Bu ülkede yıllardır toplum “sanki daha önce dini bilmiyormuş da yeni öğrenmiş gibi ve sanki sadece bir kesimi dindarmış da geriye kalanların dinine-inancına bazı partiler ile medyadaki destekçileri karar verecekmiş gibi” şartlandırıldı, kutuplara ayrıldı. Din böylece siyasetin göbeğine oturtularak kullanıldı, oy getirisi de tabii muhteşem oldu.
Her gün dinle inançla ilgili söylemler dilden düşmedi, konuşma aralarına hadisler, ayetler sıkıştırıldı. Peki, nasıl oluyor da dine bu kadar önem veren ve bu durumda “günahtan da korkması gereken” siyasetçilerin yönettiği, insanların din istismarına oy verdiği ülkede kadınlara ve küçücük çocuklara saldıran, onların ve ailelerinin hayatını karartan tecavüzcüler ve kadına-çocuğa şiddet uygulayan, öldüren suçlular “günahı ve sorumluluğu” hiç düşünülmeden serbest bırakılıyor, bu nedenle aynı olaylar giderek daha da sık görülmeye başlanıyor?
Ve toplumdan bu duruma isyan tepkisi duyulmuyor, hatta çocuk tecavüzlerini bile mazur göstermeye çalışabilenler çıkıyor?
‘TECAVÜZE TEŞVİK’ CEZALARI
Kendinden, çevresinden, ailesinden utanmayan ahlaksızlara istedikleri ortam “başta cezaları vermeyen hakimler” olmak üzere elbirliğiyle sağlanıyor? Dün yine Vatan’ın manşetinde “dedesi yaşında rezillerin, aralarında muhtar, korucu, memur ve askerlerin” bulunduğu 26 sapığın 7 ay boyunca tecavüz ettiği 13 yaşındaki çocuğun haberi vardı. Daha önce defalarca yazdığımız, 2002 yılında Mardin’de geçen bu skandalın sanıkları 8 yıllık davadan sonra komik denecek hafif cezalarla kurtuldular.
HELE FATMAGÜL... KESİN SUÇLU!
Bunu yapabilmek için de Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi (yazarken ben utanıyorum) yıllar öncesinde yapılmaya çalışılan ve bizlerin çabasıyla önlenen bir rezaleti “sanki uygulama hakkı varmış gibi” uygulamış ve “13 yaşındaki çocuk 26 yetişkin ahlaksıza karşı koyamadığı için” onun “tecavüze rıza gösterdiğini” savunmuş. Bu nasıl mahkeme ise kesinlikle “dizide Fatmagül’ün 4 tecavüzcüye karşı koyamayıp tecavüze uğramasını” da “Fatmagül’ün hatası” olarak görüyordur. Orada hem Fatmagül birkaç yaş daha büyük, hem de tecavüzcülerin sayısı daha az.. Allah kahretsin bu anlayışı, söylenecek en uygun söz bu!
Acaba Mardin’deki çocuğun ve benzerlerinin yaşadığı vahşetin ve kimbilir kaç kez Adli Tıp’ta aynı olayı tekrar tekrar yaşamak zorunda bırakılmalarının günahını kim taşıyacak? Sadece o sapıklar mı, yoksa ceza vermeyen hakimler, buna susan siyasetçiler ve toplum da ortak mı?
Onlar bunu yapınca kendini prof sanan birileri de, çocuklara bile vahşice tecavüz edilen ülkede çıkıp “tesettürsüz kadınlara tecavüzde kadının kıyafetinin rolü önemlidir” gibi çağdışı, akıl almaz, aynı zamanda suç olan bir sözü söyleme ve öğrencilerine öğretme cüretinde bulunur tabii.. Eğer bu ülkeyi yönetenlerden, hiç değilse milletvekillerinden bir tepki, kınama gelmezse daha da rahat bulur. ( Ankara Barosu’ndan başka suç duyurusu yapan, TKB Başkanı Sema Kendirci’den başka olayı takip eden de çıkmadı. Oysa bu ülkede “tek bir cümle için” zirveden suç duyurusu yapıldığı görülmüştür.)
‘ÇOCUĞUN RIZASI’NA İNANAN DA SUÇLU!
