CHP PM üyesi ve Bursa milletvekili Aykan Erdemir mazbatasını almaya gitmeden önce ziyaretimize geldi…
Hani yazmıştım ya, şu 12 Haziran öncesinde ne dersem diyeyim, her lafımı ağzıma “Aile sigortası” diyerek tıkayan genç adam!
Yanında dünya güzeli Papatyası ile!..Bir de minik Çiğdem’i var; onu büyük annesine bırakmış…
Eşi yurt dışındaymış… Birbirinden güzel biri 1, diğeri 4,5 yaşındaki iki küçük kız babalarına kalmış…
Papatya Çok cici, bir o kadar da akıllı ve sevimli bir kız, akademisyen anne ve babanın çocuğu olmanın gereklerini öğrenmiş, eline renkli kalemleri, hele de sarı olanını ve bir de renkli bir kağıt verdiniz mi, tamam…
Başlıyor resim çizmeye… Bir de Tuğçe ablası da ilgilendi tabii.
Bizim Tuğçe (İçöz) de tam bir çocuk çobanı; Papatya’ya aşık oldu, birlikte gazetenin karşı kaldırımında kedi bile beslediler…
Papatya renkleri seviyor… Sadece siyah olmayacak; “Siyah kalemi hiç sevmem ki ben! Zaten siyahı hiç sevmem” diyor çok bilmiş bilmiş…
Çocuk dünyasında karalara yer yok, dilerim ömrü boyunca da hiç olmaz…
Son 15, 20 gündür Bursa’daymışlar… Büyükanne ve dedelerinin yanında pek mutluymuşlar, Bursa’yı da çok seviyorlarmış…
Neyse…
Erdemir her ne kadar “12 Haziran geçti, artık istediğiniz soruyu sorabilirsiniz” dediyse de…
Fırsat bu fırsat deyip lafı hemen “Olağan üstü kongre ve Bursa CHP Kongresi”ne getirince, yine kırmızı halılar seriliverdi…
Bizim fırsatçılık işe yaramadı…
Erdemir, daha önce yönelttiğim soruları kastetmişti muhtemelen… Ama onların miadı çoktan doldu, o eşikleri atladık artık…
ERDEMİR’DEN 12 HAZİRAN DEĞERLENDİRMESİ
Eh, bari hiç olmazsa 12 Haziran Seçimleri’nin sonuçlarını değerlendirmesini istedim…
Madde madde değerlendirdi…
Öncelikle olaylara makro baktığını söyledi:
“…Ben olaylara makro bakıyorum…
CHP’nin çıtanın yükselmesinden memnunum.
Yüzde 26 ile yetinmeyen örgüt beni mutlu ediyor.
Bu çok önemli bir bilinç dönüşümüdür…
Umarım örgütümüzün hedefi hep tek başına iktidar olarak kalır…
Kıyas noktalarını yüksek koymak hayatımın felsefesidir. Ulaşılanla yetinmemeyi hep daha iyisini istemeyi doğurur… “
DAHA İYİSİNİ İSTEMENİN HÜZNÜ
İkinci madde ise hakikaten doğru okunması gereken, bir kelimesini çıkardığında anlamı tepe taklak dönecek bir duygu durumu:
“Gerçekten beni mutlu eden şey, ilçe ziyaretlerinde partililerimizin gözündeki hüzün beni mutlu ediyor. Herkes hüzünlü, daha iyisini yapabilirdik.
10 yıllardır ulaşamayan bir yüzde ile mutlu olmayan ve daha iyisini isteyenleri görmek en kadar mutluluk verici…”
Valla bravo…
“Seçim sonuçlarını başarılı buluyor ya! Ben de sordum; Ne başarıldı?
O da anlattı:
“Örgütümüz de bize bunu soruyor…
367 hedefleyen AKP’nin 330’un altında tutulması katılımcı ve çoğulcu bir süreçle sivil bir anayasa üzerinde uzlaşma ihtimalini yükseltmiştir.
Dahası şimdi 81 ildeyiz…
300 ilçedeyiz. İnternet ve sosyal medyadayız.
Yeni kurumsal kimliğimizle radyo ve televizyon aracılığı ile her eve girdik.
Ama en önemlisi Bursa’da 18 adayımızla daha önce, hiç yaşanmamış yoğunlukta bir kampanya yürüttük… “
AKLIN YOLU BİR…
Kampanya deyince… Aklın bir yolu var! Evet, Erdemir’e göre CHP başarılı, ama neden yüzde 30 değil? Bunun yanıtı için AKP’ye sadece iktidar partisinin olanaklarını kullandı, demek yeterli değil…
Erdemir’e sordum:
“Hiç AKP’nin seçim çalışmasını nasıl yürüttüğünü araştırdınız mı?
Seçim strateji odasını, takip merkezini ve sistemini soruşturdunuz mu?
Adamlar iktidarı arkamıza aldık, yan gelip yatalım, demediler…
Bursa’yı karış karış arşınladılar…
Siz ne yaptınız? Ali Küçüksarı’nın nuhu nebiden kalma geleneksel liste yöntemiyle çalıştınız.
O da olmasaydı, hiçbir şey yapamayacaktınız…
Bir basın iletişim merkeziniz bile yoktu.
