‘Türkiye için en kritik karar’

14 Haziran 2011 Salı, 08:55

Fatih ÇEKİRGE /Hürriyet

KILIÇDAROĞLU ile konuştum.
Diyor ki:
“Yeni anayasa için kapımız AK Parti’ye açık. Zaten ne istediğimizi yazdık.”
Sonra Cemil Çiçek’le konuştum.
Diyor ki:
“Bu halk hepimizden ileride. İşte yüzde 95’le Meclis’te temsil edilen bir halk var. Yeni anayasa için bundan daha uygun bir Meclis olur mu?”
Bu sözler Başbakan Erdoğan’ın balkon konuşmasında verdiği “daha özgür anayasa” mesajıyla birleşince önümüzdeki manzara daha da netleşiyor.
Bu netlikten bakınca;
- Meclis’teki yeni dönemin kilit partisi BDP’dir.
Nasıl mı?
Cevap için birbiriyle ilgisi yokmuş gibi görünen bazı sonuçları birleştirerek ilerleyelim.
1) Başbakan Erdoğan, aldığı yüzde 50 oyla birlikte artık moral olarak ve fiilen başkan durumundadır.
2) Bundan sonrası için önümüzdeki 4 yıllık dönemin en önemli misyonunu yeni anayasa olarak görebiliriz.
İşte burada önemli bir ayrıntı var;
3) O da AK Parti tüzüğüdür. Tüzüğe göre Erdoğan’la birlikte yola çıkan ve kendi deyişiyle yol arkadaşları olan çok önemli isimler önümüzdeki dönem seçime giremeyecektir.
4) Binali Yıldırım, Cemil Çiçek, Ali Babacan, Egemen Bağış, Taner Yıldız, Nimet Çubukçu, Sadullah Ergin, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Ömer Çelik, Hüseyin Çelik gibi 73 önemli isim dördüncü kez seçilemeyecekler.
5) 2023’ü hedefleyen Erdoğan’ın, uzun yıllar birlikte yürüdüğü bu isimleri kendisi o hedefe yürürken devre dışı bırakması mümkün müdür? Bence hayır.
6) Bu durum Anayasa’nın değiştirilmesi ve en azından yarı başkanlık sistemi önerisi ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Devam edersek;
7) MHP’nin ilk gün açıklaması ortada. MHP’nin AK Parti’den gelecek yeni anayasa önerilerine sıcak bakmayacağı buradan anlaşılıyor.
8) Geriye CHP ve BDP kalıyor.
9) Kılıçdaroğlu “Yeni anayasa için kapım açık” diyor. Bu olumlu bir tavır. Ancak bu olumlu tavır başkanlık ya da yarı başkanlık teklifi için “evet” anlamına gelmiyor.
Bu noktada iki önemli unsur öne çıkıyor.
Birincisi yeni anayasanın hazırlanış şekli ve kapsadığı kitleler. İkincisi getireceği özgürlükler boyutu.
İşte şimdi Türkiye’nin kritik kararına geliyorum.
Başbakan eğer yüzde 10 barajının indirilmesiyle birlikte, hak ve özgürlükler kapsamında BDP’nin kabul edeceği bazı anayasal değişiklikleri önerirse dengeler değişecektir. (Elbette ki öneri BDP’yi tatmin için değil, özgürlükler için olacaktır.)
Diyelim ki; AK Parti, “kişisel hak ve özgürlükler boyutunda herkesin kendisini ifade hakkını içeren” bir yeni anayasa önerisi ile gelirse...
Ve en önemlisi; bunlara mesela başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi eklenirse...
Bu durumda BDP ne yapacaktır?
CHP karşı çıksa da BDP bunlara çok zor “hayır” der. Çünkü yüzde 10 barajı ve yerel yönetimlerin kuvvetlendirilmesi dahil bütün bu konular BDP’nin istediği taleplerdir.
Hatta CHP de bu talepler karşısında kendi içinde bölünebilir bile.
BDP’nin “evet” demesi halinde Erdoğan geniş anlamda Kürt seçmenlerin de oyunu alarak referanduma gidebilir.
İşte Türkiye’nin kritik kararı budur.
Bunlar size çok uzun vadeli bir tartışma gibi görünebilir.
Ama öyle değil...
Eğer, “Daha ilk günden böyle bir ihtimali sorgulamak doğru mudur?” diye soran varsa cevabım şudur:
“Bu olay, nasılsa bir dört yıl daha iktidara geldik, hele bir bakalım diyerek ertelenecek ve son güne bırakılacak bir mesele değildir”.
Çünkü Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bu derece hassas bir konu cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok daha önce hazırlanmalıdır.
Yani bugünden başlayarak üzerinde konuşulmayı, tartışmayı gerektirecek bir konudur bu...
O yüzden Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında, yeni anayasayı birinci gündem maddesi ilan etmesi ciddi bir işarettir.
Cemil Çiçek’in dediği gibi; “Yeni anayasayı halkın yüzde 95’inin temsil edildiği bu Meclis yapamazsa, hangi meclis yapabilir?”