DAHA Türkçesi bile kıt, daha en yakın arkadaşını bile suçlamaktan çekinmiyor, TV’lerin önüne çıkıyor, “Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet” ediyor.
Diğeri son derece aklı başında, ne söylediğini biliyor, ne var ki, milletvekili adayı yapılmadığı için öfkeli, o da Kılıçdaroğlu’nu istifaya çağırıyor.
Bir başkası yurt dışında eğitim görmüş, bir diğeri koca profesör ve devamını saymak gereksiz, onlar aday yapılmamış, hepsi koro halinde Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan ayrılmasını istiyor.
CHP’de klasik kural sektirmeden işliyor, CHP’de birbirini yeme süreci başlıyor. Acaba nerede yanlış yapıyoruz, diyerek, hep birlikte hataları aramak yerine, birbirini yemek. Çünkü, bu çok kolay. Suçu birine yükleyip, faturayı ona kesmek. Bu süreç ne zaman başlıyor?
Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği gün başlıyor.
Daha o gün seçimde belli oy hesaplarına girişiliyor, hatta referandum sonrasında Kılıçdaroğlu’nu devirmek için guruplar oluşuyor, galiba üç gurup, her birinin de genel başkan adayı var.
Bunun adı parti içi muhalefet değil, bunun adı hastalık.
ORTANIN SOLU
CHP seçimlerde tahminlerin ve yaratılan beklentinin tersine, AKP’nin epey gerisinde kalıyor. Aradaki fark yarı yarıya. Psikolojik sınır olan yüzde 30’a ulaşamıyor.
Buna rağmen, Kılıçdaroğlu son otuz beş yılın en yüksek oyunu alıyor. Yüzde 25.9’u CHP otuz beş yıldır görmüyor.
Rahmetli Ecevit’in CHP’si 1977’de yüzde 42’yi buluyor, ondan sonra SHP, DSP, CHP, özetle sosyal demokratlar yüzde 20’leri arar hale geliyor.
Ecevit’e yüzde 42’yi getiren çok ciddi bir ideolojik atak var, Ortanın Solu. Ama, bu yeniliğin tutması için iki seçim döneminin geçmesini beklemek gerekiyor. Yenilik o kadar çabuk tutan, kitlelere kolay anlatılabilen bir atılım değil. Zaman istiyor. Üstelik, karşısında, halka hizmetlerini kabul ettirmiş bir iktidar var.
1977’de yüzde 42, ondan sonra 1991’de Erdal İnönü ile o zamanki SHP yüzde 21.75 ve şimdi Kılıçdaroğlu yüzde 25.9.
Kılıçdaroğlu hem otuz beş yılın en iyi oy oranını yakalıyor, hem istifaya davet ediliyor.
TEK TEK İNCELEMEK
Otuz beş yılın rekorunu kırarak başarı yakalayan CHP, iktidarın çok gerisinde kalıyor, aynanın öteki yüzünden bakıldığında başarısız. Evet, bu da çok doğru.
Başarısızlıkta, Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet edenlerin de payı var. Bu CHP’liler seçim sürecinde CHP aleyhine çalışıyor.
CHP örgütü genellikle felaket. Hantal, inancını ve hırsını yitirmiş bir örgütle hiç bir yarışı kazanmak mümkün değil.
Bazı CHP’li belediyelerin hem halka verdikleri hizmetteki kusurlar, hem parti içi çekişmelere alet olmaları başarısızlıkta diğer bir etken.
Ama, bütün bunları değiştirme sorumluluğu elbette genel merkeze ve genel başkana ait.
Pek çok ilde CHP oyları yıllardır yerlerde sürünüyor. Neden? İnsan, il, sektör, çevre bazında incelemek gerek.
Ayrıca, seçim sonuçlarını ve nedenlerini Parti Meclisinde geniş biçimde tartışmak gerek. Sen-ben kavgasına girmeden.
Üç ayrı karar çıkabilir
MALUM medya, TV’leri ve gazeteleriyle milletvekili seçilen tutuklularla ilgili olumsuz yayınlarını alabildiğine sürdürüyor. Onların içerde kalmaları için kendine göre seçtiği hukukçuların düşüncelerini yayınlayarak, “seçilenlerin tahliyesi mümkün değil” pompasını basıyor.
Gerçek durum şu.
Milletvekili seçilen tutuklular üç ayrı davadan hapiste. Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarından. Dolayısıyla, onların hakkındaki kararı bu üç davaya bakan üç ayrı mahkeme verecek.
İnsanlar yasama organına, yani Meclise seçilmiş, ama onlarla ilgili kararı yargı verecek. Meclise seçilmek ne demek? AKP’lilerin pek sevdiği deyimle, millet iradesi demek. Millet iradesinden daha üstün bir irade var mı? Yok.
Bu durumda, yargı millet iradesinden daha üstün duruma gelmiyor mu? Geliyor.
Bu çarpıklık 12 Eylül Hukukunun mirasından başka bir şey değil. 12 Eylül hukuku milletin iradesini hiçe sayıyor.
Madem ki,12 Eylül sürecinin tasfiyesini yaşıyoruz, o zaman, milletvekili seçilen tutukluların tahliyesinden başka çare yok.
Buna rağmen,üç ayrı mahkemeden üç ayrı karar çıkabilir. Çıkarsa ne olur? Tam bir “hukuk karmaşası” başlar.
En iyisi milletin iradesine saygı göstermek.
Asıl MHP düşünmeli
BİR MHP düşünün ki, aylarca “barajı geçer mi, geçmez mi” kıskacına takılıyor. MHP’yi o kıskaçtan sonunda CHP’nin ödünç oyları kurtarıyor.
Bu seçimin asıl mağlubu MHP. Seçim gecesi parti adına ilk açıklamayı yapan Faruk Bal, “bu seçimden güçlü çıktık” diyor ama, bunu söylerken sesi o kadar güçlü çıkmıyor.
MHP’nin işi zor. Tüm seçim kampanyası boyunca, Devlet Bahçeli’nin aklımda kalan, “bir tokat atın, bir şaplak vurun”, v.s., gibi sözlerinden başka hiç bir şey yok.
|