konuları konuşmuştum.
Nagehan Alçı’nın yazısında dile getirdiği Soner Yalçın’ın yaptıklarına dair örneklerden hiçbiri…
İstediği kadar manipülatif olsun, istediği kadar gazetecilik etiğini aşsın, istediği kadar, “Şu polise şu kitabı yazdıralım” desin, istediği kadar Mit ve JİTEM kaynaklı olsun, istediği kadar orduya yakın olsun, istediği kadar İlker Başbuğ Soner Yalçın’ı Genelkurmay’a davet etsin, istediği kadar CHP’lilerle konuşup, “ya, şu Halk tv’yi bana verin de Hükümet aleyhine sistematik yayın yapayım, herkesi onlara karşı doldurayım” desin…
Avrupa hukukunda (ve Türkiye Cumhuriyeti’nde) terör ve ceza kanunları çerçevesinde değerlendirilebilecek unsurlar değildir.
Nokta.
Ve de…
Soner Yalçın ve ODATV olayında tartıştığımız konu hapis cezası, tutukluluk, ceza ve terör yasası konularıdır.
Demokrasi denen nesne ise, Kaddafi’nin iç çamaşırı değildir.
Onu diyordum.
Nagehan Alçı’nın söz konusu yazısında dile getirdiği Soner Yalçın yorumu…
Onun içinden geldiği akültürasyona yabancı olup…
Kanımca evlendiği Rasim Ozan Kütahyalı ile ilgilidir.
Ayrıca, geçmişte böylesine iddialı siyasi yazılar yazmıyor oluşu da, bunu gösteriyor.
Bir şey daha…
Hayatta her zaman yazılandan çok…
O yazıya götüren duygu backgroundunun sterilite derecesidir önemli olan.
Steril yazanlar sadece düşünce, görüş, değerlendirme yazarlar…
Steril yazamayanlar ise, kalplerindeki bin bir türlü özel labirenti.
Steril yazan her yazar kalitelidir, görüşü ne olursa olsun.
Steril yazmayana ise, aynı görüşte olsanız bile, güvenmeyin derim.
|