24. dönem TBMM için genel seçimler yapıldı ve AKP, yüzde 50’lik ezici bir oyla 3. kez tek başına iktidar oldu, Menderes’in rekorunu kırdı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerde kullandığı slogan ile “bir hayali gerçek
yaptı.”
Muhtar bile olamazdı, 3. kez ezici bir güçle başbakan oldu!
Hayaldi, gerçek oldu!
Şimdi sıra “hayal edilemeyene” geldi:
Yakında devletin en tepesine “başkan”
olacak!
Hiç kıvırmaya ve kıvırtmaya gerek yok.
Makyavelist yani “zafer için her şey mubahtır” taktiğini kullansa da AKP’yi kutlamak gerekir.
Çünkü, ne demişti Atatürk:
“Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz!”
(Ki, aynı yöntemi Kılıçdaroğlu da kullandı. AKP’ye benzeyerek, Atatürk’ü anmayarak, yardımcıları ve kendisi Atatürk aleyhtarı demeçler vererek oy toplayacağını sandı.Yanıldı... Yani, iki Makyavelist aynı anda kazanamıyor!)
***
Seçimden önceki son yazımda, “Kofti vekil seçmeyiniz!” demiştim.
Sözüm iktidara muhalif seçmenlere idi.
Şimdi “sözün bittiği yerdeyiz.”
10 yıl boyunca “söylenmedik bir şey
bırakmadık.”
Her türlü uyarıyı yaptık, öneride bulunduk, bu köşede, (olabildiğimiz ölçüde) ekranlarda ve politik alanlarda susmadık.
Bundan sonra daha ne söylenebilir ki?
Ne diyordu şair (Özdemir Asaf):
“Benim haykırdığım gecelerde
yoktunuz!”
Bir başkası;
“Kaç kitap okuyunca alim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan?.. Kaç olunca çok; kaçta kalınca azdı rakamlar?..” diyor.
“CHP’nin konuşmacısı” Kemal Kılıçdaroğlu da, kaç hezimetten sonra gerçeği anlayacak acaba? (İlk hezimeti, referandumda AKP’nin yüzde 58’ine engel olamaması idi.) (Zaten görevi de, Dersim!! arşivlerini açmak, özerklik getirmek vb. Şimdiden, Erdoğan’a el uzatarak, anayasayı değiştirelim, diyor!)
***
Bir başka şair-yazar Murathan Mungan’ın sözlerinden alıntı yaparak devam edeyim.
“Uykudaki bir yanardağın soluk alıp
verişine benzetmiştim” seçmenin sessizliğini.
Yanılmışız.
Seçimlere 2. kez “Atatürk’ün Ankara’sından!” bağımsız aday olarak girdim. 2007’de
aldığım oyun çok altında kaldım.
Kendi adıma zerre kadar üzülmedim, moralimi bozmadım.
Ama Türkiye adına ve Atatürk’ün Ankara’sı, Çankaya adına üzüldüm.
Daha bir süre de üzülmeye devam
edeceğim.
Yine seçim öncesi son yazımda, “13 Haziran’da da sesimizin çıkmasını istiyorsanız, güç sizde, oyunuzu ona göre kullanıp, yetki veriniz” demiştim.
Yetki vermediniz.
Mutlaka bir bildiğiniz vardır.
Gerekçeleriniz ne olursa olsun katılmıyorum ama saygı duyuyorum.
Canınız sağ olsun.
***
Atatürk, biri Kurtuluş Savaşının başlarında diğeri zaferden sonra olmak üzere iki kez “Bırakmayı Düşündüm” demişti. (Bakınız, aynı adlı kitabım.)
Ama “neden bırakmadığını” da açıklamıştı.
Ben de asla bırakmayı düşünmüyorum.
Ama, sözlerin muhataplar tarafından anlamsız algılandığı ortamda bir süre dinlenmenin yararı var.
Artık 10 yıldır yazdıklarımızı tekrarlamanın hiçbir anlamı yok.
Laf bir kere söylenir.
Biz, bin kere de söyledik.
Sussak gönül razı değildi, söyledim
tesiri olmadı! (Fuzuli)
Ben siyaseti milletim için yapmak istedim.
Bundan sonra da milletim, “sana ihtiyacım var” derse yine koşarak gelirim.
Ama şimdi “sana ihtiyacım yok” diyorsa, yapacak şey susmak, saygı göstermek ve kazananları kutlamaktır.
Kutluyorum.
HAYAT DEĞİRMENİ
- “Muhterem çiftçiler, yeni seçimi çok mühim bir vatan meselesi olarak kabul ediniz. Çünkü bundan sonra toplanacak olan meclisin ülkeye, millete yapmaya mecbur olduğu görevler çok güç, çok ağır, çok önemlidir. İçinizde ülkeyi ve milleti en çok seven, aklına, sezgisine, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz.” Mustafa Kemal (16 Mart 1923)
- “Görünüşlerinin aksine tabiatın en zayıf canlıları devlerdir. Çünkü, ilk onlar silindiler yeryüzünden.”
Murathan Mungan (2011)
|