Hatırlatayım, 2002 yılından önce kanun yazan iki hukuk profesörünün TCK taslağına “çocuk tecavüzlerinde çocuğun rızası olup olmadığına bakılmalı” ve “kadınlara toplu tecavüzde, bir tecavüzcü mağdurla evlenmeyi kabul ederse hepsi cezadan kurtulmalı” gibi maddeler konduğunu fark etmiştik. Kadın örgütleri, hukukçular ve benim de aralarında olduğum birkaç kadın gazetecinin aralıksız tepkisi ve uzun mücadeleler sonunda bu maddeler kanuna giremedi .
Ama bana ‘bu maddeleri ancak ruh hastaları düşünür’ dediğim yazılarımdan dolayı Türk basın tarihinin en yüksek tazminat davaları açıldı. Çok sayıda gönüllü hukukçu beni savundu ve sadece “ruh hastası” sözü dışında hepsini kazandık, o da şu anda AİHM’de, onu da kazanacağız. Şu anda ise ‘yasalarda bulunmayan bu saçmalıkları hala kullanabilen mahkemeler varsa’ düşüncemin değişmediğini söylüyorum. Bana dava açacaklarsa yine kazanırım bilmiş olsunlar.
ADALET BAKANI’NI DUYMAK İSTİYORUZ
Mardin’deki bu vahşetin mağduru küçük kız Adalet Bakanı’na da bir mektup yazarak “Benim hayatım karardı, başka çocuklarınki de kararmasın” diye yardım istemiş, sonucu bu “neredeyse çocuğu suçlu çıkaracak” gerekçeli karar mı olmalıydı? Mardin olayı da aynen Ayşe Paşalı cinayetinin kadınların korunması için simge olması gibi (ne oldu, o korunma için yasadan ses yok) çocuk tecavüzlerinde simge bir olaydır. 2002 öncesinde Bakan Hikmet Sami Türk bu davalar ve yasalarla ciddi şekilde ilgilenmiş ve bunun çok yararı olmuştu, şimdi de mahkemelerin suçlulara hak ettikleri ağır cezaları vermek zorunda bırakılması ve doğru yasaların çıkarılması için Adalet Bakanı’nı insiyatif almaya çağırıyoruz.
Ortada somut bir suçun olmadığı soruşturmalarda “iddialar üzerine” şüphelilerin ömür boyu hapsi bile istenebildiğine göre ‘somut ağır suçluların hafif cezalarla kurtarılması’ kabul edilemez. Hele de yasayla önlenmişse!
***
El insaf artık!
Dün Vatan’ın 3’üncü sayfasında da Sakarya’da yol kenarında yürürken bir anne ile kızına çarpıp anneyi öldüren, genç kızı ise komaya sokan şoför Mustafa Sarı’nın serbest bırakıldığı haberi vardı. Öğrenci Dilara Sarıkaya’yı öldüren şoför de serbest.. Bu nasıl adalet, mahkemeler hakimler anlatsın da öğrenelim. Sakarya’da ölen Şükriye Tınmaz’ın kızı Dilek de, Dilara’nın ailesi de isyan ediyor, haksız olduklarını mı düşünüyor bu hakimler? Adalet Bakanlığı kesinlikle bu kararların ne hakla alındığını millete açıklamalıdır.
***
Hasta değil sapık!
Geçen hafta Okan Bayülgen’in programında tecavüz olayları tartışılırken konuşmacı psikolog çok ama çok doğru ve önemli bir noktaya dikkat çekti. Devamlı olarak tecavüzcülere “hasta” muamelesi yapılıyor, tedaviden filan söz ediliyor. Ne hastası, mesela Mardin’deki rezalette 26 tane hasta mı var ? Psikolog hanım da bunların suçu bilinçli olarak işlediğini ve “hasta” demenin çok yanlış olduğunu anlattı ki bu olaylara bakan deneyimli kadın hukukçular da aynı şeyleri söylüyorlar.
Önce bundan vazgeçilmeli, sonra da TV’lerde, gazete haberlerinde ‘tecavüz’ yerine devamlı olarak ‘taciz’ demekten. Anlıyorum utanıyoruz ama suçu küçülterek, küçücük çocuklara, kendinden güçsüz kadınlara zorbalıkla tecavüz eden sapıkları hafif suç işlemiş gibi göstererek utancı azaltamayız, ancak önlemek için gayret göstererek azaltabiliriz belki.
Demek ki ne diyeceğiz;
TE-CA-VÜZ !
|