Ben İstanbul’da hergün en az 2 saat yol yapıyor dolayısıyla bir sürü yoldan, yerden geçiyor…
Seçim nedeniyle şu sıralar bir sürü de parti afişi görüyorum.
Çok sayıda da AKP’li aday afişi gördüm ve artık şunu rahatlıkla söyleyebilecek kadar gözlem yaptım ki…
AKP adaylarının çoğu metroseksüel denen erkek tipinden.
Yani…
Kendine çok bakan, süslü, parlak…
Yüzünü, cildini, saçını bin türlü bakımdan geçirdiği belli olan…
Kendine, markaya, kumaşa önem veren…
Yüz ifadesi yumuşak…
Yaşamı, zenginliği, rahatlığı çok seven ve egosu vurgulu…
Bol parfümlü ve saç boyalı izlenimi veren…
Ki, bence bıyıklarına da özel bir bakım yapıyorlar, öyle görünüyor.
Bıyık bakımı nasıl yapılır bilmiyorum ama bıyıklar iyice şekillendirildikten ve inceltildikten sonra belki badem yağı sürülmüş olabilir, çünkü çok parlıyorlar.
“Kaytan bıyıklı” değil bu dediğim.
Çünkü kaytan bıyık daha ziyade muhafazakar yaşam ölçülerine denk düşebilir.
Bunlardaki ise, inceltilmiş, narinleştirilmiş ve badem yağlanmış, hülasası metroseksüel çizgilerde.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, AKP erkekleri metroseksüel çizgilerde.
Yaşama da hayli düşkünler.
Muhafazakarlığın izlerini pek taşımıyorlar.
Muhafazakarlık zaten evrensel bir tutum olarak toprak ve köy kökenliliğin oturmuşluğuna tekabül eder ki…
Muhafazakar erkekler bıyıklarını metroseksüelleştirmezler pek, ki, bu dediğim aynıyla Avrupa için de geçerlidir.
Bu nedenle de, metroseksüel erkek tipi Avrupa’da muhafazakar değil, popülist siyasi hareketlerde görülür.
Mesela, Fransız Sarko’nun partisi, Avusturyalı Jörg Haider’in partisi…
Ki, ben onlar için, “Sonny boy” kavramını kullanırım.
“Parlak çocuklar” derim yani.
Şekerim aynı fenomeni AKP’de de görüyorum işte.
Ben aslında çok liberal birisi olarak insanlara hiç karışmam.
Da…
Siyasi çizgilerin muhtevasına çok dikkat eder ve kolay görürüm.
Bir de bir şey daha.
Bu kadar metroseksüel, bu kadar yaşamı seven, bu kadar beden bakımına ve inceliğe meraklı erkekler buna muadil kadın da ister şekerim.
İşte bu da sorun yaratabilir kolayca.
Bir yandan partinin resmi (yani görünür) politikasına uygun davranmak zorunda kalırken, bir yandan da bıyıklarından metroseksüel patlamalar fışkırır.
Üstelik de sizinle yaşayan kadıncağızlar da çok mutsuz olur.
Çünkü adamın aklı ve bıyığı metroseksüel patlamada, ama yanındaki kadının metroseksüel patlama bulvarında rekabet donanımı yok.
Oldu mu ya şimdi?
AKLINIZA BAŞKA SORU GELMEDİ Mİ?
Nagehan Alçı ve Nazlı Ilıcak hanımlar Kılıçdaroğlu’nun kadın sorunları toplantısına gitmişler ve…
Akıllarına Kılıçdaroğlu’na soracak soru olarak gele gele, “Türbanı kamuda serbest bırakacak mısınız?” sorusu gelmiş.
Şekerlerim, siz sürüp sürüştürüp, takıp takıştırıp, rengarenk, çiçek bahçesi gibi geziyorsunuz da…
Konu Türkiye’deki kadınların sorunları olunca gele gele aklınıza türban mı geliyor.
Ay, yazık değil mi şekerlerim diğer kadınlara?
Kılıçdaroğlu’na sorabileceğiniz bin tane kadın sorusu dururken, kadıncağızların kafasındaki türbanı daha da sıkılaştırmak mı sizin kadın sorunları gazeteciliğiniz?
Hem sonra, şöyle Ankara’daki psikiyatri kliniklerini ve terapi merkezlerini bir dolaşın bakalım.
AKP’lilerin eşleri ne durumda?
Acaba istedikleri daha fazla türban mı, yoksa ferah bir sosyal iklim, ferah bir cinsiyet politikası mı?
Hadi, takın takıştırın, sürün sürüştürün, bir Ankara terapi merkezleri turu yapın.
Hadi, gözlerinizle görün o kadınların derin ruhlarındaki Atatürk ihtiyacını ve sevgisini.
Hadi, bol makyajlı gidin.
Elbiseleriniz de “Roman” olsun.
Not: pazartesi günü seçim yazısında buluşmak üzere
|