MHP ve CHP'de tasfiye edilenler klubü faturası

22 Haziran 2011 Çarşamba, 11:27

Safile Usul/Gazeteport

Bir tasfiye edilmiş olduğunu anlamış bulunduğum Nazif Okumuş isimli bir MHP’li televizyonda diyordu ki…

“MHP’de iki çeşit kadro var; dışarıdan gelip de şımartılanlar, eskiden beri MHP’de olup da kendilerinden sadece itaat etmesi ve töreye uyması beklenenler.”

Yani, tercih edilen ve değer verilen, nazı geçenler ile değer verilmeyen kül kedileri durumu.

Bu adamın söylediğinin doğruluğunu hissediyorum.

Ve, olayın beni ilgilendiren bölümüne geliyorum.

Bu olayın Türkiye’yi ilgilendiren bölümü şudur ki…

Seçim sonralarında kadrolarına kucaklayıcı ve adil davranmayan partiler, kadrolarını koruyabilen ve kazanan partilerin zaferlerini izlerler.

İşte AKP-BDP ile CHP-MHP arasındaki bir fark da budur.

Şimdi.

İdeolojik kökenlerden beslenen siyasi partilerde öz algı bozuk olduğu zaman, örneğin çatışmacı bir geçmişten gelen MHP’de veya kadroları tarumar edilmiş ve halk içersindeki algısından memnun olmadığı için özgüveni düşük olan CHP’de olduğu gibi…

Parti liderleri geçmişi “temizlemek” için dışarıdan buldukları, kendilerine zorluk çıkarmayacak isimlerle çalışmayı tercih ederler…

Bunu Kılıçdaroğlu da yaptı son olarak…

Ve, yapmaya devam edecek gibi görünüyor.

Gürsel Tekin’in dünkü, “Bu partide artık disiplin işleyecek” açıklaması da buna delalet zaten.

Ki, bunu önceki dönemlerdeki liderler de yapmıştı. (sonucu da her sene izledik hep beraber, izlemeye de devam ediyoruz, daha da çoook izleriz, ki benden yana helal olsun, izletin, izleriz, işimizin adı ne, di mi?)

Ancak bu durum siyasi partilerin teşkilatlanmasını, dolayısıyla da büyümesini engelliyor.

Neden?

Şundan…

Siyaset dünya genelinde ancak ve ancak ruhla ve fikirle beslenebilen bir olgu olduğu gibi…

Akan zamanla durulan ve olumlu anlamda törpülenerek şekil alan bir olgu…

Ve…

Siyasi partilerin mazileri ne kadar berbat olursa olsun…

O partinin geleneksel kadrolarının kopmadan, parçalanmadan beraber büyümelerine ve zihinsel olarak kurumlaşmalarına imkan verilmek zorunda.

Bu olmadan partiler kan kaybediyor fena halde çünkü.

CHP de kaybediyor, MHP de.

Ve, göreceksiniz bu kan kaybı devam edecek bu tutum böyle sürdüğü müddetçe.

(sürmeyeceğine dair bir işaret görürsem size hemen müjde veririm, merak etmeyin)

Bu kontekst içersinde yine…

Yavuz Donat dünkü yazısında diyor ki…


“TV muhabiri 'BDP'liye' soru soruyor... BDP Milletvekili'ne... Veya BDP örgütünden birine.
Sorduğu soruya 'şakır şakır yanıt alıyor.'
Muhabir ' öteki partililere' soru sorunca...
Kimi partide 'her kafadan farklı ses çıkıyor... Herkes birbirine atıp tutuyor.'
Kimi partide de, yanıt 'sessizlik... İzinsiz konuşamam... Ben bilmiyorum, büyüklerim bilir.'

BDP'de, parti içi demokrasi 'ötekilerden iyi mi', yoksa milletvekilleri ve örgüt 'nerede, ne söylenecek' konusunda 'eğitimli' mi?”


***


Ben şimdi Donat’ın bu sorusuna cevap vermek istiyorum.

BDP ve AKP ideolojik kökleri olan ve bunu kadroları ile de yaşatan partiler.

Sonradan ithal siyasi CEO’larla değil, kadroları ile iş gören partiler.

AKP’de BDP’de olduğu gibi bir parti içi demokrasi yok ama kadrosal bütünlük ve işlerlik dağıtılmıyor, tasfiyeden kaçınılıyor.

CHP ve MHP ise sürekli tırpanlıyor kendi kadrolarını.

Seçim sabahları da burunlarını çekip oturuyorlar siyasi CEO’larıyla…

Ki, Bahçeli’nin şu anda ne düşündüğü konusunda bir fikrim yok ama CHP tırpanlama harekatına hız verecek, belli.

Bir iki tırpan da siz getirin imeceye, hızlı tırpanlayıp, çarçabuk bitirsinler, ki, kadrolarını siyasi CEO’larıyla ikame edip rahatlarına baksınlar.