Adaylar bireysel danışmanlıklarla götürdüler seçimi… “
Yorum yapmadı, cevap da vermedi, öylece baktı… Baktı… Sonra da bütün cevapları içinde barındıran bir açıklama yaptı…
“Dünyada siyasette aklın yolu ve teknolojisi bir.
GPRS sistemi var; ekipleri uydu aracılığıyla merkezden adım adım izleyip yönlendirmek, denetlemek mümkün…
Bakın, bu teknolojiyi CHP’nin yetkin bir şekilde kullanması için bugüne kadar harcadığım emeği aynı kararlıkta kullanmaya devam edeceğim… “
Bu arada Kılıçdaroğlu’nun facebook’taki sayfasının üyelerinin 1 milyon 500 bine ulaştığını, twitter’de ise 200 bini bulduğunu anlattı…
KURUMSAL KİMLİK OTURDU
Ayrıca şunları da söyledi:
“Kurumsal kimliğimiz oturdu. Parti reklamlarına bakarsanız bunu göreceksiniz.
Televizyonu ilk kez bu kadar etkin kullandık.
Bunlar başardıklarımızdır. Bu iyi bir başlangıçtır.
Tabii bunu çok daha ileriye taşımak boynumuzun borcu…”
Erdemir’in siyasetteki en büyük arzusu, olağanüstü genel kurula yönelik görüşlerini de üstü örtülü olarak ortaya seriyor:
“Siyasetteki en büyük arzum, CHP’deki bu değişimin bu atılımın devam etmesi…”
Peki, dün mazbatasını aldı, bugün Ankara’da olacak; tekrar Bursa’ya gelecek mi? Yoksa alıştığımız ithal vekiller gibi, bir daha ara sıralar hariç, göremeyecek miydik kendisini…
Aykan Erdemir’in kendisine sorulan sorulara ters köşelerden yanıt vermek gibi bir üslubu var:
Onunla konuşurken, her ne kadar çok mütevazi üslubu ve içten gülüşü de eşlik etse; IQ itiş kakışına girmiş gibi hissediyorum kendimi…
Neticede “Ben O’na Bursa’ya tekrar gelecek misiniz?” dedim…
DERDİM TAŞPINAR KÖYÜ!
O da başladı anlatmaya…
“…Benim şu andaki derdim Taşpınar köyüdür…”
Aval aval baktım…
Devam etti:
“İlk gittiğim köy gezim Mustafakemalpaşa Taşpınar köyü idi…
Taşpınar 8 yıldır suyu akmayan bir köy…
İki suçları var, bir Alevi olmak, diğeri ise seçimde CHP’ye 1007 oy AKP’ye ise sadece 5 oy vermek… “
AKP’nin ötekileştirdiği mağdur ettiği, her kim var ise onun yanında olmak benim siyasetimin merkezidir…
Milletvekilliğim döneminde, Taşpınar’da suyun aktığını göreceğime inanıyorum…
Bu yolda elimden gelen tüm çabayı göstereceğime söz veriyorum… “
Anladım efendim…
Bursa’da verilmiş sözleri, edinilmiş dertleri, üstlenilmiş sorumlulukları var…
Nereye gitse yanında götürecek…
Sonra da CHP Bursa milletvekili ve Parti Meclis üyesi olarak siyaset anlayışını özetledi:
“Benim siyasetim şu olacak.. Ücra bir köyün su sorunu da birincil sorunum…
Bir iki gün önce de MMO Odası’nda TMMOB sürecini Anayasa mahkemesine nasıl taşırız konusunda bilgi aldım…”
MAKRO VE MİKRO SORUNLAR
Aykan Erdemir kendini “En makro ve mikro sorunlar arasında gidip gelen biri” olarak tanımlıyor…
Bir de ormanı sayıyor…
Temmuz ayında Avrupalı sosyalist ve sosyal demokratlarla birliket dünyada geleceğin iyi toplumu konusunu masaya yatıracaklarmış…
Diyor ki:
“…Berlin’deki Aykan ile Taşpınar’daki ve MMO’daki Aykan da aynı Aykan… Öyle olmalı, yoksa ben rahat edemem… “
Sonra da başka bir ‘derdini” gündeme getirdi:
“Bugün Koray Çalışkan da köşesinde yazdı.
ODTÜ’den öğrencim Hüseyin Edemir, 17 aydır F tipinde tutuklu…
Hüseyin’in de derdi benim derdimdir...
Ardahan’ın Damal ilçesinin çok yoksul köyünden çıkan bu başarılı öğrencinin üniversitesine, arkadaşlarına ve nişanlısına kavuşması da benim için en önemli gündem maddesidir…”
Anladım…
Neyi mi?
Bursa’nın ücra Taşpınar köyünden, Kanun Hükmündeki Kararname ile bağımsızlığı yok edilmek istenen TMMOB’ye; Berlin’deki “Geleceğin iyi toplumu”ndan; F tipindeki Damallı ve de ODTÜ’lü Hüseyin Edemir’e kadar her şeyi kendine dert ve vazife ediniyor…
Aykan Erdemir’i Bursa’da sanıldığından daha sık göreceğimizi düşünüyorum…
Yine de açık kapı bırakayım… İddialı sözler insanın başına iş açıyor…
Umarım beni yanıltmaz…
|